"Silahlı terör örgütü kurma, yönetme, TC hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, kasten öldürmeye azmettirme, korku ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde atmaya azmettirme, mala zarar vermeye ve ruhsatsız patlayıcı bulundurmaya azmettirme."
Hakkındaki bu suçlamalar sebebiyle tutuklu bulunan ve önceki gün hâkim karşısına çıkan Veli Küçük, savunmasında rejimin tehlikede olduğunu söyledi. Hesapsız kitapsız işler yapan ya da yaptığı işlerin hesabını vermekten korkan herkesin söylediği gibi o da, rejim tehlikesi üzerinden kendini savundu.
Yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık yapanlara, faili meçhul cinayet işleyenlere, çete kuranlara sorun; hepsine göre rejim büyük tehdit altındadır. Sezer döneminin bütün üniversite rektörlerine göre de rejim tehdit altındaydı. Üniversite bütçesini babalarının çiftliği gibi harcayanlar hep aynı şeyi söylüyordu; rejim büyük tehdit altındaydı ve böyle bir zamanda üniversitedeki yolsuzlukları araştırmanın hiç gereği yoktu.
Stalin'e göre rejim büyük bir tehlike ile karşı karşıyaydı ve bunu korumak için yapılan her şey mubahtı. Yüz binlerce insan ya öldürüldü ya Sibirya'ya sürüldü. Ne de olsa işin ucunda rejimin tehdit altında olması vardı. İspanya'da 1936 ile 1951 yılları arasında, yani diktatör Franco döneminde tam 114 bin 226 kişi 'rejimi tehdit ediyor' gerekçesiyle ortadan kaldırıldı. Daha doğrusu bu kadar kişinin akıbetlerinin ne olduğu belli değil. Şili'de darbeyle iktidara gelen Pinochet, 17 yıl boyunca kurduğu rejimi korumak için binlerce kişinin kaybolmasında ve öldürülmesinde bir beis görmedi. 12 Eylül'den önce de rejim büyük tehlike altındaydı! Ülke parçalandı parçalanacak durumdaydı(!) Rejimi koruma gerekçesiyle yönetime el koyanlar, on binlerce kişiye işkence yapılmasında bir sakınca görmedi. Gözaltında işkenceden ölenler, hayatları sönenler, suçsuz yere yatanlar bir tarafa, gencecik fidanları kendi elceğizleriyle idam ettiler. Neden? Rejim tehlike altındaydı. Bu darbeciler, daha sonra dünyanın en zengin generalinin ortaya çıkmasını da sağladılar.
Tahsin Şahinkaya'nın da aralarında bulunduğu konsey üyelerine göre rejim büyük tehlike içindeydi ve mutlaka korunmalıydı. 28 Şubat sürecinde, biraz olsun canlanmaya başlayan Anadolu sermayesine karşı büyük bir operasyon yapıldı. Anadolu sermayesi gelişirse ne olur; Allah muhafaza rejim tehlikeye girerdi. Derhal yapılan post-modern bir darbe ile sermayenin onların ceplerinden alınıp, rejimin devam etmesini sağlayacak unsurlara verilmesi sağlandı. Ne de olsa işin ucunda rejim meselesi vardı.
Veli Paşa, mahkemede rejimin büyük tehlikede olduğunu söyleyerek savunma yaparken, onun da suçlandığı bir konuda önemli gelişmeler yaşanıyor. Dün, Silopi'de Botaş'a ait asit kuyularının açılmasına karar verildi. 90'lı yıllarda bölgede öldürülen ve sayısını kimsenin bilemediği kurbanların bu kuyuya atılmış olma ihtimalinin çok yüksek olduğu söyleniyor. İnsan cesetleri asit kuyularını doldursa ne olur ki ne de olsa rejim tehdit altında (!) Şimdi bunları düşünme vakti mi?
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Danıştay 2. Dairesi üyelerine ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan saldırılarla ilgili Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararı bozdu. Daire, Ergenekon davası ile hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edildiğini belirterek, birleştirilmesinin zorunlu olduğuna işaret etti. Üst mahkeme böylece son iki üç yıldır Türkiye'de meydana gelen olaylara yepyeni bir boyut katmış oldu. Şimdi bu olaylara rejimi koruma gözlüğüyle bir kere daha bakma zamanı geldi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Danıştay 2. Dairesi üyelerine ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan saldırılarla ilgili Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu 8 sanık hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararı bozdu. Daire, Ergenekon davası ile hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edildiğini belirterek, birleştirilmesinin zorunlu olduğuna işaret etti. Üst mahkeme böylece son iki üç yıldır Türkiye'de meydana gelen olaylara yepyeni bir boyut katmış oldu. Şimdi bu olaylara rejimi koruma gözlüğüyle bir kere daha bakma zamanı geldi.
Diktatörlerin olmadığı, rejim koruyucularının olmadığı İngiltere, Fransa, İsveç, ABD gibi ülkelerde nedense hiç rejim tehlike altına girmiyor. Nedense binlerce insan rejimi koruma gerekçesiyle ortadan kaybolmuyor. Rejimi koruma adı altında birilerinin serveti başka birilerine transfer edilmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder