İki hafta önce Cumhurbaşkanı’nın kuzey
Suriye’de yaşananlara tepkisini, bazı koşullara dayalı olarak “stratejik
çılgınlıktan dönüş” olarak nitelemiştim. Acaba AKP iktidarı için
gerçekten bir dönüş ile mi karşı karşıyayız? Yoksa iç politikada
yaşadıkları kaybı telafi fırsatı arayışıyla mı?
Bu soruların cevabı henüz yok.
Kuzey Suriye’de yaratılan kaotik ortamın baş sorumluları böylesine keskin bir dönüşe imza atabilirler mi?
Bu sorunun da yanıtı yok. Ama gerçekten bir dönüş arayışı içindeler ise meşru bir çözüm görünüyor.
Nasılına geçmeden önce, bu köşede, 28 Şubat 2015’te yazdıklarımın bir kısmına göz atalım:
‘ŞAH FIRAT OPERASYONU’
“... Suriye politikasının hatalı felsefi kurgusu ve stratejisi doğru taktik adımlar atmaya el vermiyor. (...)
Tezkere çıkardık. Elimize fırsat geçmişti. Heba ettik. Hem Kürtleri karşımıza aldık hem onları ABD’nin ve AB’nin kullanımına terk ettik hem de elimizle Kürt koridorunun tesisi için gerekli ortamı hazırladık. Oysa teskerenin arkasından uygun büyüklükte bir kuvveti Suriye ile anlaşarak Suriye’nin kuzeyine yollasaydık, yukarıda sıraladıklarımın hiçbirisi olmayacak ve bu gün türbe boşaltmak zorunda kalmamış olacaktık (Bkz. IŞİD’in jeopolitiği-2/27 Eylül 2014/Aydınlık). Ayrıca dünya kamuoyu önünde IŞİD’e destek veren ülke durumuna düşmeyecektik. (...)
Eğer çatışma kaçınılmaz olarak değerlendiriliyorsa Karakol (Türbe) zırhlı birliklerle takviye edilir ve risk azaltılırdı. Yani tedbir alınır ve vazife yapılırdı. (...)
Esas tartışılması gereken hatalı Suriye politikasıdır. Türbenin boşaltılması bunun kaçınılmaz sonucudur.(...)
Artık hiç olmadığı kadar Esad ile işbirliği gerekiyor. Onunla işbirliği yapmamak, güneyimizde istikrarlı olarak güvenlik sorunu yaşamak zorunda kalmak demektir. İnisiyatifi ABD’ye teslim etmek demektir. Orta vadede Kürt koridoruna davetiye demektir. Stratejik bir cinnet hali demektir. (...)
Son söz: İlk düğme yanlış iliklenince diğerlerinin doğru iliklenmesi mümkün değildir.”
Acaba Türbe boşaltılmak yerine takviye edilseydi ve bugün alınmaya çalışılan önlemler o günlerde alınsaydı...
Ama içeride erken seçim hesaplarını değil de gerçekten ülke çıkarlarını düşünüyorlarsa hala çok geç değil.
YAPILMASI GEREKEN
Uzatmadan ifade edelim. Suriye’nin kuzeyinde, ABD-PYD-IŞİD eliyle yaratılan ortam, Suriye ile işbirliği yapılarak ve Süleyman Şah Türbesi’ni eski yerinde, kendi topraklarımızda “yeniden inşa etme” gerekçesi öne sürülerek muhtemel koridoru engelleyecek şekilde dönüştürülebilir. Böylece IŞİD egemenliği belirli bir alanda ortadan kaldırılabilir; Kobani-Afrin birleşmesi önlenebilir; Amerikan koridoru fiilen imkânsız kılınabilir. Tek yapılması gereken 30 km. uzaklıktaki Türbe’nin eski yerinin uzaktan savunulabileceği bir cep yaratmaktır.
Yapılması öngörülen harekâtın çerçevesi doğru belirlendiği takdirde, abartıldığı ölçüde riskler içermeyeceği açıktır. TSK’nın operasyona ilişkin olarak basına yansıyan endişelerinin giderilmesi gerekir. Bunların en önemlisi Suriye ile ortak tutum belirlemektir. Bu; meşruiyet, başarı, sürdürülebilirlik ve amaç dışına çıkma risklerini önleme açılarından zorunludur. Müdahaleyi işbirliği koşuluna bağlamak, atı arabanın arkasına koşmak değil, göçü yolda düzmemeyi tercih etmektir.
Bu tercih, suyun kendi mecrasında akmasını sağlama güvencesidir.
Ben eski bir askerim. Savaştan da nefret ederim. Barış çığlıkları atanlar kadar da barıştan yanayım. Ancak türü ne olursa olsun savaş kapınızı çaldıysa “savaşa karşıyım” demek, barıştan yana olmak değil, teslimiyetten yana olmak demektir.
OLUP BİTENİ DOĞRU ANLAMAK
Suriye’nin kuzeyinde olup biteni anlamak için bizatihi Kuzey Irak’ta ve Kerkük’te yıllardır sürdürülen etnik temizliği hatırlamak yeter. PKK’nin yaptıklarını meşru bir hak mücadelesi görenlerin, sınırımızın diğer tarafında yaşananları sadece IŞİD canavarına karşı bir mücadele diye takdim peşinde koşmaları boşunadır. Ortada bir etnik temizlik ve egemenlik savaşı vardır. İşin sonuna gelindiğinde de ABD’nin yaratmaya çalıştığı Kürdistan’ı ilelebet kontrol altında tutabilmek için Akdeniz’e çıkış bölgesinde Cebelitarık benzeri bir devletçik yaratması muhtemeldir. Koridora sıcak bakan Kürtlerin bu hususu iyi düşünmesi lazımdır. Ama onlar, şimdilik ABD tarafından beslenmenin ve desteklenmenin dayanılmaz hafifliği ve bu olasılığı akla bile getirmemenin rahatlığı içindeler.
Bu soruların cevabı henüz yok.
Kuzey Suriye’de yaratılan kaotik ortamın baş sorumluları böylesine keskin bir dönüşe imza atabilirler mi?
Bu sorunun da yanıtı yok. Ama gerçekten bir dönüş arayışı içindeler ise meşru bir çözüm görünüyor.
Nasılına geçmeden önce, bu köşede, 28 Şubat 2015’te yazdıklarımın bir kısmına göz atalım:
‘ŞAH FIRAT OPERASYONU’
“... Suriye politikasının hatalı felsefi kurgusu ve stratejisi doğru taktik adımlar atmaya el vermiyor. (...)
Tezkere çıkardık. Elimize fırsat geçmişti. Heba ettik. Hem Kürtleri karşımıza aldık hem onları ABD’nin ve AB’nin kullanımına terk ettik hem de elimizle Kürt koridorunun tesisi için gerekli ortamı hazırladık. Oysa teskerenin arkasından uygun büyüklükte bir kuvveti Suriye ile anlaşarak Suriye’nin kuzeyine yollasaydık, yukarıda sıraladıklarımın hiçbirisi olmayacak ve bu gün türbe boşaltmak zorunda kalmamış olacaktık (Bkz. IŞİD’in jeopolitiği-2/27 Eylül 2014/Aydınlık). Ayrıca dünya kamuoyu önünde IŞİD’e destek veren ülke durumuna düşmeyecektik. (...)
Eğer çatışma kaçınılmaz olarak değerlendiriliyorsa Karakol (Türbe) zırhlı birliklerle takviye edilir ve risk azaltılırdı. Yani tedbir alınır ve vazife yapılırdı. (...)
Esas tartışılması gereken hatalı Suriye politikasıdır. Türbenin boşaltılması bunun kaçınılmaz sonucudur.(...)
Artık hiç olmadığı kadar Esad ile işbirliği gerekiyor. Onunla işbirliği yapmamak, güneyimizde istikrarlı olarak güvenlik sorunu yaşamak zorunda kalmak demektir. İnisiyatifi ABD’ye teslim etmek demektir. Orta vadede Kürt koridoruna davetiye demektir. Stratejik bir cinnet hali demektir. (...)
Son söz: İlk düğme yanlış iliklenince diğerlerinin doğru iliklenmesi mümkün değildir.”
Acaba Türbe boşaltılmak yerine takviye edilseydi ve bugün alınmaya çalışılan önlemler o günlerde alınsaydı...
Ama içeride erken seçim hesaplarını değil de gerçekten ülke çıkarlarını düşünüyorlarsa hala çok geç değil.
YAPILMASI GEREKEN
Uzatmadan ifade edelim. Suriye’nin kuzeyinde, ABD-PYD-IŞİD eliyle yaratılan ortam, Suriye ile işbirliği yapılarak ve Süleyman Şah Türbesi’ni eski yerinde, kendi topraklarımızda “yeniden inşa etme” gerekçesi öne sürülerek muhtemel koridoru engelleyecek şekilde dönüştürülebilir. Böylece IŞİD egemenliği belirli bir alanda ortadan kaldırılabilir; Kobani-Afrin birleşmesi önlenebilir; Amerikan koridoru fiilen imkânsız kılınabilir. Tek yapılması gereken 30 km. uzaklıktaki Türbe’nin eski yerinin uzaktan savunulabileceği bir cep yaratmaktır.
Yapılması öngörülen harekâtın çerçevesi doğru belirlendiği takdirde, abartıldığı ölçüde riskler içermeyeceği açıktır. TSK’nın operasyona ilişkin olarak basına yansıyan endişelerinin giderilmesi gerekir. Bunların en önemlisi Suriye ile ortak tutum belirlemektir. Bu; meşruiyet, başarı, sürdürülebilirlik ve amaç dışına çıkma risklerini önleme açılarından zorunludur. Müdahaleyi işbirliği koşuluna bağlamak, atı arabanın arkasına koşmak değil, göçü yolda düzmemeyi tercih etmektir.
Bu tercih, suyun kendi mecrasında akmasını sağlama güvencesidir.
Ben eski bir askerim. Savaştan da nefret ederim. Barış çığlıkları atanlar kadar da barıştan yanayım. Ancak türü ne olursa olsun savaş kapınızı çaldıysa “savaşa karşıyım” demek, barıştan yana olmak değil, teslimiyetten yana olmak demektir.
OLUP BİTENİ DOĞRU ANLAMAK
Suriye’nin kuzeyinde olup biteni anlamak için bizatihi Kuzey Irak’ta ve Kerkük’te yıllardır sürdürülen etnik temizliği hatırlamak yeter. PKK’nin yaptıklarını meşru bir hak mücadelesi görenlerin, sınırımızın diğer tarafında yaşananları sadece IŞİD canavarına karşı bir mücadele diye takdim peşinde koşmaları boşunadır. Ortada bir etnik temizlik ve egemenlik savaşı vardır. İşin sonuna gelindiğinde de ABD’nin yaratmaya çalıştığı Kürdistan’ı ilelebet kontrol altında tutabilmek için Akdeniz’e çıkış bölgesinde Cebelitarık benzeri bir devletçik yaratması muhtemeldir. Koridora sıcak bakan Kürtlerin bu hususu iyi düşünmesi lazımdır. Ama onlar, şimdilik ABD tarafından beslenmenin ve desteklenmenin dayanılmaz hafifliği ve bu olasılığı akla bile getirmemenin rahatlığı içindeler.