Bir yıl kadar önce burada “Yolsuzlukla büyük mücadele:
Türk Silahlı Omletleri Davası”nı yazmıştım.
O sırada ne tapeler vardı; ne ak
kasalar, ne kara kutular, ne sıfırlar, ne montaj-dublaj kısık sesler.
Olay şuydu:
Bir astsubay, kışlada kendisine
“düğün çorbası için ayrılmış” kafileden dört yumurta kırdırıp omlet yaptırarak,
böylece mutfaktaki kap kacak, yağ ve tuzu da kullanarak “Hazine’yi 0.91 TL
(doksan bir kuruş) zarara uğratmakla suçlanmış; bu zararı ödemeye, belli
haklardan mahrum bırakılmaya ve 6 ay hapse mahkum olmuştu.
***
Daha tape-darbesi olmadan şöyle
yazmışım o vesileyle:
Bu ülkede bu titizlik, bu yetim
hakkı aşkı olduğu sürece sırtımız yere gelmez.
En ufak şeyin hesabı soruluyor.
Hükümet ve Meclis marifetiyle, kamu
ihalelerine fesat karıştıranın “Fesed” sayılmadığı dönemde…
Ne çarşıda, ne devlette, ne kışlada
milim yolsuzluğa, usulsüzlüğe, istismar ve kayırmaya rastlanan; ahlaki
seviyenin zirvede bulunduğu, tüyü bitmemiş yetimin baş tacı olduğu memlekette…
Buyurun bir iddianame kırayım size.
Dilerseniz katı, kayısı, rafadan
olsun; isterseniz kırın sahana, sucuklu olsun; ister menemen, ister omlet
olsun; ister ortaya karışık “scrambled” kalsın gülüm!
***
İşte gülüm, o sucuk da geldi.
Bir başka astsubay da, “Dışarıdan
satın alıp getirdiği, kendine ait sucuk, salam gibi bir takım malzemeleri,
böyle bir görevi olmamasına rağmen, pişirmesi için karakol aşçısı er…’e emir
vermek;
Baharat, yağ, tuz gibi malzemeleri
karakol mutfağından faydalanarak bunları pişirtmek” suçlarından mahkum oldu.
Bunun içinde “memuriyet nüfuzunu
suistimal” de var; emre itaatsizlik de; Hazine’yi zarara uğratmak da; “Erleri
hizmetçiliğe vermek suçu” da.
Temyize gitti.
Askeri Yargıtay daha da ağır ceza
için kararı bozdu.
Belki tamamen atılacak ordudan.
***
Bakın, öyle bir memleket olur ki,
ben bunların hepsine “Başım üstüne” derim.
Yani, erler asla kimse tarafından,
bırakın rütbelileri, onların eş-rütbeli eşleri tarafından da “Hizmetçi,
uşak” gibi çalıştırılmaz;
Orduda ve her köşede “angarya” denen
Anayasal suç takip edilir, cezalandırılır ve ortadan kaldırılır;
Devlette ve orduda, kimse için
hiçbir şey peşkeş çekilmez, kimsenin menfaatine kullanılmaz, kimsenin eşine,
dostuna, havuzuna dağıtılmaz;
Kimse orduevlerini, askeri
tesisleri, kantin ve gazinoları, vakıfları, dinlenme tesislerini belli bir
zümre ve kast için, içindekileri de “Hizmetçileştirerek” kullanmaz;
Sıfırların, kasaların, kutuların,
saatlerin, arazilerin, rantların, ihalelerin, ihalesiz hediyelerin, askeri veya
sivil ihale ve alımlardaki her kuruşun hesabı sorulur ve verilir…
İsrail’e tank ihalesinden Havuzum
tersaneciye, müteahhitlere kanka nevalesine kadar her şey didiklenir…
O vakit…
91 kuruşluk dört yumurta kıran “omlet
yolsuzluğu” da hapis yatsın…
“Kendi satın aldığı sucuk” için devletin tuzunu, yağını kullanan, bir de eri “hizmetçi-aşçı”
yapan “tuz yolsuzluğu” da kovulsun.
***
Lakin Adalet’iniz ve adaletiniz,
cumhuriyetiniz, demokrasiniz ve hukuk devletiniz; bağımsız sivil ve askeri
yargınız; “zimmet, yolsuzluk, yetim, hak, Hazine hassasiyetiniz” sadece alttakilerin
yumurtasına bir tekme, sucuğuna bir yumruktan ibaretse…
Afiyet olsun size!
***
O yazıdaki ifadeyi tekrarlayayım ki
artık “Sucuklu omlet” olsun:
Cephaneliğe asker tıkıp paramparça
edenler, yargısız infaz emri verenler, astlara tokat atanlar, alttakileri
intihara sürükleyenler, ‘biz başız, siz .öt’ diyenler, ‘siz kölesiniz” diyen ve
erleri hizmetçi gibi kullananlar, OYAK’ı kendine yontanlar, vakıfları çiftlik
yapanlar, zorla-tehditle bağış alanlar, kantin-gazino vesaire omletleyenler…
Asker veya sivil, kamu kaynaklarını
dolaptan alıp editenler; fesat, hile, üç kağıt, kayırma, dümende üstün hizmet
ödülü elde edenler; bilumum asker-sivil soyguncu;
Memuriyeti, makamı, rütbeyi,
otoriteyi, hiyerarşiyi baskı, nüfuz, menfaat ve imtiyaz kılanlar…
Hepsi ayıklandı…
Sıra 91 kuruşa geldi!
Yaşasın Adalet!
Yaşasın Omlet!
***
Tabii o yazıdan sonra biz daha neler
yemiştik.
Kasalar, kutular, sıfırlar.
Kimine kendi cebinden de olsa
lanetli sucuk…
Kimine cebinde trilyonlarla şerbetli
çocuk düşmüştü.
O yüzden, “Zümre egemenliği
olmayan, imtiyazsız cumhuriyet ile namuslu demokrasi” bir de şudur:
Kilerde kirli bir ast yakalar…
Sandıktan tertemiz başkomutan
çıkarır!
Not: Bu gibi vakalarda da alttakinin hakkını aramaya çalışan
derneklerden, emekli astsubay örgütü TEMAD “sandık” iradesiyle kimi
tüzük değişikliği yaptı.
Fakat Milli Savunma Bakanlığı bir “demokratik
sivil toplum örgütü”nü azarlayıp “Şunu yap bunu yapma” diyerek ve
elbette bir kanuna dayanan “askeri” müdahaleyle onları yerine çiviledi.
Demokrasiden ve askeri vesayetten
bir de bunu anlayın:
Genelkurmay’ın bağlı olmadığı…
Ama emekli astların sivil derneğinin
bile bağımlı olduğu bir Milli Savunma Bakanlığı.
O vakit, sen de bu düzenin ne
olduğunu bileceksin…
Ne yumurta kırdıracaksın…
Ne sucuk getirip yiyeceksin.
Haddini bileceksin.
Büyük kasalara teğet geçmenin darbe
sayıldığı…
Küçük insanların yumurtasına da,
sucuğuna da, çoluk çocuğuna da her gün darbe vurulan…
Cephanelikte 25 askeri kıran,
paramparça edenlerin serbest olduğu…
Dört yumurta kıran, bir tutam tuz
ekenlerin derdest olduğu bir düzendir bu.
O yumurta ve tuz ve baharat ve sucuk
da bir nevi suçtur, tamam, olabilir…
Suç sadece alttakilerin esareti ve
kefareti ise bu tamah ve günah düzeninde!