28 Kasım 2013 Perşembe

"Bumerang etkisini gösterdi!"


Taraf gazetesinin 2004 yılında düzenlenen MGK toplantısına dayanarak Fethullah Gülen’i bitirme planı başlığıyla gündeme getirdiği iddialara bir tepki de İrem Çiçek’ten geldi.
Taraf gazetesinin 2004 yılında düzenlenen MGK toplantısına dayanarak Fethullah Gülen’i bitirme planı başlığıyla gündeme getirdiği iddialara bir tepki de İrem Çiçek’ten geldi.

Ergenekon davasında yargılanan ve müebbet hapis cezası alan Albay Dursun Çiçek’in kızı İrem Çiçek twitter hesabından Taraf’ın bugün sürmanşetine taşıdığı iddiaları yorumladı.

İrem Çiçek twitter hesabından takipçileriyle paylaştığı mesajlarda şu ifadeleri kullandı:

“Taraf bugün bir haber yapmış sabahtan beri telefonlarım susmuyor. Şöyle ki, AKP ve Gülen'i Bitirme ile yola çıkan ve sahte yazılar ile tasfiye süreci başlatan ikilinin arası açılınca bumerang kendilerine vurmaya başladı.

1997'den 2011'e kadar MGK kararları (ki biri Taraf'da yayınlandı),direktifler, genelgeler ile tehdit sayılan irticai faaliyetler(cemaatler) ile ilgili olarak kararlar alınıyor. Başbakan dahil olmak üzere herkes bu kararları onaylıyordu.

Bizler mahkemeye ulaşabildiğimiz kadarını sunduk. Ulaşamadıklarımızı ise Taraf yayınlamaya başladı. Şimdi sormak gerek Dursun Çiçek'i sahte imzalı üretim planınız ile müebbet hapse
Mahkum edenler, altına imzalarını attıkları bu karara karşı ne diyecekler?

Kendileri bu defa gerçek belgeler ile tasfiye mi edilecek yoksa irticanın tehdit olduğunu itiraf edip uygulattıkları mahkeme kararlarını oturup düşünecekler mi? Bence oturup düşünsünler.

Sahte oldukları onlarca delil ile ispatlanmış iddialar ile müebbet cezalar verilmişse bu ülkede onların vay haline!

Biz ne uydurma iddialar gördük 4 yıldır. Ne 'gizli' tanıklar tanıdık!

Onlar ise var olan gerçek imza ve kararlar karşısında gizli tanık dahi tanımayacaklar! Bence oturup düşünsünler bumerang etkisini gösterdi!”

DURSUN ÇİÇEK MÜEBBET HAPİS CEZASI ALMIŞTI
Dursun çiçek hakkında “AK Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı” belgesinde ıslak imzası olduğu gerekçesiyle dava açılmıştı.

Islak imza davası daha sonra Ergenekon davası ile birleştirilmiş, yargı süreci sonunda Dursun Çiçek müebbet hapis cezası almıştı.

Gülen'i bitirme iddiasına AK Parti'den art arda açıklamalar

'Evet emniyet cemaate bağlandı'

Ak Parti Milletvekili Şamil Tayyar twitter’da paylaştığı mesajda ilginç ifadeler kullandı.
Şamil Tayyar, Taraf Gazetesi’nin bugün sürmanşetinde yer alan “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’da alındı” başlıklı habere ilişkin görüşünü twitter’da paylaştı.
Tayyar mesajında, “Doğru Cemaati bitirme kararı 2004'de alındı; sonra emniyet cemaate bağlandı, dersane ve okul sayısı patladı, Ak Partiye kapatma davası açıldı. Fitneye destek verenleri görünce sorunun fitneciyle sınırlı olmadığı anlaşılıyor” dedi.
 
AKDOĞAN: YOK HÜKMÜNDE SAYILDI
Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ise konuyla ilgili olarak yine twitter hesabından yaptığı açıklamada söz konusu MGK kararının hükümet tarafından yok hükmünde sayıldığını ifade etti.
Akdoğan açıklamasında, “2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiç bir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” dedi.
 
MGK BELGESİNDE NE VAR
Taraf’ın Mehmet Baransu imzalı haberinde 25 Ağustos 2004 günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında “Türkiye’de Nurculuk faaliyetleri ve Fethullah Gülen konusunun” gündeme geldiği bilgisi yer almıştı.
Ayrıca Taraf’ta bugün yayınlanan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül imzalı MGK belgesinde ise ‘Fethullah Gülen hareketinin yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanmasının uygun görüldüğü’ ifadeleri bulunuyordu.


KILIÇDAROĞLU’NDAN BELGE YORUMU
Bugün yayınlanan MGK belgesi var. O belge iktidarın iki yüzlü politika izlediğini gösteriyor. Düne kadar neler söylüyordu. Meğer neler yapmış. Bunu görüyoruz. Bir siyasetçinin temel kuralı halkına yalan söylememek olmalı. Siyasetçi doğruların arkasında gitmek durumundadır. Gidip o belgeye imza atacaksınız, ama dönüp başka şeyler söyleyeceksiniz. Siyasette iki yüzlüye bu halkın prim vermemesi lazım.
 
Kaynak: Taraf Gazetesi


BARANSU: DAHA EVDEKİ BAVULU AÇMADIM
Haberi hazırlayan Mehmet Baransu ise twitter'dan yaptığı açıklama ilginç ifadeler kullandı. Baransu takipçileriyle paylaştığı tweetinde, "Daha evdeki bavulu açmadım. Bu klasörde olan belgeydi" dedi.
 
 

22 Kasım 2013 Cuma

Koç'u üzen iptal kararı!

RMK Marine’in, Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa ettiği ‘TCSG Güven’ törenle teslim edildi.

Koç Holding Savunma Sanayi, Diğer Otomotiv ve Bilgi Grubu Başkanı Kudret Önen, Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemisi projesi çerçevesinde RMK Marine tersanesinde bir savaş gemisinde bulunacak bütün sistemlerle ilgili bilgi ve tecrübe sahibi olmuş bir ekip yetiştiğini belirterek, "İleride RMK Marine Tersanesi'nin ülkemizde inşa edilecek önemli muharip gemi projelerinde başarı ile görev alabileceğine inanıyorum" dedi.

"MİLGEM'İN İPTALİ BİZLERİ ÇOK ÜZDÜ"

RMK Marine'de Sahil Güvenlik Komutanlığı için inşa edilen gemilerden TCSG GÜVEN'in teslim töreninde açıklamada bulunan Önen, yaz öncesi teslimatı yapılmış Dost ve Umut'un şu anda görev yaptığını belirtti. Gemilerden birinin Akdeniz'de, diğerinin de Karadeniz'de başayla görevlerini yerine getiriyor olmasının kendileri için için gurur kaynağı olduğunu dile getiren Önen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nitekim Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın daveti üzerine katıldığımız MİLGEM ihalesinin Savunma Sanayi İcra Komitesi kararıyla sözleşme görüşmeleri esnasında iptal edilmesi tabii ki bizleri çok üzdü. Karar aşamasında olan ve basında helikopter gemisi olarak bilinen LPD projesinin neticesini merakla bekliyoruz."

Emniyet: Altyapı tamamlandı, asker kaçakları yakalanıp, şubeye teslim edilecek

Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 4 Aralık 2012 tarihinde imzalanan "Yoklama Kaçağı ve Bakayaların Kolluk Kuvvetlerince Aranmasına" yönelik protokole istinaden kişilerin sorgulanmasına yönelik altyapı işlemlerinin tamamlandığını açıkladı.

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, 1111 sayılı Askerlik Kanunu hükümlerine göre kolluk kuvvetleri tarafından yoklama kaçağı ve bakaya olarak belirlenenlerin yakalanarak muhafaza altına alınmaları ve en geç yirmi dört saat içinde yetkili askeri mercilere teslim edilmelerinin sağlanması gerektiği hatırlatıldı. Kişilerin sorgulanmasına yönelik altyapı işlemlerinin tamamlandığına dikkat çekilen açıklamada, "Yoklama kaçağı ve bakayalarla ilgili olarak polisçe muhtelif zamanlarda yapılan kimlik sorma ve sorgulama işlemi esnasında yoklama kaçağı veya bakaya durumunda olanlar, mesai saati içinde, en yakın askerlik şubesine, düzenlenecek tutanağa istinaden teslim edilecektir. Görev yapılan yerde, teslim edilecek askerlik şubesi yoksa veya şubelerin çalışma zamanı içerisinde teslim edilemeyeceği açıksa, kişinin veya yakınının sağlık durumundan kaynaklanan acil durumların bulunduğu hallerde ve kolluğun hemen o anda işlem tesis etmesinin genel güvenlik ve mevcut riskler açısından mümkün olmadığı durumlarda, Milli Savunma Bakanlığı’nca gönderilen form düzenlenerek bir nüshası kendisine verilmek suretiyle bırakılacaktır." denildi.

18 Kasım 2013 Pazartesi

Sil baştan

MİLLİ Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bundan 17 yıl önce düşen F-16 pilotu Nail Erdoğan ve uçağın enkazının çıkarılacağını söylemesi yeni bir gelişme doğurdu.

Hem şehit pilot Erdoğan’ın çocukluktan yakın arkadaşı hem de ailenin avukatlığını yapan Mehmet Emin Keleş, bugün Atina Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet dilekçesi sunacaklarını söyledi. Hürriyet’e konuşan Keleş, dilekçelerinde, askeri pilotun barış zamanında öldüğü vahim olay nedeniyle başta Yunan savaş pilotu Thanos Grivas olmak üzere, sorumluların cezalandırılması için kamu davası açılması ve şehit pilotun ailesine tazminat ödenmesi talebinde bulunduklarını ifade etti. Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16’nın Ege Denizi’ne düştüğü 8 Ekim 1996’dan günümüze kadar, olayın uluslararası sularda it dalaşı (dog fight) olarak nitelendirildiğini belirten Keleş, şunları söyledi:

DÜŞTÜ MÜ VURULDU MU 
“Nail şehit olduktan 8 ay sonra, babası daha fazla dayanamadı ve hayatını kaybetti. Annesi hayata küstü. Çocukları o tarihlerde küçüktü. Bir kaza sonucu düşürülmediği, bilinçli şekilde vurulduğu yönünde birtakım iddia ve belgeler, 2003 yılında Hürriyet’in manşeti ve Ertuğrul Özkök’ün başyazısı ile ortaya çıkmıştır. Bu haber ve yorumlar, Yunan Krama dergisinde yer alan, Türk F-16’sının bilinçli olarak vurulduğunun iddia edildiği, ‘Yunan Jeti Türk F-16’sını vurdu’ başlıklı haberine dayandırılmıştır. Habere göre, Yunan Hava Kuvvetleri’ne ait bir Mirage savaş uçağının pilotu olan Thanos Grivas, 2. Dünya Savaşı’nda ortaya çıkan savaş geleneğinde olduğu gibi, uçağına vurduğu uçağın bayrağını çizmiştir. Ayrıca olaydan yaralı kurtulan Yarbay Osman Çiçekli’nin olayı anlatışı, F-16’mızın füzeyle vurulduğunu göstermektedir.”

YUNAN ÜYELİ AİHM’DEN RET
“Hürriyet’in haberinin ardından, , dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Ahmet Çörekçi de uçağımızı Yunanların düşürdüğünü doğruladı. Aile bana ulaştı ve 2003’te başvurduğumuz AİHM, 2009’da reddetti. Üç üyeden biri Rum’du. İtiraz ettik. Dosyanın kabul edilmeme nedenlerinden biri olarak Yunan iç hukuku da gösterildi. Olayla ilgili delil olmadığı için hukuksal süreç başlatamamıştık. Ne Yunanistan’da ne burada. Şimdi uçağın çıkartılma kararı ile birlikte en büyük delile ulaşmış olacağız. Uçağın düşürüldüğünü de belki ispat edebileceğiz.”

ANISINA ÇİÇEKLER ATTIK
Gelişmeler üzerine ailenin avukatı ve şehit pilot Nail Erdoğan’ın yakın arkadaşı Mehmet Emin Keleş ile Çeşme’ye gidip tanıklarla görüştük, uçak enkazının olduğu tahmin edilen bölgeye ulaştık. Dava kayıtlarında “Sakız Adası’nın 15 mil güneyi” diye belirtilen, Türk F-16’sının düştüğü tahmini noktayı, koordinatlar, görgü tanıkları ve 400 metre olarak nitelendirilen derinliğe göre belirledik. Anısına çiçekler attık.

PKK'ya sıcak karavana skandalı


Şırnak Belediyesine ait araç PKK kamplarına sıcak kumanya taşırken uçuruma düştü. İki belediye çalışanı ile PKK'lı klavuz öldü. Olay medyaya bakın nasıl yansıdı?


Şırnak Belediyesine ait araç, belediye yemekhanesinden PKK'ya sıcak karavana götürürken uçurumdan yuvarlandı. İki belediye çalışanı ile kılavuzluk için araçta bulunan iki PKK'lı toplam dört kişi öldü. Ölen PKK'lıların cesetlerini PKK'lılar aldı. İki belediye çalışanının cesetleri de jandarma tarafından kaza yerinden alınıp skandalın üzeri örtüldü.

Şırnak'ta meydana gelen ve basına 'Şırnak belediyesine ait araç uçuruma düştü iki belediye personeli öldü' şeklinde yansıyan olayla ilgili skandal yaratacak iddialar ortaya atıldı.

İddialara göre 4 Kasım tarihinde Şırnak belediyesi personelleri Ömer Kayaş ve Abdulkerim Güngen, Şırnak Belediyesine ait araca yükledikleri sıcak karavanayı PKK'nın kampına doğru yola çıktı. Gazeteport'un elde ettiği bilgilere göre; Şırnak'ın Toptepe (Avkamasiya) köyü yakınlarında kendilerine klavuzluk yapacak 2 PKK'lıyı da araca alan belediye çalışanları PKK'nın kampına doğru yola devam etti. Ancak kullandıkları araç Serdehl mezrası yakınlarında yoldan çıkarak 200 metrelik uçurumdan aşağıya kullanılmayan bir maden ocağının önüne düştü.

Araçta bulunan dört kişi hayatını kaybederken, sıcak karavana da etrafa saçıldı. Kumanyanın gecikmesi üzerine çevrede araştırma yapan PKK'lılar kendilerine kumanya getiren aracın uçuruma düştüğünü, iki belediye çalışanı ve iki arkadaşlarının öldüğünü belirledi. Olay yerinde hayatını kaybeden iki arkadaşını alan PKK'lılar Şırnak Belediyesi ile irtibata geçerek kazayı haber verdi.

Olay yerine gelen jandarma araç içinde sıkışmış börek tepsileri, araca ve çevreye dökülmüş sıcak yemek kazanları ile Ömer Kayaş ve Abdulkedim Güngen'in araçtan uçuruma savrulmuş cesetlerini AFAD yardımı ile uçurumdan alarak Şırnak Devlet Hastanesine getirdi.

Olay medyaya 'iki belediye personeli belediyeye ait araçla uçuruma düştü' şeklinde yer aldı. Ancak olay yerindeki araçta PKK'nın Cudi kampına götürülmek üzere bulunan Şırnak Belediyesine ait araç ve sıcak karavana konusunda bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmadı.

İddialara göre PKK'nın Cudi kamplarına belediyeden hemen hemen her gün sıcak karavana taşınıyor. Özellikle etli yemek ve bazı günler yarım tona yaklaşan muz ve meyve gönderilmesine dikkat ediliyor

16 Kasım 2013 Cumartesi

Genelkurmay'da mobbing isyanı

 TBMM önünde toplanan astsubaylar Genelkurmay Başkanlığı'na TSK'da yaşanan mobbing konusunda isyan etti.

Yaklaşık 2 bin kişilik grup TBMM Dikmen kapısı önünde, ellerinde pankartlarla sloganlar attı. Grup adına açıklama yapan Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Başkanı Ahmet Keser, son dönemde yaşanan astsubay intiharlarına ve mobbinge dikkat çekerek şunları söyledi:

DAYAKTAN SONRA ÇİKOLATA

"Son olarak Kıbrıs'ta bir alay komutanı, astsubayımıza fiziki şiddet uyguladı. Meslektaşımız bu durum sonrası bu halini sağlık raporuyla belgeledi. Albayı şikayet amacıyla gittiği tümen komutanından nasihat ve tehdit aldı. Görüşme sonrası alay eder gibi 'eşinizle yeyin' denilerek bir kutu çikolata verildi. Bu durum karşısında ağır bunalım ve psikolojik travma yaşayan astsubaylarımıza hastane hekiminin verdiği rapor tanısı ise 'bulunduğu durumu kabullenememe' gibi bir şey... 'Köleliği kabullenememe' tanısını çağrıştıran bu durum TSK'da içler acısı bir hukuk skandalıdır. Tersine bir durum yaşansaydı astsubay albayı dövseydi tümen komutanı acaba nasıl yaklaşacaktı?"
ESAS DURUŞTA DAYAK

Astsubayın babası Zeynel Abidin Demirel de oğlunun ağır psikolojik bozukluk yaşadığını belirterek şöyle devam etti:
"Oğlum Şemdinli dağlarında terörist kovalarken biz rahat bir gece uyuyamadık. Oğlumu esas duruşta dakikalarca dövüyor. Bir de kalkıp savcılıkta inkar ediyor. Bu mu dürüstlük. Olayın tam tersi olsaydı acaba tümen komutanı, albaya çikolata verip göndedir miydi? Şimdi soruyorum Genelkurmay Başkanı'na esas duruşta astını dövmek işkence değil mi? Oğlumu mağdur eden bu kişinin hala görevde olması, teröriste bile yapılmayan bu muamelenin astsubaya yapılması içinize siniyor mu?" Astsubaylar daha sonra Genelkurmay'ın önünden geçerek Kızılay'da olaysız dağıldılar.

TSK'DAN Duyuru, PKK Saldırısı

Mardin İl Jandarma Komutanlığınca, saat 14:30 sularında, Mardin/Nusaybin Eskihisar Köyü bölgesinde, yol devriyesi maksadıyla görevlendirilen ve Nusaybin/Üçköy Jandarma Karakol Komutanlığında bulunan iki adet Jandarma Özel Harekat Timi ve dört adet Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçdan oluşan unsura, görev dönüşünde, anılan bölgede pusu kurdukları anlaşılan bölücü terör örgütü mensupları tarafından, saat 15:20 sularında uzun namlulu silahlarla 100-150 el ateş açılmış, ayrıca konvoy gerisindeki Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca bir adet RPG-7 roketi atılmış, roket araca isabet etmemiştir. Açılan bu ateşe, meşru müdafaa kapsamında Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlar üzerindeki makineli tüfekler ile derhal karşılık verilmiş, unsurlarımızın karşı ateşi üzerine terörist ateşi kesilmiştir. Konvoyun Üçköy Jandarma Karakolu'na dönüşünü müteakip yapılan kontrolde, unsurdaki üçüncü Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca 30 adet, dördüncü Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca ise 40 adet hafif silah mermisi isabet ettiği görülmüştür. Olayda personel zayiatı meydana gelmemiştir.

Ordu ve küresel OYAK / Hadi Uluengin

OYAK geçen hafta Avusturya’nın Chemson AG. kimya şirketini satın almış.
Çok da iyi yapmış.
Çünkü Türk holding bu sayede PVC stabilizatörlerinin imalatında dünya lideri olmuş.
***
HİSSELERİN yüzde yüzü için ödenen rakam açıklanmadı ama herhalde çok sıfırlıdır.
Zira sözkonusu Chemson’nun Orta Avrupa ülkesindeki ana birime ek olarak ABD, Çin, İngiltere, Brezilya ve Avustralya’da fabrikaları varmış.
O hâlde diyebiliriz ki, Güney Amerika’dan Okyanusya’ya ve Uzak Asya’dan Batı Atlantik’e, kimbilir kaç işçisi, teknisyeni, laborantı, mühendisi olan bütün üretim birimleri bundan böyle Ankara’daki merkezin iki dudağı arasından çıkacak talimatlarla yönetilecek.
***      
MALÛM, buna küreselleşme diyoruz. Ve yine malûm, o OYAK da TSK’ye aittir.
Türkiye’nin ya üçüncü, ya da dördüncü en büyük işletmesidir.
Fakat bugün sözkonusu holdingin militaro-endüstriyel denen cinsten ve cihet-i askeriyeyi ekonomiye eklemleyen türden bir yapı olup olmadığı tartışmasına girecek değilim.
Avusturya’daki son alımdan yola çıkarak şu esas noktayı vurgulamak istiyorum:
***

OYAK
 bir TSK kurumudur ama aynı TSK’nın Balyoz cihetini kemiren ve apoletsiz generaller tarafından da aralıksız şırınga edilen ulusalcı ideolojiyle asla ve asla bağdaşmıyor.
Bağdaşmak ne kelime, tam tersine ve yüz seksen derece zıddına davranıyor!

Finans kapital sistemin her türlü yöntemini kullanıyor ve azami ölçüde yararlanıyor.
İşte Fransız ortağı Renault Belçika’daki fabrikasını kapatıp üretimi Bursa’ya kaydırdı.
İşte yine o OYAK yine Fransız dev AXA’yla birlikte sigortacılıkta en başa güreşiyor.
Fiyatı ehven geldiği için de ABD’deki First National Bank of Boston’u satın aldı.
Buna karşılık Türkiye’deki kendi bankasını Hollanda sermayeli ING’ye dönüştürdü.
Nihayetinde de geçen hafta olduğu gibi Avusturya’daki kimya fabrikasını mülkiyetine geçirdi ve ta Brezilya’lara, Avustralya’lara, Çin’lere uzandı.

Ve bütün bunlardan elde ettiği kârı da TSK mensuplarına dağıtıyor.
***              
SÖZKONUSU tabloda ne ayıplanacak, ne utanılacak, ne de gocunulacak bir şey var!
Oyunun kuralı budur ve OYAK da ona riayet ederek artı-değer sağlamaktadır.

Peki de hâl böyleyken, yani muvazzaf ve emekli kadrolarıyla TSK yukarıdaki olgudan maddi olarak yararlanırken o TSK’nın ulusalcı ideolojiyle bütünleşmesi mümkün olabilir?

Asla! Boş belagatin kıymet-i harbiyesi yok, lâf bitip iş gerçeğe dayattığında yine asla!

Zaten sol rahle-i tedristen geçtikleri için Marksizm’e biraz vâkıf olması gereken ve bugün oulusalcılığa elebaşı kesilen sivil şarlatanlar öyle bir körlükten mustaripler ki, aynı Marksizm’de sınıf çıkarı denen en temel unsurun buradaki hayatiyetini bile ıskalıyorlar.
***
ŞÖYLE düşünün: Bizzat sermayedarı yahut ortağı olduğu bir ABD finans bankası, bir Fransız sigorta şirketi, bir Brezilya kimya fabrikası sayesinde Türkiye’de kazanan ve dünyada küreselleşen bir sosyal sınıf, tabaka veya lonca nimete tekme vurarak içine kapanmayı; dolayısıyla da fukaralaşmayı kabullenir mi? Böyle bir hezeyan akla ve havsalaya sığar mı?

Balyozcular
 istedikleri kadar ulusalcı retorikle atıp tutmuş olsunlar, maazallah onların iktidara geleceği bir felakette dahi OYAK’ın emperyalist sermaye ve sömürüdür diye Bursa’dakiRenault’u kapatacağı veya Avusturya’daki Chemson’u harcayacağı hayal edilebilir mi?
Dolayısıyla, militaro-endüstriyel yapısı çelişkili kılsa bile o OYAK aynı zamanda da Türkiye’nin dünyaya eklemlenmesinde bir garantidir ki, Chemson AG’nin alımı hayırlı olsun.

12 Kasım 2013 Salı

ER UTKU KALI SERBEST BIRAKILDI

Reyhanlı'daki saldırıyla ile ilgili gizli belgeleri dışarı sızdırmakla suçlanan tutuklu 26 yaşındaki er Utku Kalı serbest bırakıldı.

Hatay'da Reyhanlı'da meydana gelen, 52 kişinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan patlamayla ilgili jandarmaya ait istihbarat notlarını cep telefonuyla Redhack'e gönderdiği iddiasıyla 171 gündür tutuklu bulunan er Utku Kalı hakim karşısına çıkarılan Er Utku Kalı mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

24 bin kaçak askerlik şubelerine gitti

Bakanlığının TBMM'deki bütçe görüşmelerinde konuşan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, son 17 günde yoklama kaçağı olan yaklaşık 24 bin kişinin askerlik şubelerine başvurduğunu söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe görüşmeleri kapsamında, Milli Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın bütçesinin görüşülmesi tamamlandı.

Görüşmelerde soruları cevaplayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, askerlik konusunda 2 milyon 140 bin kişinin tecil durumunda olduğunu dile getirdi. 279 bin 318 kişinin yurt dışı tecilli olduğunu ifade eden Yılmaz, 66 olimpiyat sporcusu, 56 bin 305 polisin de tecilli olduğunu aktardı.

520 bin yoklama kaçağı olduğunu anlatan Yılmaz, 70 bin kişinin de bakaya durumunda olduğunu söyledi. Bakan Yılmaz, yapılan son uyarılar üzerine 24 bin kişinin son 17 gün içinde askerlik şubelerine başvurduğunu açıkladı. 

Şu an bedelli askerlik çalışması bulunmadığını söyleyen Yılmaz, şans oyunlarından savunma sanayine bir payın aktarılmadığını da ifade etti.

Çin füzelerinin saldırı amaçlı değil savunma amaçlı olduğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye'nin hiçbir adasını Yunanistan'ın işgal etmediğini belirtti.

Yerli askerî cip üretimi durdu ithalat başladı


1961 yılında prototipi üretildikten sonra rafa kaldırılan yerli araba hikâyesinin benzeri 2006’da yaşanmış. Ancak bu kez 10 binden fazla üretim yapıldıktan sonra. Her parçasıyla yerli olan ‘Tuzla 1013’ marka askerî cip üretiminin neden durduğunu ise kimse açıklamıyor.
Cumhuriyet’in 90. yılında yerli araba tartışmaları sürerken, Türkiye’de yaklaşık 20 yıl önce yüzde yüz yerli cip üretildiği ortaya çıktı. İşin ilginç tarafı, yıllarca süren üretimin 7 sene önce durdurulması ve ihtiyacın daha pahalıya gelen ithal araçlarla giderilmesi. 1986 yılında  Yıldız Teknik Üniversitesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ortak projesi olarak başlayan Tuzla askerî cip üretimi, yerli tasarımıyla ihtiyaca göre modernize edildikten sonra 1990’da seri üretime geçti. Tuzla askerî cip üretimi 2006 yılında ‘ihtiyaç yok’ gerekçesiyle durduruldu. Oysa, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 1013’üncü Ordu Donatım Ana Tamir (Tuzla Askerî Cip) Fabrikası’nda ‘Tuzla 1013’ markasıyla 10 binden fazla yerli askerî cip üretmişti. Söz konusu cipler hâlen askerî birliklerin envanterinde ve kullanılmaya devam ediyor. Tuzla marka cipler, askerî proje olduğu gerekçesiyle kamuoyundan gizlendi. Ciplerin, Türkiye otomotiv üretimi geçmişinde ikinci Devrim arabası vakası olduğu ifade ediliyor. Üretim Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı, İlker Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde durduruldu. Sebebini dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a ve Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’na sorduk; ancak bilgi talebimiz ilgili birimlere ulaşmasına ve aradan 2 aylık süre geçmesine rağmen herhangi bir cevap alamadık.

Tuzla’da üretildiği için ‘T Model’ olarak bilinen eskerî ciplerin üretiminin neden durdurulduğu projede görev alan uzmanlarca da meçhul. Üretim ve geliştirme aşamasında görev alan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Güçlü, projenin neden durdurulduğunu bilmediklerini, yetkililerin bu konuda bir açıklama yapması gerektiğini söylüyor. TSK envanterinde, İstanbul Tuzla’da üretilmiş 10 binden fazla cipin yer aldığını hatırlatan Güçlü, “Araçlar aslında tam istenen seviyeye gelmişti ve askerî birliklerin ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılıyordu. Böyle bir anda üretimin durdurulmasına anlam veremiyorum.” diyor.
Ciplerin üretildiği fabrika, 1954’te İstanbul Tuzla’da Türk-Willys Overland adıyla kurulmuştu. Türkiye’nin ilk otomotiv fabrikası sayılan bu yerde, ABD’den getirilen parçalar yerli parçalarla montajlanarak sivil ve askerî amaçlı cip, kamyonet üretiliyordu. Fabrika daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredildi. 1986 yılından itibaren ‘T Model’ adıyla ciplerin yerlileştirilmesi çalışmalarına geçildi. 1990’lı yıllarda da yüzde yüz yerli GT ve GTD Model olarak askerî cip üretimine başlandı. Araçlara ait marka tescili, 1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘Tuzla 1013’ adı ve ‘T’ logosuyla yapıldı. Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden araç tip onay belgeleri alınarak, ihracat için gerekli şartlar elde edildi.
Rahmi Güçlü, özellikle, Tuzla 1013 markalı GT Model Cip’in vites kutusuyla ilgili çalışmalar ve kontrolünün kendi doktora tezinin konusu olduğunu ifade ediyor. Araçlar,  ithal edilen emsallerine göre teknik açıdan daha üstün ve çok daha ucuz. 2006 yılına kadar askerî ciplerin üretim miktarı komuta kademesinin talebine göre, bazen artıyor bazen azalıyordu. 2006’da ise üretim tamamen durduruldu. Güçlü, daha önce Devrim arabalarının başına gelenlerin Tuzla askerî ciplerinin de başına geldiğini ifade ediyor. 1961 yılında ‘Devrim’ markasıyla Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda prototipi üretilen yerli otomobil de seri üretime geçememişti. İddiaya göre, söz konusu otomobiller üretilmesi hâlinde Türk ordusunun binek otomobil ihtiyacını karşılayacaktı.

Türkiye’nin ilk millî uydusu Göktürk-2 projesinde de yer alan Prof. Dr. Rahmi Güçlü, “Bugün millî bir uydu üretilmesi ne kadar önemliyse, 1990’lı yıllarda yerli bir askerî araç üretmek de o kadar önemliydi.” diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Yerli araba üretecek babayiğit arıyorum.” sözünü hatırlatan Güçlü, o babayiğitlerin olduğunu ve 10 binden fazla araç ürettiklerini kaydediyor. Tuzla ciplerinin tüm parçalarının yerli olduğuna dikkat çeken Güçlü, askerî maksatlı üretilen binlerce aracın kışlalarda ve törenlerde hâlen kullanıldığını belirtiyor.
Tuzla fabrikasında askerî araç üretimi durdurulsa da, lojistik destek olarak hem T markalı ciplere hem de diğer araçlara yedek parça yapımı devam ediyor. Güçlü’nün anlattıklarına göre, bu askerî projelerde, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Necati Tahralı, Prof. Dr. İsmail Yüksek (şu anki rektör), Prof. Dr. Ahmet Topuz ve makine mühendisliği bölümünden bazı öğretim elemanları görev aldı. Ayrıca, fabrikanın komutanlarından Tuğgeneral Rumi Özyalçın, mühendislerden Albay Sabahattin Ergönenç, Binbaşı Hamdi Akgül, Yüzbaşı Tevfik Zengin, Yüzbaşı Mevlüt Yerlikaya, Yüzbaşı Süleyman Yangınlar, Güçlü’nün ismini hatırlayabildiği askerlerden. Eski kamyonların yeniden tasarlanarak, 200’e yakın kamyonun otobüse çevrildiğini aktaran Güçlü, bu çalışmaların, ordu-üniversite arasında savunma sanayii işbirliğinin ilk örneklerinden olduğunu anlatıyor: “Bizim bu projeye dâhil olma sürecimiz 1990 yılında başlamıştır. Tuzla askerî cipleri kapsamında 15 farklı model tasarlanarak seri üretim gerçekleştirilmiştir. Bunlar; T, GT ve GTD Model olmak üzere 3, 4, 5 vitesli ve 3, 4, 5 kapılı araçlardır. Bunlar, birliklerde sadece komuta kontrol aracı olarak değil, savunmaya yönelik mobil silah aracı şekline de dönüştürüldü. Havanlar, tanksavarlar ve çeşitli tip silahlar ciplerin üzerine yerleştirildi. Bunlarla birlikte, araçlara radar sistemleri ve haberleşme amaçlı sistemler monte edilerek kullanıldı. Araçlar, şasileri büyütülerek, personel taşıyıcı, ambulans ve cenaze araçları olarak da üretildi. Bu tip araçlar, ordunun ihtiyacına göre üretilerek hem ihtiyaç karşılanmaya hem de yurtdışına bağımlı olmaktan kurtulmaya çalışıldı.”

Maliyet, ithallerin dörtte biri

Güçlü’nün verdiği bilgilere göre, üretim sürerken TSK’nın Pakistan’da katıldığı bir fuarda ve İran sınırındaki faaliyetlerde, Tuzla askerî cipleri bu iki ülkenin dikkatini çekti. İran ve Pakistan, ciplerden almak istedi; fakat dönemin mevzuatı ihracata müsaade etmedi. Güçlü, “Eğer müsaade edilmiş olsaydı, üretim belki de durdurulmayacaktı. İthal edilen ciplere harcanan kaynağın çok az bir kısmı eğer, bu araçların araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerine ve üretimine harcansaydı, bugün Türkiye’nin dünya markası yerli askerî araçları olabilirdi. Ayrıca araçlar, yurtdışından getirilen araçların maliyetinin yaklaşık dörtte birine mal edildi.” ifadelerini kullanıyor. Dönemin Fabrika Komutanı Albay Sabahattin Ergönenç de, yerli askerî cip üretimi ile ilgili 1996’da Ekonomist Dergisi’ne röportaj vermiş. Sahip çıkıldığı takdirde yerli cip üretimine tekrar başlanabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Güçlü, neden durdurulduğu konusunun devletin ilgili kurumlarınca araştırılması gerektiğini söylüyor.  Tuzla fabrikasının ‘K.K. Lojistik Komutanlığı 7. Bakım Merkezi Komutanlığı Fabrikası’ ismiyle hâlâ çalıştığını kaydeden Güçlü şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu askerî fabrikada, o günün şartlarında bir avuç azimli ve vatansever insanın her türlü riski göze alarak elde ettiği başarı hikâyesi, ders kitaplarına girecek ve gençlere örnek gösterilecek kadar önemlidir. Bu fabrikada var olan yüzde yüz yerli askerî araç üretimi yeteneğimizi kaybederek yeniden yurtdışına bağımlı hâle gelmemiz, ülkemiz adına çok büyük bir kayıp.”

11 Kasım 2013 Pazartesi

Balyoz'da süre doldu!

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin gerekçeli kararla dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 11 Ekim'de göndermesinin ardından Başsavcılığın 1 aylık itiraz süresi bugün doldu. 

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, Balyoz Planı davasıyla ilgili gerekçeli kararını açıklamasının ardından Başsavcılığın itiraz sürecinde sona gelindi. 


Ceza Muhakemesi Kanunu'nun, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisine ilişkin 308. Maddesi, Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu'na itiraz edebileceğini, sanığın lehine itirazda sürenin aranmayacağını öngörüyor. 

Daire gerekçeli kararı ve 110 çuval içerisindeki dava dosyasını kamyonla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 11 Ekim'de gönderdi. Böylece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 1 aylık itiraz süresi bugün saat 17.00'de sona erdi. Başsavcılık, bu saate kadar itirazda bulunmadı. 

Sanıkların lehine yapılacak itirazlar için ise süre şartı aranmıyor. Başsavcılık, sanık avukatlarının istemi üzerine karara itiraz etmez ve avukatların istemlerini de reddederse itiraz süreci sona erecek.

OYAK hangi kimya şirketinin tamamını satın aldı?

OYAK bir kimya şirketi hisselerinin tamamını satın aldı. İşte OYAK'ın satın aldığı o şirket:
OYAK, Avusturya merkezli kimya şirketi Chemson AG'nin hisselerinin tamamını satın aldı.
OYAK Grubu, PVC bazlı pencere ve yapı profilleri, boru, enjeksiyon ürünleri, kablo izolasyon ve yumuşak yüzey kaplamaları imalatında kullanılan polimer katkı maddeleri üreten Avusturya merkezli Chemson AG'nin hisselerinin tamamını aldı.
OYAK'tan yapılan açıklamada, grubun 2012 yılı sonunda aynı alanlarda faaliyet gösteren Akdeniz Kimya'yı da satın aldığı hatırlatılarak, "OYAK, Akdeniz Kimya ve Chemson AG şirketleri ile polimer katkı maddeleri arasında önemli bir yer tutan ve PVC mamul üretiminde vazgeçilmez unsur olan PVC stabilizatörleri alanında dünya lideri konumuna ulaşmıştır" denildi.
Açıklamada, satın alma bedeline ilişkin bilgi yer almadı.
Avusturya'daki tesislerine ilaveten İngiltere, ABD, Brezilya, Çin ve Avustralya'da üretim tesisleri bulunan Chemson'un Almanya, Hollanda ve Singapur'da satış ofisleri bulunuyor. OYAK, halen otomotiv, demir çelik, çimento, enerji başta olmak üzere elindeki sanayi portföyü ve hizmet şirketleri ile 35,000 kişiye doğrudan istihdam sağlıyor.

TSK'dan açıklama: "Asker kaçırıldı, kendi imkanlarıyla kurtuldu"

Genelkurmay Başkanlığı, PKK tarafından kaçırılan bir askerin kendi imkanlarıyla kurtularak Hakkari'de komutanlığa teslim olduğunu duyurdu. 
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklama şöyle;
"10 Kasım 2013 saat 23.30 sıralarında halen ikinci Zırhlı Tugay Komutanlığı/İstanbul'da askerlik hizmetini yapmakta olan Er E.G. teröristler tarafından kaçırıldığını ve müteakiben kendi imkanı ile ellerinden kurtulduğunu beyan ederek Hakkari Çukurca Çığlı 6'ncı Hudut Tabur Komutanlığına teslim olmuştur. Söz konusu personel, Çığlı Jandarma Karakol Komutanlığına teslim edilmiştir."

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDEN HABERLER

11 Kasım 2013, Pazartesi

10 Kasım 2013 günü 1.089.615 (Bir milyon seksen dokuz bin altı yüz on beş) kişi Anıtkabir’i ziyaret etmiştir

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL, 05-06 Kasım 2013 tarihlerinde Van, Hakkâri, Yüksekova, Çukurca, Şenoba ve Şırnak’daki askerî birliklerde denetlemelerde bulunmuştur.

MSB – MEB arasında yapılan protokol gereğince, dershane imkanı bulunmayan yörelerde gençlerin üniversiteye hazırlanabilmesi maksadıyla 2002 yılında “Mehmetçik Dershaneleri” açılmıştır.
05 Ekim 2013 tarihinde, mevcutlara ilaveten Hakkâri ili Çukurca ilçesinde, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile koordineli olarak, “Mehmetçik Dershanesi” hizmete girmiştir. Dershanede; 4 derslikte, 48’i erkek, 47’si kız öğrenci olmak üzere 95 öğrenci öğrenim görmektedir.
Dershanede; 6 yedek subay asteğmen öğretmen ile 1 Rehberlik Danışmanlık Uzmanı yedek subay asteğmen eğitim vermektedir.
2013-2014 eğitim yılında çeşitli yörelerde toplam 132 adet “Mehmetçik Dershanesi” hizmet vermektedir.

Atatürk haftası ve Atatürk’ü anma etkinlikleri kapsamında 06 Kasım 2013 tarihinde Ankara’da görev yapan Yabancı Askerî Ataşe ve Ataşe Yardımcıları; eşleri ile birlikte Anıtkabir’i ziyaret etmişlerdir.
Ankara Askerî Ataşeler Birliği Heyeti, Genelkurmay Başkanlığını temsilen törene katılan Tümg.Mustafa ÖZSOY refakatinde, Atatürk’ün Mozolesine çelenk koymuş ve ardından saygı duruşunda bulunmuştur.
Saygı duruşunun ardından Misak-ı Millî Kulesine geçilmiş ve Ankara Askerî Ataşeler Birliğini temsilen Duayen Ataşe Tuğa.Emanuele BOTTAZZI (İtalya Savunma Ataşesi) Anıtkabir Özel Defterini imzalamıştır.
Yabancı Askerî Ataşeler ve aileleri daha sonra Bağımsızlık ve Kurtuluş Müzesi’ni gezerek Anıtkabir’den ayrılmıştır.

TCG GÖKSU Fırkateyni, Kızılay tarafından sağlanan insanî yardım malzemesini Somali’ye taşıyan Tanzanya bayraklı M/V Star Prince isimli gemi ile 03 Kasım 2013 tarihinde saat 02:26’da Cidde açıklarında “randevu” tesis etmiş olup, refakat görevi başlamıştır. Her iki gemi birlikte Mogadişu/Somali’ye intikal halindedir.

Doğu Akdeniz-2013 Davet Tatbikatı; Türkiye’nin ev sahipliğinde, NATO ve Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri unsurları ile Türkiye’den Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarının katılımıyla 04-14 Kasım 2013 tarihleri arasında Doğu Akdeniz’de icra edilmektedir.

Somali Silahlı Kuvvetlerine mensup 10 general/amirale Türk Silahlı Kuvvetleri Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi Komutanlığı tarafından 11-24 Kasım 2013 tarihleri arasında “Harekât Yönetimi Kursu” verilecektir.

Akşehir Gölü’nde, 1987 yılında düşen askerî uçağa ait üç adet füze bulunduğuna dair yapılan incelenme neticesinde, mühimmatın eski tip olduğu ve envanterde bulunmadığı tespit edilmiş, ayrıca bölgede uçak düştüğüne dair her hangi bir kayda rastlanmamıştır.
Anılan mühimmatın tahribi planlanmış, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla bilirkişi raporu düzenlenmesi beklenmektedir.