Amerika’da
zaman zaman ‘whistleblower’ denen gizli kalması gereken bilgi ve
belgeleri medya yoluyla kamuoyuna sızdıran ya da ifşa eden kimseler
çıkar. İfşaatçı diyebileceğimiz bu kimseler bazen şahsi, bazen siyasi ve
bazen de kendilerine göre ulvi amaçlarla hareket ederler.
Bu
çerçevede son dönemde pek çok ifşaatçının ortaya çıktığı bilinir.
Bunların arasında bugün gündemde olan NSA yetkilisi Thomas Drake’in
2010’da The Sun gazetesine kurumdaki israf ve kötü yönetimi; Linda Trip
adlı Beyaz Saray yetkilisinin Clinton dönemindeki Monica Lewinsky
skandalını; gazeteci Seymour Hersh’in Ebu Gırayb ile ilgili işkenceleri;
yine gazeteci Judith Miller’in CIA ajanı Valerie Peerin’in kimliğini
açıkladığı vakalar gibi önemli olanlar hemen akla gelir.
Bu vakalar bazı sonuçlara yol açmış olsalar da bugün bunlar çoktan unutulmuş bulunuyorlar; zira hem sonuç ve hem de etkileri sınırlı kalmıştı. Diğer yandan sonuç ve etkileri bakımından hâlâ unutulmayan, bir dönem Amerika’yı sarsan ifşaatçı vakaları da var. Buna en iyi örnek de ünlü Vietnam belgeleri. Vietnam Savaşı sırasındaki Amerikan yönetiminin halkı, kamuoyunu nasıl aldattığını ortaya koyan bu belgeleri Pentagon analizcisi Daniel Ellsberg The New York Times’a 1971 yılında ifşa etmişti. İfşa ile birlikte Amerika’da adeta siyasi bir zelzele yaşanmış, belgeler savaşın seyri, kamuoyu desteği bakımından önemli gelişmelere yol açmıştı. Bu yüzden Vietnam Belgeleri vakası bugün hâlâ hatırlanır.
Bugün de Amerika son dönemde iki ifşaatçının ortaya çıkması dolayısıyla birçok şeyle yüzleşmek, hesaplaşmak zorunda kalmış bulunuyor. Bunlardan ilki ordu mensubu er Bradley Manning’in gizli diplomatik ve askeri belge ve dosyaları 2010 yılında gizlice sızdırması vakası. Manning, Irak’ta 10. Dağ-Komando Tümeni’nde görev yaparken gizli belge, diplomatik yazışma ve video kayıtlarına ulaşmış bunlardan 700.000 kadarını Wikileaks’e sızdırmış ve bunların bir kısmı kamuoyuna açıklanmıştı.
Bizler de ortaya çıkan bu belgelerden en çok Amerikan diplomasisinin nasıl çalıştığını, raporlarını nasıl hazırladığını, bunların ne kadar değerli olup olmadıklarını, diplomatların kalitesi ile ilgili önemli bilgiler, kanaatler edinmiştik. Bütün bunlara yol açan Manning bugün askeri mahkemede yargılanıyor. Muhtemelen de çok ağır bir hapis cezasına çarptırılacak.
İkinci ifşaatçı vaka da elbette bugünlerde ortaya çıkan ve NSA ile ilgili çok gizli bilgileri açıklayan Edward Snowden vakası. Snowden, Bradley’e benzer dille “insanları onlar adına yapılanlardan haberdar etmek” amacıyla hareket ettiğini; bunu yaparken de “her şeyi göze aldığını” söylüyor.
Bu arada Bradley ile Snowden arasında bazı benzerlikler de dikkat çekiyor. Bunlardan ilki her ikisinin de çok genç olmaları; ikisi de 30 yaşın altında; her ikisi de orduda kariyer yapmak istemiş. Bradley, asker olabilmiş. Snowden ise özel kuvvetler mensubu olmak istemiş; orduya katılmış; ama fiziki yetersizlikten dolayı olamamış. Her ikisi de bilgisayar uzmanı sayılır. Ancak, her ikisi de bu konuda üniversite eğitimi almamış; özel yetenekleri sayesinde bilgisayarcı olarak istihdam edilmişler. Her ikisinin söylediklerinden şeffaf toplum, şeffaf devlet istedikleri, hareketlerinin ana saikinin de bu şeffaflık arayışı olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, her ikisinin de cesur oldukları, açıkladıkları amaçlar doğrultusunda pek çok şeyi göze aldıkları da söylenebilir. Düşünün, Bradley, ifşaatıyla ömür boyu hapse mahkum olabilir; hukuki konu tam belli olmamakla birlikte Snowden de pekala ağır cezaya maruz kalabilir. Bu iki genç, hayatlarının baharında işte bunları göze almış bulunuyorlar. Bu da az bir şey mi?
Bugüne kadar ortaya çıkan bilgilerden Manning ve Snowden’in Amerika’da ortaya çıkmaya başlayan yeni ve çok farklı bir neslin bazı özelliklerini gösterdikleri yolunda değerlendirmeler yapılıyor. Teknoloji ve bilgisayar dünyası ile büyüyüp yetişen bu neslin eskilere benzemediği, bu yüzden davranışlarının farklı olduğu söyleniyor. Nitekim, uzmanlar bu konuda çalışma ve araştırmalara başlamış bulunuyorlar.
NSA ifşaatları ile karşımıza çok karmaşık bir mesele çıkmış bulunuyor; aynen Gezi Parkı gösterileri vakası gibi. Çok yönlü, çok boyutlu NSA vakasına elimizden geldiği kadar devam edeceğiz.
Bu vakalar bazı sonuçlara yol açmış olsalar da bugün bunlar çoktan unutulmuş bulunuyorlar; zira hem sonuç ve hem de etkileri sınırlı kalmıştı. Diğer yandan sonuç ve etkileri bakımından hâlâ unutulmayan, bir dönem Amerika’yı sarsan ifşaatçı vakaları da var. Buna en iyi örnek de ünlü Vietnam belgeleri. Vietnam Savaşı sırasındaki Amerikan yönetiminin halkı, kamuoyunu nasıl aldattığını ortaya koyan bu belgeleri Pentagon analizcisi Daniel Ellsberg The New York Times’a 1971 yılında ifşa etmişti. İfşa ile birlikte Amerika’da adeta siyasi bir zelzele yaşanmış, belgeler savaşın seyri, kamuoyu desteği bakımından önemli gelişmelere yol açmıştı. Bu yüzden Vietnam Belgeleri vakası bugün hâlâ hatırlanır.
Bugün de Amerika son dönemde iki ifşaatçının ortaya çıkması dolayısıyla birçok şeyle yüzleşmek, hesaplaşmak zorunda kalmış bulunuyor. Bunlardan ilki ordu mensubu er Bradley Manning’in gizli diplomatik ve askeri belge ve dosyaları 2010 yılında gizlice sızdırması vakası. Manning, Irak’ta 10. Dağ-Komando Tümeni’nde görev yaparken gizli belge, diplomatik yazışma ve video kayıtlarına ulaşmış bunlardan 700.000 kadarını Wikileaks’e sızdırmış ve bunların bir kısmı kamuoyuna açıklanmıştı.
Bizler de ortaya çıkan bu belgelerden en çok Amerikan diplomasisinin nasıl çalıştığını, raporlarını nasıl hazırladığını, bunların ne kadar değerli olup olmadıklarını, diplomatların kalitesi ile ilgili önemli bilgiler, kanaatler edinmiştik. Bütün bunlara yol açan Manning bugün askeri mahkemede yargılanıyor. Muhtemelen de çok ağır bir hapis cezasına çarptırılacak.
İkinci ifşaatçı vaka da elbette bugünlerde ortaya çıkan ve NSA ile ilgili çok gizli bilgileri açıklayan Edward Snowden vakası. Snowden, Bradley’e benzer dille “insanları onlar adına yapılanlardan haberdar etmek” amacıyla hareket ettiğini; bunu yaparken de “her şeyi göze aldığını” söylüyor.
Bu arada Bradley ile Snowden arasında bazı benzerlikler de dikkat çekiyor. Bunlardan ilki her ikisinin de çok genç olmaları; ikisi de 30 yaşın altında; her ikisi de orduda kariyer yapmak istemiş. Bradley, asker olabilmiş. Snowden ise özel kuvvetler mensubu olmak istemiş; orduya katılmış; ama fiziki yetersizlikten dolayı olamamış. Her ikisi de bilgisayar uzmanı sayılır. Ancak, her ikisi de bu konuda üniversite eğitimi almamış; özel yetenekleri sayesinde bilgisayarcı olarak istihdam edilmişler. Her ikisinin söylediklerinden şeffaf toplum, şeffaf devlet istedikleri, hareketlerinin ana saikinin de bu şeffaflık arayışı olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, her ikisinin de cesur oldukları, açıkladıkları amaçlar doğrultusunda pek çok şeyi göze aldıkları da söylenebilir. Düşünün, Bradley, ifşaatıyla ömür boyu hapse mahkum olabilir; hukuki konu tam belli olmamakla birlikte Snowden de pekala ağır cezaya maruz kalabilir. Bu iki genç, hayatlarının baharında işte bunları göze almış bulunuyorlar. Bu da az bir şey mi?
Bugüne kadar ortaya çıkan bilgilerden Manning ve Snowden’in Amerika’da ortaya çıkmaya başlayan yeni ve çok farklı bir neslin bazı özelliklerini gösterdikleri yolunda değerlendirmeler yapılıyor. Teknoloji ve bilgisayar dünyası ile büyüyüp yetişen bu neslin eskilere benzemediği, bu yüzden davranışlarının farklı olduğu söyleniyor. Nitekim, uzmanlar bu konuda çalışma ve araştırmalara başlamış bulunuyorlar.
NSA ifşaatları ile karşımıza çok karmaşık bir mesele çıkmış bulunuyor; aynen Gezi Parkı gösterileri vakası gibi. Çok yönlü, çok boyutlu NSA vakasına elimizden geldiği kadar devam edeceğiz.