GENELKURMAY Başkanlığı Askeri
Savcılığı’nın 34 vatandaşın öldüğü Uludere hadisesi ile ilgili olarak
yürüttüğü soruşturma sonucunda geçen salı günü verdiği takipsizlik
kararı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karar alma mekanizmasının hiyerarşik
yapısı içinde nasıl çalıştığını kademe kademe büyük bir şeffaflık
içinde ortaya koymuştur.
Burada karşımıza çıkan tablo,
istihbarat analizi sürecinde hangi hataların yapılmaması gerektiği
noktasında dersler çıkartılabilecek özel bir vaka olarak incelenebilir.
* * *
Ancak
konuyu irdelemeden önce iki faktörü değerlendirmeye katmamız gerekiyor.
Bunlardan birincisi, hava harekâtının yapıldığı gün “terörist
faaliyeti” olarak değerlendirilen hareketin başladığı yerle ilgili.
Burası, civarında PKK kamplarının bulunduğu, o günlerde örgütün yoğun
hareketliliğinin tespit edildiği haftanın bölgesinde yer alıyor.
İkincisi,
hadise öncesindeki günlerde PKK’nın sınır bölgesine bir baskın
düzenleme hazırlığı içinde olduğu yolunda birden çok istihbarat raporu
gelmiştir MİT’ten. PKK’nın sahadaki yönetici kadrolarından Fehman
Hüseyin’in bölgede dolaştığı konusunda tekrarlanan bir istihbarat akışı
söz konusudur. Özetle, askeri makamlar olay olmadan önce o bölgede her
an sınırdan bir PKK eylemi beklemekteydi.
İşte bu ortam içinde
insansız hava aracı (İHA) 28 Aralık 2011 tarihinde saat 17.20’de Irak
tarafında sınırın 6-7 km kadar güneyinde üç adet motorlu araç olduğu
değerlendirilen ısı kaynağı tespit etmiş, araç sayısı 15 dakika sonra
yediye çıkmıştır.
Askeri Savcılığın kararındaki verilere
bakıldığında, askeri makamların, İHA’nın tespit ettiği bu iki görüntünün
hemen ardından PKK’dan beklenen hareketin başladığı değerlendirmesine
yöneldiği dikkat çekiyor. Dünkü yazımızda ayrıntılı bir dökümünü
verdiğimiz bütün sıralı komutanlıklarda İHA görüntülerine bakan her
rütbedeki askeri yetkili, bunların teröristlere ait olduğu yolundaki
analize iştirak etmiştir.
Bu konuda altını çizmemiz gereken bir nokta
var. İHA’lar ısı kaynağını görüntüye döküyor. Ekranda beliren
görüntünün terörist mi yoksa kaçakçı mı olduğunu kesinlik içinde ayırt
edebilme imkânı yok. Ama böyle olduğu halde, bütün kademelerde tereddüt
duyulmadan, hiçbir ihtiyat payı bırakılmadan gelenlerin terörist
olduğuna kesinlik içinde kanaat getirilmiştir.
* * *
Gelen
İHA görüntüleriyle ilgili bir noktaya daha dikkat çekelim. Savcılık
kararına göre, saat 17.20’de araçların görülmesinden bir süre sonra saat
18.15’te “doğu istikametinden” yük hayvanı ve insanlardan oluşan
yaklaşık 20 ısı kaynağı motorlu araçların bulunduğu yere gelmiştir. Saat
18.20’de bu kez “kuzey istikametinden” aynı evsafta başka bir grup daha
gelmiştir.
TBMM Uludere Komisyonu üyelerine 15 Şubat 2012 tarihinde
askeri yetkililer ve ASELSAN uzmanlarıyla birlikte o güne ait İHA
kayıtları izlettirilmiştir.
Görüntüleri izleyenler arasında bulunan
CHP’li komisyon üyesi Ankara Milletvekili Levent Gök, “Saat 18.23
itibarıyla Türkiye sınırından Irak’a giden insan ve hayvan topluluğu çok
net bir şekilde gözlemlenmiştir. Hatta uzmanlara soru sormaya dahi
gerek kalmamıştır” diye yazıyor komisyon raporuna eklediği muhalefet
şerhinde.
Ancak 28 Aralık 2011 akşamı “kuzeyden güneye hareket”in
ekrana düşen İHA görüntülerini izleyen askeri yetkililerin, bunun
kaçakçılık faaliyeti olabileceği ihtimalini hiçbir şekilde hesaba
almadıkları anlaşılıyor.
* * *
Teknolojinin gelişmesi haber
alma imkânlarını ne kadar genişletse de istihbaratın değişmeyen altın
kuralı insan unsurunun vazgeçilmezliğidir. Ayrıca, teknik imkânlarla
elde edilen istihbarat verilerinin sahada insan kaynakları üzerinden
teyidinin yapılarak kıymetlendirilmesi de işin esasıdır.
Basit
mantıkla yaklaşalım. Hava harekâtının düzenlendiği sınır mevkii, çok
uzun yıllardır köylülerin kaçakçılık güzergâhı olarak kullandıkları bir
yerdir. Kaçakçılık, civardaki köylerde yaşayan insanların en önemli
geçim faaliyetlerinden biridir. TSK’da hava harekâtı kararına iştirak
eden bütün askeri kademeler, bu bölgenin aynı zamanda bir kaçakçılık
yolu olduğunu bilmiyor muydu?
Karar alma süreci içinde yer alan tek
bir kişinin bile aklından o gün bölgede kaçağa gitmiş köylüler olup
olmayacağı sorusu geçmemiş midir?
Çok önemli bir ayrıntı daha var.
İHA’dan ilk görüntü saat 17.20’de düşmüş, F-16 ilk bombayı grubun
üzerine saat 21.39’da bırakmıştır. Arada dört saat 19 dakika geçmiştir.
Bu dört saati aşkın süre içinde Uludere’de görevli jandarma birimleriyle
hava harekâtı kararını alan üst komutanlıklar arasında bir koordinasyon
kurulamaz mıydı?
Böyle bir ihtiyacın duyulmadığı anlaşılıyor.
“Kaçınılmaz hata” konusundaki değerlendirmemize yarın da devam edeceğiz.