Bu yazıyı özellikle bu ülkeyi seven vicdanlı AKP’li yazarların ve okurların okumasını isterim.
Biliyorum yine kızacak, yine küfürler edecek, bir sürü uçuk kaçık
senaryolarla beni suçlayacaksınız. Tamam, bunları yine yapın. Ama yazımı
sonuna kadar okuyun. Haksızsam asın beni, gezelerinizin köşelerinde,
yetmedi manşetlerinde asın. Bel altı yöntemlerine yeniden dönün. Ama bu
ülkeyi seviyorsanız şu gerçekleri insanlardan gizlemeyin.
Gezi olayları konusunda hükümet tarafı da kabul ediyor ki ilk günlerde daha yumuşak bir yaklaşımla Gezi’ye çadır kuranlarla diyalog kurulsaydı bu işler bu aşamaya gelmezdi. Buna itirazınız var mı? YOK. Peki,
hükümet neden böyle davranmadı da bizzat Başbakan’ın talimatıyla
Gezi’ye bir şafak vakti operasyon düzenleyip Gezi Parkı’ndaki
göstericiler gazlarla püskürtüldü?
Nedenini siz de biliyorsunuz: Hükümetin elinde bir istihbarat
vardı. Buna göre “uluslararası güçler” Erdoğan’ı devirmek için hazlılık
yapıyordu. Hükümet o istihbarat verisine dayanarak Gezi’ye operasyon
yaptı ve olaylar çığırından çıktı.
Elinde sağlam bir istihbarat bulunan hükümetten ne beklenir? O
istihbarata göre daha basiretli davranması değil mi? Hükümetin elinde
böyle bir istihbarat varsa neden basiretli davranıp olayların çığırından
çıkmasını önleyemedi?
Bunun iki temel nedeni var. Birincisi, bizim istihbarat teşkilatımız yüksek dereceli analiz miyobudur. Toplumun sosyolojik fay hatlarını kin damarlarını göremediğini, her şeyi komplocu kafa ile açıklamaya çalışır. İkincisi, Erdoğan özellikle son iki yıldır hükümetin bakanlarını bile dışlayıp ülkeyi “danışmanlar heyetiyle” yönetiyor. Daha da kötüsü ülkeyi yönetmek için esas alınan veri MİT’in komplocu kafayla hazırladığı miyobik verileri.
Bakın İstihbarat teşkilatımızdaki yüksek dereceli miyopi nelere maloldu?
1) Hakan Fidan 2010 yılında MİT’e geldikten sonra İran ile
ortak operasyonlar yapıp PKK’yı bitireceğini anlattı hep. Devleti buna
ikna de etti. Hatta İran PJAK ile mücadele ederken Türk uçakları İran’a
yardım için PJAK kamplarını bombaladı.
MİT, CIA’den aldığı bilgileri İran ile paylaştığı için Türk-ABD
istihbarat anlaşması bile riske edildi. Bu bilgiler çerçevesinde Murat
Karayılan İran tarafından yakalandı. Ne oldu? İran PKK ile anlaşıp
Karayılan’ın serbest bırakılması karşılığında kendi PJAK sorununu
halletli. Hatta PKK’ya ateşkesi kabul etmeyin size lojistik destek
sağlayalım dedi. Yani bize kazık attı? Şimdi akıllı bir devletin dönüp
nerede hata yaptık diye kendini sorgulaması gerekmez mi? Evet. Peki, biz
ne yaptık? Hiç.
2) Suriye konusunda Suriye’yi köy köy biliyoruz diye
övünen istihbarat teşkilatının Esad’ın ne kadar gücünün olduğunu, ne
kadar dayanabileceğini hesap edememesi ciddi bir zaaf mıdır? Evet. Bu
zaafın üstüne siyaset inşa etmek bir körlük müdür? Evet. Peki, biz ne
yaptık? MİT’in verdiği bilgileri esas alarak Esad’ın erken gideceğini
hesap edip çuvalladık. Dönüp nerede hata yapıyoruz diye özeleştiri
yaptık mı? Ne gezer.
3) Uludere’de Fehman Hüseyin’i vurup PKK’ya karşı
psikolojik üstünlük sağladıktan sonra PKK’yı masaya oturtma üzerine
hesap yaptık mı? Evet. Sonucu ne oldu? PKK bir oyun oynadı kendi
köylülerimizi bombalattı bize. Hesabını sormak bir yana nerede hata
yaptık diye özeleştiri yaptık mı? Hayır. Dosyayı kapattık. Açmak isteyen
gazetecilerin üstüne MİT’i saldık ve canlarını okumak istedik. Sonuç:
Hüsran.
4) Reyhanlı saldırılarında MİT’in elinde istihbarat
olmasına rağmen Emniyet güçleriyle zamanında paylaşmadığı için 50
yurttaşımızı kaybettik mi? Evet. Ne oldu? “Olayı yapanları yakaladık”
diye övünmekle yetiniyoruz. Ya olayın olmasını önlemeyen yetkililer? 50
insanımızın ölmesinin hesabını sadece olayı yapanlardan mı soracağız
yoksa olayın olacağını bile bile engellemeyenlerde azıcık olsun kusur
aramayacak mıyız?
5) Muhalif komutanı Esad’a satan MİT’çilerin dosyası kapatıldı mı? Evet.
6) Suriye’de düşen uçağı oraya yönlendirenin MİT olduğu ortaya çıktı. Ama dosyası kapatıldı.
7) PKK ile barış süreci işliyor deniyor ama barış süreci
denen süreçte PKK hem sosyolojik taban olarak, hem uluslararası imaj ve
güç olarak, hem de barış sürecinde dağa çıkardığı 2000 militanı ile
askerî güç olarak güçleniyor. PKK’nın tamamen silah bırakmayacağı ise
artık herkes tarafından kabul ediliyor. PKK’nın, çatışmaları başlatırsa
Türkiye için çok ama çok zor günlerin başlayacağı da biliniyor. Türkiye
bu ortamda bu riski kaldırabilir mi? Hayır.
MİT’in bunca yanlışına rağmen kurum bir İstibdat Teşkilatına
dönüştürülmek için yasal çalışmalar yapılıyor. Bu yasa çıkarsa sadece
Türkiye’nin demokrasisi kaybetmez. Türkiye tam anlamıyla bir Ortadoğu
ülkesine döner.
Ülkenin geleceğini karartan bu gerçekleri dile getirmeyerek, dile
getirenlere bin bir komplo kurup itibarsızlaştırmaya çalışarak bu ülkeye
iyilik mi yapıyorsunuz?
Bilmem bu tablo kafasını kuma gömen “penguenlere” bir şeyler anlatıyor mu?