1 Temmuz 2015 Çarşamba

Bize gına geldi, ya size? / Lale Kemal

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Amerikalı meslektaşı Kerry'ye, “Suriye'de güvenli bölgeyi ya beraber kuralım ya da başımızın çaresine bakarız” diyerek resti çekmiş.
 
Türkiye'nin, bu nevi tehditkar ama içi hep boş çıkan restlerine o kadar çok tanık olduk ki çoktandır kabak tadı veriyor. Aklıma, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın,  hükümete, “Talimat verin Kuzey Irak'a girelim, yok vermediniz, bizde ABD'yi de takmaz (Irak ABD işgali altındaydı) tek yanlı komşu ülke topraklarına girip, PKK'yı kovalarız” mealinde mahalle baskısı kıvamında yaptığı tehditleri geldi.

Büyükanıt'ın tehdit, rest karışımı, TSK'nın tek yanlı Kuzey Irak'ı işgal planının gerçek nedeni, AKP iktidarını, içeride ve dışarıda zor durumda bırakmaktı. Geri  tepen 2007 Nisan muhtırası o zamanki TSK komuta kademesinin niyetlerini açıkça ortaya koymuştu zaten.

Neyse, dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Erdoğan da illallah deyip, yanına şimdinin emekli Orgenerali Saygun'u alıp Washington'un yolunu tutmuştu.  Dönemin ABD Başkanı Bush da, büyük ihtimalle yakasını silkerek, “Bu Türklerden çektiğimiz nedir, allasen” deyip, PKK'nın Kuzey Irak'taki faaliyetlerini anında tespit eden gerçek zamanlı istihbarat paylaşımında işbirliği yapma taahhüdünü vermişti.

Anlık istihbarat geldi de ne oldu? 30 yılı bulan düşük yoğunluklu savaş ile Türkiye insanları kan ve gözyaşından, istikrarsızlıktan başka ne gördü? Savaş statükoya yaradı.

İktidar baktı olmuyor, ‘aklın yolu birdir' deyip, Türkiye'nin Kürtleriyle barışma projesini başlattı ama ne yazık ki çoktandır bu süreci yarım bıraktı. Barışçıl politikalar terk edilince yerini ister istemez savaşçı politikalar alır.
Türkiye, Kuzey Irak'ta birkaç yıl içinde ilan edilmesi olası bağımsız Kürt devletinin kuruluşunu önleyemeyeceği gibi şimdiki Kuzey Irak özerk hükümetinin kurulmasını da önleyemedi. Milletin sırtından onlarca yıl, ‘Kürt devleti' fobisi işlendi ama ironik biçimde bugün Kuzey Irak bölgesel Kürt hükümeti, Türkiye'nin ikinci büyük ticari ortağı haline geldi.

Ders alınmıyor, aynı senaryo dolaşıma sokuluyor. Şimdi de AKP geçici hükümeti,  insanın söylemeye dilinin varmadığı vahşetlere imza atan radikal dinci IŞİD'i, Türkiye sınırının öteki tarafında yenilgiye uğratan Suriyeli Kürtleri hedef almış durumda. “Vay Kürt devleti kuracaklar, engel olalım, ABD ile güvenlikli bölge kuralım” gibisinden savaş çığırtkanlığı yapılıyor.

AKP iktidar yıllarında, iç politikada olduğu gibi dış politikada da çok ciddi hatalar yaptı, tarafsız kalması gereken Suriye iç savaşının tarafı haline geldi. Bugün çok tartışılmakta olan TSK'ya, Suriye'ye girmesi için ihtimaliyet planları yapması talimatını veren hükümetin derdinin, yanıbaşımızda devlet kurmaya çalışan IŞİD değil de Suriyeli Kürtler olması çok ama çok garip. Aslında asker de hükümet de, Suriye'ye bir operasyonun, Türkiye'nin felaketi anlamına geldiğini, artı azalan Türkiye'ye turist girişlerini bitirerek ekonomiye darbe vuracağını biliyor.  Amaç, ABD'yi, Suriye ile olan sınırda güvenlikli bölge kurmaya restler ve tehditler yoluyla ikna etmek.

Madem Suriye'ye girmek istiyorsunuz kendiniz girin. TSK, NATO'nun en kalabalık ikinci ordusu değil mi?
Bakın, İsrail ordusu, Suriye savaşından kaçmakta olan Dürzileri İsrail'in kontrolündeki Golan tepelerine almak yerine tampon bölge kurarak Suriye içinde barındırmayı planlıyor.

Türkiye, asıl, sayıları 2 milyonu bulan mültecileri güvenlikli bölge oluşturarak Suriye toprakları içinde tutmayı sağlamalıydı. Bu da Türkiye'nin en meşru hakkı zira mülteci sorunu tıpkı IŞİD gibi gerçek bir güvenlik tehdidi.