14 Temmuz 2015 Salı

Suriye'den nasıl çıkacağız?! / Abdülhamit Bilici

Askerin mesafeli tavrı olmasa siyasi iktidar ve havuz medyası Suriye'ye askeri bir müdahale için çok hevesli. Esed, IŞİD, PYD fark etmez, yeter ki bir şekilde girelim. Oysa bugün tartışıp çözüm bulmamız gereken asıl soru, Suriye'ye girip girmemek değil, oradan nasıl çıkacağımız.

Zaten 4 yıldır Suriye'ye fazlasıyla girmiş durumdayız. Emevi Camii'nde birkaç hafta içinde cuma namazı kılma hayaliyle ve çıkış stratejisi olmadan daldığımız Suriye de bu arada bize girmiş oldu.

910 km'lik sınır anlamını yitirmiş durumda. Terörist, kaçakçı, silah, mazot ne istersen girip çıkıyor. Burada suç işleyen o tarafa, orada suç işleyen buraya kaçıp kurtuluyor.

İç savaştan kaçıp ülkemize sığınan Suriyelilerin sayısı AFAD'ın resmi verilerine göre 1,7 milyon. 250 bini, 10 ilde kurulmuş 25 kampta yaşıyor. Diğerleri Şanlıurfa'dan Edirne'ye tüm yurda yayılmış durumda. Gerçek sayı belki 2 milyonun çok üstünde. Bu insanların kim olduğuna dair ciddi bir envanter yok. Kobani'ye saldıran bir IŞİD'cinin üzerinde Akçakale Süleymanşah Kampı kimlik kartı çıkması ya da BirGün gazetesine nasıl kafa kestiğini anlatan şahsın elini kolunu sallayarak dolaşması, karşı karşıya olduğumuz feci durumun göstergesi. Bülent Arınç'a göre, Türkiye'den IŞİD'e katılanlar binin üstünde. PYD'ye katılım da yüksek. Esed'in muhaberat ağının ülkemizde kim bilir kaç hücresi var. Türkiye'nin bu taraflardan biriyle çatışması halinde içeride nasıl cevap verecekleri muamma. HDP Diyarbakır mitingini bombalayan IŞİD'cinin polisin takibinde olmasına rağmen bunu yapmış olması, şüpheliler MİT tarafından izlenmesine rağmen Reyhanlı saldırısının önlenememesi ve savcıların bu soruşturmaya dair ürperten ifadeleri, iki ülkenin birbirine ne derece girdiğinin ispatı değil mi?

Suriyeli sığınmacıların bugüne kadarki maliyeti 5,2 milyar dolar. Uluslararası yardım ise sadece 300 milyon dolar. Güvenlik riskleri, Suriye ile yaşanan ticaret kaybı ve Arap dünyasına giden ihracat yolunun kaybından doğan maliyetleri ekleyince aslında Suriye krizi çoktan Türkiye'nin krizine dönüşmüş durumda.

Süleymanşah Türbesi için yapılan operasyon dışında Türk askeri doğrudan Suriye'ye girmedi. Ama Esed'in Akdeniz'de düşürdüğü uçağımızın sırrı hâlâ çözülemedi. Şehit pilotların ailelerinin açtığı dava, bir adım ileri gidemedi. Sınırdaki top atışları bir ara neredeyse rutin hale gelmişti. Muhalif silahlı gruplar, uzunca süre ülkemizi üs gibi kullandı. O gruplara eleman ve silah sevkiyatının önemli kısmı Türkiye üzerinden gitti. Muhalif güçlerin ülkemizde eğitimini amaçlayan bir program şu an yürürlükte.

Alman Focus dergisine göre NSA'nın dinlediği Dışişleri'ndeki Suriye toplantısında konuşulanlar, Suriye ile ne kadar içli dışlı olduğumuzun bir başka delili. MİT Müsteşarı Fidan olduğu iddia edilen kişi, “Öbür tarafa 4 adam gönderirim, boş alana 8 füze attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir.” diye konuşuyor. Yetmiyor, “2 bine yakın TIR'la malzeme gönderdik.” diyor.

Özetle, baştan sona Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin yürüttüğü bu politikada Türkiye zaten boğazına kadar Suriye'ye girmiş durumda ve sonuç ortada. 7 Haziran seçim sonuçlarının da ışığında şimdi yanlışları sorgulayıp bu bataktan nasıl çıkılacağına bakmak lazım. Eski Cumhurbaşkanı Gül, son konuşmasında Suriye'den Mısır ve Libya'ya tüm Ortadoğu politikasının gözden geçirilmesi gerektiği ikazında bulundu. SHaber TV'deki Demokrasi Nöbeti programımıza katılan AK Parti'nin ilk Dışişleri Bakanı ve Ortadoğu'da en uzun süre görev yapmış büyükelçi Yaşar Yakış, Suriye'nin iç işlerine bu kadar karışmanın ve rejimle köprüleri tamamen atmanın baştan yanlış olduğunu söyledi. Gezici Araştırma'nın son anketine göre, halkın yüzde 92'si Suriye'ye askeri müdahaleye karşı.

Ortadoğu aydınları arasında Türkiye algısını ölçen Fatih Üniversitesi ve İstanbul Enstitüsü'nün yaptığı son araştırma sonucu da farklı değil. Türkiye'nin herkesle konuşabilen, çatışmalara taraf olmayan, iç işlerine karışmayan, mezhepçilik yapmayan, ticari, kültürel ilişkilere öncelik veren çizgisine geri dönmesini öneren Arap aydınlar da Suriye krizinin savaşla değil, masada çözüleceği görüşünde.

Ülkesini seven ve aklı olan herkes için Türkiye'nin Suriye'ye daha fazla girmesine değil, hayati çıkarlarını koruyarak nasıl çıkacağına odaklanma zamanı.