16 Kasım 2013 Cumartesi

Ordu ve küresel OYAK / Hadi Uluengin

OYAK geçen hafta Avusturya’nın Chemson AG. kimya şirketini satın almış.
Çok da iyi yapmış.
Çünkü Türk holding bu sayede PVC stabilizatörlerinin imalatında dünya lideri olmuş.
***
HİSSELERİN yüzde yüzü için ödenen rakam açıklanmadı ama herhalde çok sıfırlıdır.
Zira sözkonusu Chemson’nun Orta Avrupa ülkesindeki ana birime ek olarak ABD, Çin, İngiltere, Brezilya ve Avustralya’da fabrikaları varmış.
O hâlde diyebiliriz ki, Güney Amerika’dan Okyanusya’ya ve Uzak Asya’dan Batı Atlantik’e, kimbilir kaç işçisi, teknisyeni, laborantı, mühendisi olan bütün üretim birimleri bundan böyle Ankara’daki merkezin iki dudağı arasından çıkacak talimatlarla yönetilecek.
***      
MALÛM, buna küreselleşme diyoruz. Ve yine malûm, o OYAK da TSK’ye aittir.
Türkiye’nin ya üçüncü, ya da dördüncü en büyük işletmesidir.
Fakat bugün sözkonusu holdingin militaro-endüstriyel denen cinsten ve cihet-i askeriyeyi ekonomiye eklemleyen türden bir yapı olup olmadığı tartışmasına girecek değilim.
Avusturya’daki son alımdan yola çıkarak şu esas noktayı vurgulamak istiyorum:
***

OYAK
 bir TSK kurumudur ama aynı TSK’nın Balyoz cihetini kemiren ve apoletsiz generaller tarafından da aralıksız şırınga edilen ulusalcı ideolojiyle asla ve asla bağdaşmıyor.
Bağdaşmak ne kelime, tam tersine ve yüz seksen derece zıddına davranıyor!

Finans kapital sistemin her türlü yöntemini kullanıyor ve azami ölçüde yararlanıyor.
İşte Fransız ortağı Renault Belçika’daki fabrikasını kapatıp üretimi Bursa’ya kaydırdı.
İşte yine o OYAK yine Fransız dev AXA’yla birlikte sigortacılıkta en başa güreşiyor.
Fiyatı ehven geldiği için de ABD’deki First National Bank of Boston’u satın aldı.
Buna karşılık Türkiye’deki kendi bankasını Hollanda sermayeli ING’ye dönüştürdü.
Nihayetinde de geçen hafta olduğu gibi Avusturya’daki kimya fabrikasını mülkiyetine geçirdi ve ta Brezilya’lara, Avustralya’lara, Çin’lere uzandı.

Ve bütün bunlardan elde ettiği kârı da TSK mensuplarına dağıtıyor.
***              
SÖZKONUSU tabloda ne ayıplanacak, ne utanılacak, ne de gocunulacak bir şey var!
Oyunun kuralı budur ve OYAK da ona riayet ederek artı-değer sağlamaktadır.

Peki de hâl böyleyken, yani muvazzaf ve emekli kadrolarıyla TSK yukarıdaki olgudan maddi olarak yararlanırken o TSK’nın ulusalcı ideolojiyle bütünleşmesi mümkün olabilir?

Asla! Boş belagatin kıymet-i harbiyesi yok, lâf bitip iş gerçeğe dayattığında yine asla!

Zaten sol rahle-i tedristen geçtikleri için Marksizm’e biraz vâkıf olması gereken ve bugün oulusalcılığa elebaşı kesilen sivil şarlatanlar öyle bir körlükten mustaripler ki, aynı Marksizm’de sınıf çıkarı denen en temel unsurun buradaki hayatiyetini bile ıskalıyorlar.
***
ŞÖYLE düşünün: Bizzat sermayedarı yahut ortağı olduğu bir ABD finans bankası, bir Fransız sigorta şirketi, bir Brezilya kimya fabrikası sayesinde Türkiye’de kazanan ve dünyada küreselleşen bir sosyal sınıf, tabaka veya lonca nimete tekme vurarak içine kapanmayı; dolayısıyla da fukaralaşmayı kabullenir mi? Böyle bir hezeyan akla ve havsalaya sığar mı?

Balyozcular
 istedikleri kadar ulusalcı retorikle atıp tutmuş olsunlar, maazallah onların iktidara geleceği bir felakette dahi OYAK’ın emperyalist sermaye ve sömürüdür diye Bursa’dakiRenault’u kapatacağı veya Avusturya’daki Chemson’u harcayacağı hayal edilebilir mi?
Dolayısıyla, militaro-endüstriyel yapısı çelişkili kılsa bile o OYAK aynı zamanda da Türkiye’nin dünyaya eklemlenmesinde bir garantidir ki, Chemson AG’nin alımı hayırlı olsun.