Yapma be paşam. "Türk Ordusuna balyoz" filan yok ortada. Çürük yumurtalar ayıklanmaya çalışılıyor..
Kurunun yanında yaş da yanıyor derseniz anlarım, ama "Bana TSK içinde darbe planlayanlar var dedirtemezsiniz" mantığı sizden önce kullanıldı ve alay konusu oldu..
Hz. Yakub'un çocukları kardeşlerini kuyuya attılar paşam! O ki, Hz. İbrahim'in torunu idi. Amma, Firavunun sarayında bir Hz. Musa, bir Hz. Harun, bir Hz. Yuşa ve bir Hz. Asiye vardı be paşam..
"Hz. Yakub'un çocukları böyle yapmamalıydı", derseniz anlarım sizi!
Saygun paşanın "Türk Ordusuna Balyoz" isimli kitabını Cevat Özkaya okumuş, o aradı. Benden bahseden bir bölümü de var.. Diyorum ki, "Balyoz ne ki, içeride kurunun yanında yanan yaşlar olsa da, aslında içeridekilerinden kat kat fazla dışarıda tutuklanmak için sırasını bekleyen adam var". Bu mealde sözler.. Ve ben bunu ilk defa söylemiyorum. Hep söyledim, hep yazdım..
Saygun paşa bilmiyor galiba, 2000 yılında Hurşit Tolon ve Çetin Doğan'la birlikte dönemin MGK Genel Sekreteri Kılınç paşa bir olup Cuma dergisi hakkında suç duyurusunda bulundular, 7,5 yıl askeri mahkemede yargılandık..
Bize bu darbe planları, o zaman bilgi olarak gelmişti. 2003'den itibaren değil, 2000'den beri izliyorum ben sizleri.. 3 darbe yaşadım. 3'ünde de sanık oldum, yargılandım. Ben avdım siz avcı. Ben kaç paşa eskittim gazetecilik hayatımda. Benim darbecilerle mücadele geçmişim ve kıdemin, sizin darbeci kıdeminizden daha eskidir!?.
42 yıldır kesintisiz sanığım be paşam.. 42 yıldır kesintisiz yazı yazdım. Hiç cezaevine girmedim.. Günde beş defa, haftada beş gün yargılandığım oldu sayenizde.. Hele bir Çevik Bir'iniz var ki!
Benim sanık olarak hukuk kariyerim, en kıdemli muvazzaf hakim ya da savcıdan daha fazladır..
Bu işte darbecilerle işbirliği yapan gazeteciler de vardı, işadamları da, siyasiler de vardı, bürokratlar da. Oda temsilcileri, vakıf, sendika yöneticileri, "din görevlisi kılıklı adamlar", Masonlar.. Olmayan yoktu ki. 25 tutuklanacak gazeteci 137 işbirliği yapılacak gazeteci.. Gerisini sayan da yok zaten. Şimdi onların çoğu o dönemde yaşananları anlatıyor ve pişmanlıklarını dile getiriyor. İnatla rollerini savunanlar bir avuç kaldı.. Herkes vardı, ama TSK yoktu diyorsanız, buna kimse inanmaz..
Bu çürük yumurtaların ayıklanmasına karşı çıkmak ve bu çabaları "TSK'ya Balyoz" şeklinde yorumlamak, nasıl bir mantığın ürünü olabilir bilmiyorum.
Saygun paşam, ben iktidar çevrelerinden aldığım bilgiyi yazmadım, yaşadıklarımı yazdım. İktidar çevrelerine de bunu söyledim.. Bunu 2000'den sonra askeri mahkemede de söyledim.. Zaten dava konusu yazımın başlığı da "Paşalar söz dinlemezse" idi..
İronik bir dille, "Dilipak, daha fazla kişi tutuklanacak diyor ve dedikleri de çıkıyor" diye ima yolu ile, benim bir komplonun spekülatörlüğünü üstlendiğim ima ediliyor sanki! Benim dediğim bir kehanet değil, gözü olan herkes görünen köyün manzarasını görür. Darbe İstanbul'da yapılmaz, Ankara'da yapılır. Daha 28 Şubat'a gelmedi sıra, daha Muhsin Yazıcıoğlu davası bile açılamadı. Bu işler yeni başlıyor daha.. Ben iddia ediyorum ki, derin devletin söz dinlemeyen, kontrol dışı unsurları tasfiye ediliyor ve yeni bir yapılanmaya gidiliyor..
Darbecilerin öfkeleri akıllarından büyük.. Bazı sanıkların yazdıkları mektuplar arşivimde duruyor. Bazı sanık avukatları ve yakınları ile de görüştüm, görüşüyorum, görüşeceğim de. Celladımın bile hakkını savunmaya söz verdim. İnsanlar suçlu bile olsalar, suçluların da hakları var, onu da biliyorum. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olmalıyız. Benim için de, sizin içinde bu böyle.. "Adil şahidler olun" der, Kitap bize.. "Bir topluluğa olan öfkemizin bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesini" söyler, o "karakaplı Kitap"! O kadar insan arasından biri de çıkıp, "inni küntü minezzalimiyn" diyemedi.. Ne katı yürekleriniz, ne inatçı bir nefsiniz, ya da ne büyük bir korku taşıyorsunuz yüreğinizde. Ne büyük öfkeniz varmış..
Saygun, Karayel'i suçlayan açıklamasında, "Bütün bunlar varken bir davayı nasıl bitireceksiniz bilmiyorum. Sanırım bu davayı yakın bir gelecekte yeniden dönülecektir. Balyoz'un ne olup, ne olmadığı bütün bunlar incelendikten sonra ortaya çıkacaktır herhalde. Kuvvet şu anda sizdedir ancak hak bizimledir" dedi.
Evet evet, bu davalar hemen sonuçlanmamalı. Bu davaların devam etmesi en önemli sonuç bana göre, hafızalar tazelenmeli ve toplumda bir bilinç oluşmalı, Bu sonuç, bu kişilerin cezalandırılmasından daha önemli.. Bu davalar sürmeli ki, işin arkasındaki iç ve dış güçler, diğer kadrolar aydınlatılsın.. Bunlar 200-300 kişiden ibaret değil. Binlerle ifade edilen silahlı ve sivil, siyasi ve bürokratik unsurdan oluşuyor.
Saygun'un "madem bir darbe planı fark edildi, bugüne kadar niye üzerine gidilmedi" sorusunun cevabı çok açık değil mi? O günki yargı, hukuk düzeni, siyasi ve konjonktürel şartlarla ilgili.. Hangi hukuk! Kimi kime şikayet ediyorsunuz. Erbakan'a küfreden, omuz vuranlar linç planları yapanlar karşısında o gün kim ne yapabildi ki, bunlar hakkında dava açılabilsin. Ferhat Sarıkaya ve Sacid Kayasu'nun başına gelenler ortada değil mi! Korku dağları tutmuştu!.. Demirel, Sezer, yüksek yargı ve darbeci çeteler her yerdeydiler..
Bunlar "TSK'nın gücünü kırmaya yönelik şeyler" değil. Bana kalırsa ordu her şeye rağmen bugün daha güçlü. Obez birinin kilolarından kurtulması gibi bir şey bu. Ordu darbecileri artık bir kambur gibi sırtında taşımayacak. Darbecilerin prangasından kurtulmuş olacak..
Saygun keşke biraz da ordu içindeki yolsuzluklara ve başka oluşumlara baksa, daha inandırıcı ve gerçekçi olur.. Bu savunma mantığı ile savunma yapayım derken haklarında oluşan kanaatleri pekiştirmiş olurlar. Benden söylemesi..
Selâm ve dua ile..
Kurunun yanında yaş da yanıyor derseniz anlarım, ama "Bana TSK içinde darbe planlayanlar var dedirtemezsiniz" mantığı sizden önce kullanıldı ve alay konusu oldu..
Hz. Yakub'un çocukları kardeşlerini kuyuya attılar paşam! O ki, Hz. İbrahim'in torunu idi. Amma, Firavunun sarayında bir Hz. Musa, bir Hz. Harun, bir Hz. Yuşa ve bir Hz. Asiye vardı be paşam..
"Hz. Yakub'un çocukları böyle yapmamalıydı", derseniz anlarım sizi!
Saygun paşanın "Türk Ordusuna Balyoz" isimli kitabını Cevat Özkaya okumuş, o aradı. Benden bahseden bir bölümü de var.. Diyorum ki, "Balyoz ne ki, içeride kurunun yanında yanan yaşlar olsa da, aslında içeridekilerinden kat kat fazla dışarıda tutuklanmak için sırasını bekleyen adam var". Bu mealde sözler.. Ve ben bunu ilk defa söylemiyorum. Hep söyledim, hep yazdım..
Saygun paşa bilmiyor galiba, 2000 yılında Hurşit Tolon ve Çetin Doğan'la birlikte dönemin MGK Genel Sekreteri Kılınç paşa bir olup Cuma dergisi hakkında suç duyurusunda bulundular, 7,5 yıl askeri mahkemede yargılandık..
Bize bu darbe planları, o zaman bilgi olarak gelmişti. 2003'den itibaren değil, 2000'den beri izliyorum ben sizleri.. 3 darbe yaşadım. 3'ünde de sanık oldum, yargılandım. Ben avdım siz avcı. Ben kaç paşa eskittim gazetecilik hayatımda. Benim darbecilerle mücadele geçmişim ve kıdemin, sizin darbeci kıdeminizden daha eskidir!?.
42 yıldır kesintisiz sanığım be paşam.. 42 yıldır kesintisiz yazı yazdım. Hiç cezaevine girmedim.. Günde beş defa, haftada beş gün yargılandığım oldu sayenizde.. Hele bir Çevik Bir'iniz var ki!
Benim sanık olarak hukuk kariyerim, en kıdemli muvazzaf hakim ya da savcıdan daha fazladır..
Bu işte darbecilerle işbirliği yapan gazeteciler de vardı, işadamları da, siyasiler de vardı, bürokratlar da. Oda temsilcileri, vakıf, sendika yöneticileri, "din görevlisi kılıklı adamlar", Masonlar.. Olmayan yoktu ki. 25 tutuklanacak gazeteci 137 işbirliği yapılacak gazeteci.. Gerisini sayan da yok zaten. Şimdi onların çoğu o dönemde yaşananları anlatıyor ve pişmanlıklarını dile getiriyor. İnatla rollerini savunanlar bir avuç kaldı.. Herkes vardı, ama TSK yoktu diyorsanız, buna kimse inanmaz..
Bu çürük yumurtaların ayıklanmasına karşı çıkmak ve bu çabaları "TSK'ya Balyoz" şeklinde yorumlamak, nasıl bir mantığın ürünü olabilir bilmiyorum.
Saygun paşam, ben iktidar çevrelerinden aldığım bilgiyi yazmadım, yaşadıklarımı yazdım. İktidar çevrelerine de bunu söyledim.. Bunu 2000'den sonra askeri mahkemede de söyledim.. Zaten dava konusu yazımın başlığı da "Paşalar söz dinlemezse" idi..
İronik bir dille, "Dilipak, daha fazla kişi tutuklanacak diyor ve dedikleri de çıkıyor" diye ima yolu ile, benim bir komplonun spekülatörlüğünü üstlendiğim ima ediliyor sanki! Benim dediğim bir kehanet değil, gözü olan herkes görünen köyün manzarasını görür. Darbe İstanbul'da yapılmaz, Ankara'da yapılır. Daha 28 Şubat'a gelmedi sıra, daha Muhsin Yazıcıoğlu davası bile açılamadı. Bu işler yeni başlıyor daha.. Ben iddia ediyorum ki, derin devletin söz dinlemeyen, kontrol dışı unsurları tasfiye ediliyor ve yeni bir yapılanmaya gidiliyor..
Darbecilerin öfkeleri akıllarından büyük.. Bazı sanıkların yazdıkları mektuplar arşivimde duruyor. Bazı sanık avukatları ve yakınları ile de görüştüm, görüşüyorum, görüşeceğim de. Celladımın bile hakkını savunmaya söz verdim. İnsanlar suçlu bile olsalar, suçluların da hakları var, onu da biliyorum. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olmalıyız. Benim için de, sizin içinde bu böyle.. "Adil şahidler olun" der, Kitap bize.. "Bir topluluğa olan öfkemizin bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesini" söyler, o "karakaplı Kitap"! O kadar insan arasından biri de çıkıp, "inni küntü minezzalimiyn" diyemedi.. Ne katı yürekleriniz, ne inatçı bir nefsiniz, ya da ne büyük bir korku taşıyorsunuz yüreğinizde. Ne büyük öfkeniz varmış..
Saygun, Karayel'i suçlayan açıklamasında, "Bütün bunlar varken bir davayı nasıl bitireceksiniz bilmiyorum. Sanırım bu davayı yakın bir gelecekte yeniden dönülecektir. Balyoz'un ne olup, ne olmadığı bütün bunlar incelendikten sonra ortaya çıkacaktır herhalde. Kuvvet şu anda sizdedir ancak hak bizimledir" dedi.
Evet evet, bu davalar hemen sonuçlanmamalı. Bu davaların devam etmesi en önemli sonuç bana göre, hafızalar tazelenmeli ve toplumda bir bilinç oluşmalı, Bu sonuç, bu kişilerin cezalandırılmasından daha önemli.. Bu davalar sürmeli ki, işin arkasındaki iç ve dış güçler, diğer kadrolar aydınlatılsın.. Bunlar 200-300 kişiden ibaret değil. Binlerle ifade edilen silahlı ve sivil, siyasi ve bürokratik unsurdan oluşuyor.
Saygun'un "madem bir darbe planı fark edildi, bugüne kadar niye üzerine gidilmedi" sorusunun cevabı çok açık değil mi? O günki yargı, hukuk düzeni, siyasi ve konjonktürel şartlarla ilgili.. Hangi hukuk! Kimi kime şikayet ediyorsunuz. Erbakan'a küfreden, omuz vuranlar linç planları yapanlar karşısında o gün kim ne yapabildi ki, bunlar hakkında dava açılabilsin. Ferhat Sarıkaya ve Sacid Kayasu'nun başına gelenler ortada değil mi! Korku dağları tutmuştu!.. Demirel, Sezer, yüksek yargı ve darbeci çeteler her yerdeydiler..
Bunlar "TSK'nın gücünü kırmaya yönelik şeyler" değil. Bana kalırsa ordu her şeye rağmen bugün daha güçlü. Obez birinin kilolarından kurtulması gibi bir şey bu. Ordu darbecileri artık bir kambur gibi sırtında taşımayacak. Darbecilerin prangasından kurtulmuş olacak..
Saygun keşke biraz da ordu içindeki yolsuzluklara ve başka oluşumlara baksa, daha inandırıcı ve gerçekçi olur.. Bu savunma mantığı ile savunma yapayım derken haklarında oluşan kanaatleri pekiştirmiş olurlar. Benden söylemesi..
Selâm ve dua ile..