‘Sadat A.Ş’ başlıklı yazımız, dün yoğun paylaşıldı. Gayrinizami harp,
ya da yaygın deyimle kontrgerilla eğitimi verdiğini, sitesinde açıkça
duyuran Sadat A.Ş. İle ilgili temel sorun, devlet aygıtı tekelinde
olduğunu varsaydığımız askeri ve güvenlik “hizmetlerin” devlet denetimi
dışında olması.
Nereden mi biliyoruz?
Bizzat şirketin açıklamasından. Sadat A.Ş, faaliyetlerinin
denetlenmediği, Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) şirkete “Denetleme
görevimiz yok” yazısı gönderdiğini “bazı karalama kampanyası”na cevap
olarak yeniakit.com.tr sitesinde yayımlanan açıklamasında ayrıntılarıyla
aktarıyor.
Danışman kadrosunda Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’ın da yer
aldığı şirket, 27 Haziran tarihli açıklamasında, kur ulduktan sonra
devlete “gelin bizi denetleyin” dediğini belirtiyor.
Nasıl yaptığını adım adım paylaşalım.
-“Savunma Sanayi Hizmet Sektörü”nün denetlenmesi esaslarını
oluşturacak Tesis Özel Güvenlik Belgesi (TÖGEK) hazırlayarak MSB’na
başvurmuş.
-Fakat Bakanlığın Teknik Hizmetler Dairesi, şirkete gönderdiği yazılı
cevapta Savunma Sanayi Hizmet Sektörünün Türkiye’de bir mevzuata tabi
olmadığını, denetim görevleri bulunmadığını bildirmiş.
-Şirket bunun üzerine, savunma sanayii mevzuatını düzenleyen iki
yasaya (5201 ve 5201 sayılı) savunma sanayii hizmet sektörünün de dahil
edilmesini istemiş.
-Bu amaçla taslak yasa maddeleri hazırlamış; -buraya dikkat- “TBMM,
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, MSB, İç İşleri
Bakanlığı ve Dış İşleri Bakanlığı nezdinde çalışmalar yürütmüş.”
Peki bu girişimler neden sonuçlanmamış?
Sadat’a göre, bunun sorumlusu, “2013 ortasında başlayan gezi olayları
süreci ve ardında Devlet içinde oluşan paralel yapıların su yüzüne
çıkması ile ülkenin gündeminin olağanüstü hal alması.
Tasalluttan kurtarmak
Şirket, önerdiği mevzuatın Türk dış politikasını olumlu etkileyecek “devrim” niteliğinde olduğu görüşünde.
Dün değindiğimiz, daha önce milletvekillerinin soru önergelerinde
gündeme getirdiği (Osman Korutürk, şirketin AKP desteğiyle kurulduğunu
belirten basın toplantısı yapmıştı) ancak yanıtsız kalan konulara
iddialı bir cevap da var:
“SADAT A.Ş. kurucu üyelerin ortak iradesinden başka bir merkezden
talimat, destek ve yardım almamıştır. SADAT A.Ş. faaliyetlerinde şeffaf
olmayı ve hukuk çizgisinde hareket etmeyi prensip edinmiştir. SADAT A.Ş.
Ülkemizde iç politik alanda yakıştırılmaya çalışılan hiç bir hukuk ve
yasa dışı faaliyetten haberdar değildir, içinde bulunmamıştır ve
bulunmayacaktır.”
“Hukuk çizgisi”, “şeffaflık”, “kurucu üyelerin iradesi dışında hiçbir merkezden talimat almamak”...
İnternet sayfasında gayrınizami harp ve pusu eğitiminden sözeden ve
bu eğitimleri Kızılay yararına yapmadığını düşündüğümüz bir şirket için,
hakikaten kulağa iyi gelen prensipler.
Peki o zaman aynı metinde yer alan ve şirketin kendisini tanımlamakta
kullandığı şu bölümü nasıl yorumlayalım? “Bu gün, İslâm Coğrafyası’nı
dizayn etmek isteyen küresel güçlerden sadece ABD’nin, emekli
askerlerden oluşmuş, 70 Savunma Danışmanlık şirketi üçer beşer adet
İslâm Ülkeleri’nde ABD menfaatlerine uygun faaliyet göstermektedirler.
SADAT A.Ş.’nin amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yetişemediği İslam
Ülkeleri’ni de bu şirketlerin tasallutundan kurtarmaktır.”
Çıray: Savunma bürokrasisi rahatsız
TSK’nin yetişemediği İslam ülkeleri? Küresel güçlerin tasallutundan kurtarmak?
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray, 21 Haziran’da tam da bu konulara
değinen soru önergesi verdi. Herbiri ayrı önem taşıyan 9 soru içeriyor.
Görüşmemizde “Bu nasıl hedeftir? Gerilla devleti miyiz?” diyen Çıray,
savunma bürokrasisini, sözkonusu şirketin faaliyetlerinden rahatsız
olduğunu duyumunu paylaştı.
Şirketin web sitesinde sıraladığı maddelerde “hizmet verilen ülke”
kavramını esas aldığını vurgulayan Çıray, “hizmet verilen DEVLET”
kavramından kaçınıldığını altını çiziyor ve bun önemli meseleyi şöyle
sorguluyor:
“Uluslararası hukuka göre devlet, daimi bir nüfusu, belirli ülkesi,
bir hükümeti ve diğer devletlerle ilişkilere girme bağımsızlı olan
milletlerarası hukuk tüzel kişisidir Ülke ise, bir devlet egemenliği
altında bulunan toprakların tümüyle ilgili tanımlama olup uluslar arası
bir tüzel kişilik ifade etmemektedir.”
Bu kritik tespitten sonra asıl can alıcı soru geliyor önergede:
“Sadat isimli şirket, bir komşu devletin ülkesinde, o devletin
hükümetine karşı olan Hizmet talep edici tarafın savunma danışmanlığı
isteğine olumlu bakar ve bu konuda bir faaliyete girerse, bu faaliyet,
uluslararası hukuk ve iç mevzuat tarafından nasıl
değerlendirililecektir?”
Paralı asker durumu nedir?
Meclis kayıtlarına giren önegede Sadat’ın açıkladığı faaliyetlerin BM
Şartı ile BM Paralı Askerlerle Mücadele Konvansiyonu başta olmak üzere
bu konudaki uluslararası mevzuat açısından nasıl değerlendirildiğin de
sorgulanıyor. Çıray şirketin kendisini “TSK’nın yetişemediği ülke ve
askeri sahalardaki boşluğu doldurmak üzere kurulmuş bir yasal şirkettir”
ifadesi hakkında da Başbakan Binali Yıldırım’a şunu soruyor: “Zorunlu
askerlik sistemine sahip olan, 700.000 personeli ile dünya sıralamasında
6.sırada yer alan, arkasında devlet gücü ile sınırsız eğitim olanakları
ve her rütbeli sınıftan mükemmel yetişmiş bir personel navuzu bulunan
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin cevap veremediği ihtiyaca cevap vereceğini
iddia eden SADAT, önümüzdeki dönemde ne kadar büyümeyi ve yayılmayı
hedeflemektedir?”
Hangi izinle?
Sadat A.Ş kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi Milliyet
gazetesinde (4 Eylül 2012) yayımlanan Musa Kesler imzalı röportajda
amaçlarını şöyle açıklamış:
“Amacımız Türkiye’nin köklü askeri gelenekleri ve birikimini ihtiyacı
olarak ülkelere aktarmak. Kendi deneyimi ve birikimi olmayan ülkelerin
silahlı kuvvetlerinin eğitim, strateji gibi ihtiyaçlarını
karşılayacağız. Dünyada bu tür şirketlerin örneği çok. Bu amaçlarla
kurulmuş 70’ten fazla şirket var. Türkiye’de ilk olacak. Türk Silahlı
Kuvvetleri’nden çok genç yaşlarda emekli olan subaylar, astsubaylar var,
onlardan yararlanacağız.”
Tanrıverdi, aynı mülakatta MSB izin ve onay sürecini beklediklerini,
onay çıkınca ihalelere katılabileceklerini söylemiş. Röportaj tarihinin
2012, yazıda aktardığımız açıklama tarihinin Haziran 2016 olduğunu
dikkate alırsak “Bakanlık onayı çıkmadıysa, Sadat, hangi yetki ve izinle
faaliyette bulunuyor?” sorusu daha çok önem kazanıyor.
Milli manevi değerler üzerine yükselen ticari müessese Sadat, iki
hafta önceki açıklamasında vurguladığı gibi şeffafsa, sitesinde
duyurduğu hizmetleri, nerelere ve nasıl bir bedel karşılığında sunduğunu
açıklayabilir mi? Önerilen mevzuat değişikliği halen yapılmadığına
göre, ordu ve güvenlik birimleri tekelinde olması gereken hizmetler,
sadece denetim dışı değil, izinsiz mi sürdürülüyor?
Kurucusu eski bir özel harpçi
Sadat
A.Ş’nin yönetim kurulu başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi,
kişisel web sitesindeki özgeçmişine göre 1944 yılında Konya’nın Akşehir
ilçesinde doğdu. 1964 yılında Kara Harp Okulu’na girdi. TSK’nin çok
çeşitli birimlerinde görev yaptı. Dört yıl süreyle Özel Harp Dairesi’nde
bulundu. 1992’de Tuğgeneralliğe yükseldi. 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı
ve Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı görevlerinde bulunduktan
sonra 30 Ağustos 1996 yılında kadrosucvzluktan emekliye sevk edildi. 28
Kasım 2004-22 Kasım 2009 tarihleri arasında Adaleti Savunanlar Derneği
(ASDER) Genel Başkanlığı yaptı.