1961 yılında prototipi üretildikten sonra rafa kaldırılan yerli araba hikâyesinin benzeri 2006’da yaşanmış. Ancak bu kez 10 binden fazla üretim yapıldıktan sonra. Her parçasıyla yerli olan ‘Tuzla 1013’ marka askerî cip üretiminin neden durduğunu ise kimse açıklamıyor.
Cumhuriyet’in 90. yılında yerli araba tartışmaları sürerken, Türkiye’de yaklaşık 20 yıl önce yüzde yüz yerli cip üretildiği ortaya çıktı. İşin ilginç tarafı, yıllarca süren üretimin 7 sene önce durdurulması ve ihtiyacın daha pahalıya gelen ithal araçlarla giderilmesi. 1986 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ortak projesi olarak başlayan Tuzla askerî cip üretimi, yerli tasarımıyla ihtiyaca göre modernize edildikten sonra 1990’da seri üretime geçti. Tuzla askerî cip üretimi 2006 yılında ‘ihtiyaç yok’ gerekçesiyle durduruldu. Oysa, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 1013’üncü Ordu Donatım Ana Tamir (Tuzla Askerî Cip) Fabrikası’nda ‘Tuzla 1013’ markasıyla 10 binden fazla yerli askerî cip üretmişti. Söz konusu cipler hâlen askerî birliklerin envanterinde ve kullanılmaya devam ediyor. Tuzla marka cipler, askerî proje olduğu gerekçesiyle kamuoyundan gizlendi. Ciplerin, Türkiye otomotiv üretimi geçmişinde ikinci Devrim arabası vakası olduğu ifade ediliyor. Üretim Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı, İlker Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde durduruldu. Sebebini dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a ve Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’na sorduk; ancak bilgi talebimiz ilgili birimlere ulaşmasına ve aradan 2 aylık süre geçmesine rağmen herhangi bir cevap alamadık.
Tuzla’da üretildiği için ‘T Model’ olarak bilinen eskerî ciplerin üretiminin neden durdurulduğu projede görev alan uzmanlarca da meçhul. Üretim ve geliştirme aşamasında görev alan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Güçlü, projenin neden durdurulduğunu bilmediklerini, yetkililerin bu konuda bir açıklama yapması gerektiğini söylüyor. TSK envanterinde, İstanbul Tuzla’da üretilmiş 10 binden fazla cipin yer aldığını hatırlatan Güçlü, “Araçlar aslında tam istenen seviyeye gelmişti ve askerî birliklerin ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılıyordu. Böyle bir anda üretimin durdurulmasına anlam veremiyorum.” diyor.
Ciplerin üretildiği fabrika, 1954’te İstanbul Tuzla’da Türk-Willys Overland adıyla kurulmuştu. Türkiye’nin ilk otomotiv fabrikası sayılan bu yerde, ABD’den getirilen parçalar yerli parçalarla montajlanarak sivil ve askerî amaçlı cip, kamyonet üretiliyordu. Fabrika daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredildi. 1986 yılından itibaren ‘T Model’ adıyla ciplerin yerlileştirilmesi çalışmalarına geçildi. 1990’lı yıllarda da yüzde yüz yerli GT ve GTD Model olarak askerî cip üretimine başlandı. Araçlara ait marka tescili, 1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘Tuzla 1013’ adı ve ‘T’ logosuyla yapıldı. Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden araç tip onay belgeleri alınarak, ihracat için gerekli şartlar elde edildi.
Rahmi Güçlü, özellikle, Tuzla 1013 markalı GT Model Cip’in vites kutusuyla ilgili çalışmalar ve kontrolünün kendi doktora tezinin konusu olduğunu ifade ediyor. Araçlar, ithal edilen emsallerine göre teknik açıdan daha üstün ve çok daha ucuz. 2006 yılına kadar askerî ciplerin üretim miktarı komuta kademesinin talebine göre, bazen artıyor bazen azalıyordu. 2006’da ise üretim tamamen durduruldu. Güçlü, daha önce Devrim arabalarının başına gelenlerin Tuzla askerî ciplerinin de başına geldiğini ifade ediyor. 1961 yılında ‘Devrim’ markasıyla Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda prototipi üretilen yerli otomobil de seri üretime geçememişti. İddiaya göre, söz konusu otomobiller üretilmesi hâlinde Türk ordusunun binek otomobil ihtiyacını karşılayacaktı.
Türkiye’nin ilk millî uydusu Göktürk-2 projesinde de yer alan Prof. Dr. Rahmi Güçlü, “Bugün millî bir uydu üretilmesi ne kadar önemliyse, 1990’lı yıllarda yerli bir askerî araç üretmek de o kadar önemliydi.” diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Yerli araba üretecek babayiğit arıyorum.” sözünü hatırlatan Güçlü, o babayiğitlerin olduğunu ve 10 binden fazla araç ürettiklerini kaydediyor. Tuzla ciplerinin tüm parçalarının yerli olduğuna dikkat çeken Güçlü, askerî maksatlı üretilen binlerce aracın kışlalarda ve törenlerde hâlen kullanıldığını belirtiyor.
Tuzla fabrikasında askerî araç üretimi durdurulsa da, lojistik destek olarak hem T markalı ciplere hem de diğer araçlara yedek parça yapımı devam ediyor. Güçlü’nün anlattıklarına göre, bu askerî projelerde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Necati Tahralı, Prof. Dr. İsmail Yüksek (şu anki rektör), Prof. Dr. Ahmet Topuz ve makine mühendisliği bölümünden bazı öğretim elemanları görev aldı. Ayrıca, fabrikanın komutanlarından Tuğgeneral Rumi Özyalçın, mühendislerden Albay Sabahattin Ergönenç, Binbaşı Hamdi Akgül, Yüzbaşı Tevfik Zengin, Yüzbaşı Mevlüt Yerlikaya, Yüzbaşı Süleyman Yangınlar, Güçlü’nün ismini hatırlayabildiği askerlerden. Eski kamyonların yeniden tasarlanarak, 200’e yakın kamyonun otobüse çevrildiğini aktaran Güçlü, bu çalışmaların, ordu-üniversite arasında savunma sanayii işbirliğinin ilk örneklerinden olduğunu anlatıyor: “Bizim bu projeye dâhil olma sürecimiz 1990 yılında başlamıştır. Tuzla askerî cipleri kapsamında 15 farklı model tasarlanarak seri üretim gerçekleştirilmiştir. Bunlar; T, GT ve GTD Model olmak üzere 3, 4, 5 vitesli ve 3, 4, 5 kapılı araçlardır. Bunlar, birliklerde sadece komuta kontrol aracı olarak değil, savunmaya yönelik mobil silah aracı şekline de dönüştürüldü. Havanlar, tanksavarlar ve çeşitli tip silahlar ciplerin üzerine yerleştirildi. Bunlarla birlikte, araçlara radar sistemleri ve haberleşme amaçlı sistemler monte edilerek kullanıldı. Araçlar, şasileri büyütülerek, personel taşıyıcı, ambulans ve cenaze araçları olarak da üretildi. Bu tip araçlar, ordunun ihtiyacına göre üretilerek hem ihtiyaç karşılanmaya hem de yurtdışına bağımlı olmaktan kurtulmaya çalışıldı.”
Maliyet, ithallerin dörtte biri
Güçlü’nün verdiği bilgilere göre, üretim sürerken TSK’nın Pakistan’da katıldığı bir fuarda ve İran sınırındaki faaliyetlerde, Tuzla askerî cipleri bu iki ülkenin dikkatini çekti. İran ve Pakistan, ciplerden almak istedi; fakat dönemin mevzuatı ihracata müsaade etmedi. Güçlü, “Eğer müsaade edilmiş olsaydı, üretim belki de durdurulmayacaktı. İthal edilen ciplere harcanan kaynağın çok az bir kısmı eğer, bu araçların araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine ve üretimine harcansaydı, bugün Türkiye’nin dünya markası yerli askerî araçları olabilirdi. Ayrıca araçlar, yurtdışından getirilen araçların maliyetinin yaklaşık dörtte birine mal edildi.” ifadelerini kullanıyor. Dönemin Fabrika Komutanı Albay Sabahattin Ergönenç de, yerli askerî cip üretimi ile ilgili 1996’da Ekonomist Dergisi’ne röportaj vermiş. Sahip çıkıldığı takdirde yerli cip üretimine tekrar başlanabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Güçlü, neden durdurulduğu konusunun devletin ilgili kurumlarınca araştırılması gerektiğini söylüyor. Tuzla fabrikasının ‘K.K. Lojistik Komutanlığı 7. Bakım Merkezi Komutanlığı Fabrikası’ ismiyle hâlâ çalıştığını kaydeden Güçlü şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu askerî fabrikada, o günün şartlarında bir avuç azimli ve vatansever insanın her türlü riski göze alarak elde ettiği başarı hikâyesi, ders kitaplarına girecek ve gençlere örnek gösterilecek kadar önemlidir. Bu fabrikada var olan yüzde yüz yerli askerî araç üretimi yeteneğimizi kaybederek yeniden yurtdışına bağımlı hâle gelmemiz, ülkemiz adına çok büyük bir kayıp.”
Tuzla’da üretildiği için ‘T Model’ olarak bilinen eskerî ciplerin üretiminin neden durdurulduğu projede görev alan uzmanlarca da meçhul. Üretim ve geliştirme aşamasında görev alan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Güçlü, projenin neden durdurulduğunu bilmediklerini, yetkililerin bu konuda bir açıklama yapması gerektiğini söylüyor. TSK envanterinde, İstanbul Tuzla’da üretilmiş 10 binden fazla cipin yer aldığını hatırlatan Güçlü, “Araçlar aslında tam istenen seviyeye gelmişti ve askerî birliklerin ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılıyordu. Böyle bir anda üretimin durdurulmasına anlam veremiyorum.” diyor.
Ciplerin üretildiği fabrika, 1954’te İstanbul Tuzla’da Türk-Willys Overland adıyla kurulmuştu. Türkiye’nin ilk otomotiv fabrikası sayılan bu yerde, ABD’den getirilen parçalar yerli parçalarla montajlanarak sivil ve askerî amaçlı cip, kamyonet üretiliyordu. Fabrika daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredildi. 1986 yılından itibaren ‘T Model’ adıyla ciplerin yerlileştirilmesi çalışmalarına geçildi. 1990’lı yıllarda da yüzde yüz yerli GT ve GTD Model olarak askerî cip üretimine başlandı. Araçlara ait marka tescili, 1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘Tuzla 1013’ adı ve ‘T’ logosuyla yapıldı. Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden araç tip onay belgeleri alınarak, ihracat için gerekli şartlar elde edildi.
Rahmi Güçlü, özellikle, Tuzla 1013 markalı GT Model Cip’in vites kutusuyla ilgili çalışmalar ve kontrolünün kendi doktora tezinin konusu olduğunu ifade ediyor. Araçlar, ithal edilen emsallerine göre teknik açıdan daha üstün ve çok daha ucuz. 2006 yılına kadar askerî ciplerin üretim miktarı komuta kademesinin talebine göre, bazen artıyor bazen azalıyordu. 2006’da ise üretim tamamen durduruldu. Güçlü, daha önce Devrim arabalarının başına gelenlerin Tuzla askerî ciplerinin de başına geldiğini ifade ediyor. 1961 yılında ‘Devrim’ markasıyla Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda prototipi üretilen yerli otomobil de seri üretime geçememişti. İddiaya göre, söz konusu otomobiller üretilmesi hâlinde Türk ordusunun binek otomobil ihtiyacını karşılayacaktı.
Türkiye’nin ilk millî uydusu Göktürk-2 projesinde de yer alan Prof. Dr. Rahmi Güçlü, “Bugün millî bir uydu üretilmesi ne kadar önemliyse, 1990’lı yıllarda yerli bir askerî araç üretmek de o kadar önemliydi.” diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Yerli araba üretecek babayiğit arıyorum.” sözünü hatırlatan Güçlü, o babayiğitlerin olduğunu ve 10 binden fazla araç ürettiklerini kaydediyor. Tuzla ciplerinin tüm parçalarının yerli olduğuna dikkat çeken Güçlü, askerî maksatlı üretilen binlerce aracın kışlalarda ve törenlerde hâlen kullanıldığını belirtiyor.
Tuzla fabrikasında askerî araç üretimi durdurulsa da, lojistik destek olarak hem T markalı ciplere hem de diğer araçlara yedek parça yapımı devam ediyor. Güçlü’nün anlattıklarına göre, bu askerî projelerde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Necati Tahralı, Prof. Dr. İsmail Yüksek (şu anki rektör), Prof. Dr. Ahmet Topuz ve makine mühendisliği bölümünden bazı öğretim elemanları görev aldı. Ayrıca, fabrikanın komutanlarından Tuğgeneral Rumi Özyalçın, mühendislerden Albay Sabahattin Ergönenç, Binbaşı Hamdi Akgül, Yüzbaşı Tevfik Zengin, Yüzbaşı Mevlüt Yerlikaya, Yüzbaşı Süleyman Yangınlar, Güçlü’nün ismini hatırlayabildiği askerlerden. Eski kamyonların yeniden tasarlanarak, 200’e yakın kamyonun otobüse çevrildiğini aktaran Güçlü, bu çalışmaların, ordu-üniversite arasında savunma sanayii işbirliğinin ilk örneklerinden olduğunu anlatıyor: “Bizim bu projeye dâhil olma sürecimiz 1990 yılında başlamıştır. Tuzla askerî cipleri kapsamında 15 farklı model tasarlanarak seri üretim gerçekleştirilmiştir. Bunlar; T, GT ve GTD Model olmak üzere 3, 4, 5 vitesli ve 3, 4, 5 kapılı araçlardır. Bunlar, birliklerde sadece komuta kontrol aracı olarak değil, savunmaya yönelik mobil silah aracı şekline de dönüştürüldü. Havanlar, tanksavarlar ve çeşitli tip silahlar ciplerin üzerine yerleştirildi. Bunlarla birlikte, araçlara radar sistemleri ve haberleşme amaçlı sistemler monte edilerek kullanıldı. Araçlar, şasileri büyütülerek, personel taşıyıcı, ambulans ve cenaze araçları olarak da üretildi. Bu tip araçlar, ordunun ihtiyacına göre üretilerek hem ihtiyaç karşılanmaya hem de yurtdışına bağımlı olmaktan kurtulmaya çalışıldı.”
Maliyet, ithallerin dörtte biri
Güçlü’nün verdiği bilgilere göre, üretim sürerken TSK’nın Pakistan’da katıldığı bir fuarda ve İran sınırındaki faaliyetlerde, Tuzla askerî cipleri bu iki ülkenin dikkatini çekti. İran ve Pakistan, ciplerden almak istedi; fakat dönemin mevzuatı ihracata müsaade etmedi. Güçlü, “Eğer müsaade edilmiş olsaydı, üretim belki de durdurulmayacaktı. İthal edilen ciplere harcanan kaynağın çok az bir kısmı eğer, bu araçların araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine ve üretimine harcansaydı, bugün Türkiye’nin dünya markası yerli askerî araçları olabilirdi. Ayrıca araçlar, yurtdışından getirilen araçların maliyetinin yaklaşık dörtte birine mal edildi.” ifadelerini kullanıyor. Dönemin Fabrika Komutanı Albay Sabahattin Ergönenç de, yerli askerî cip üretimi ile ilgili 1996’da Ekonomist Dergisi’ne röportaj vermiş. Sahip çıkıldığı takdirde yerli cip üretimine tekrar başlanabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Güçlü, neden durdurulduğu konusunun devletin ilgili kurumlarınca araştırılması gerektiğini söylüyor. Tuzla fabrikasının ‘K.K. Lojistik Komutanlığı 7. Bakım Merkezi Komutanlığı Fabrikası’ ismiyle hâlâ çalıştığını kaydeden Güçlü şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu askerî fabrikada, o günün şartlarında bir avuç azimli ve vatansever insanın her türlü riski göze alarak elde ettiği başarı hikâyesi, ders kitaplarına girecek ve gençlere örnek gösterilecek kadar önemlidir. Bu fabrikada var olan yüzde yüz yerli askerî araç üretimi yeteneğimizi kaybederek yeniden yurtdışına bağımlı hâle gelmemiz, ülkemiz adına çok büyük bir kayıp.”