Türkiye Işık Koşaner'in ses kaydının şokunda. Söyledikleri kolay
hazmedilir şeyler değil. Öyle kolay, kolay unutulmayacak, yıllar sonra
da hatırlanacak. Koşaner'in açıklamaları sokaktaki insana kadar herkesin
dilinde. Koşaner uzun süre sessiz kaldı. Söylenene yazılana hiçbir
tepki vermedi.
'Neden sessiz kaldığı' sorusuna cevap ararken dün akşam saatlerinde
ajanslara açıklaması düştü. Ses kaydının kendisine ait olduğunu kabul
ediyor. Söylediklerini de inkâr etmiyor. Hatta bir adım ileriye giderek
'Bu açıklamaların noktasına ve virgülüne kadar arkasındayım' diyor. Ve
sözlerini perçinliyor. Anlayacağınız bir pişmanlık yok. Madem öyle bu
düşüncelerini niye kamuoyuyla paylaşmadı da kapalı kapılar arkasında
konuştu?
Konuştuğu konuları devlet yetkilileriyle de paylaştığını söylüyor.
Devlet yetkililerinden kasıt Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmalı... O vahim
hataları gerçekten söyledi mi? Bazı sorunları genel olarak anlatmış
olabilir. Kayıttaki kadar ayrıntıya girdi mi? Pek sanmıyorum.
Ayrıca hukukî olarak gereğinin yapılması için emir verdiğini vurguluyor.
Peki, sonuç ne oldu? Kamuoyunun bundan niye haberi yok? Kendi
askerimizi vuran hakkında ne tür işlem yapıldı? İnsansız hava
araçlarının görüntülerine rağmen Hantepe baskınında zafiyet
gösterenlerin akıbeti ne oldu? Verdiği emrin bir sonucu olmalı. Mevziyi
bırakıp kaçan komutan şimdi nerede?
'Can acıtan özeleştiri' dediği sözlerinin bir kısım medya tarafından
abartıldığını, istismar edildiğini söylüyor. Medyanın yaptığı, noktasına
virgülüne kadar arkasında durduğu konuşmasının dramatik bazı
bölümlerine dikkat çekmek. Kendisine ait olmayan ilave cümleler yok.
Malzemeyi veren kendisi.
Niye önlem alamadığına da açıklık getirseydi. Konuşmayı yaptığı kişi ve
yerle ilgili daha ayrıntılı bilgi verseydi keşke. Açıklaması soru
işaretlerine cevap vermekten uzak.
'Suç bizde, Balyoz belgelerini çaldırmışız' itirafına rağmen neden, bu
davadan tutuklu generalleri serbest bıraktırmak için koltuğunu terk
ettiğinin, içine düştüğü çelişkili durumun izahı da yok açıklamada.
Koşaner'in açıklaması ses kaydında söylediklerini hafifletmiyor aksine önemini daha da artırıyor.
Ben siyasetteki yankısını anlamakta zorlanıyorum. En başta da CHP'yi...
Başından itibaren CHP sözcüleri Koşaner olayını tek yönlü
değerlendirdi. Anamuhalefet partisi sadece illegal dinleme üzerinden
bakmayı yeğledi. Koşaner'in yasal olmayan yollarla dinlendiği doğru. Bu
açıdan eleştirilmeli de.
Bir Genelkurmay başkanının dinlemelere karşı gerekli önlemleri alması
gerekmez mi? Bu bile büyük bir zaafiyet değil mi? Dinletenin vebali,
dinleyenden ağır. Hele ülkenin güvenliği emanet edilen kişi ise. Bunu
sorgulamaları da gerekmez mi?
CHP'nin bütün tepkisi dinleyen ve yayınlayanlara... Peki konuşmanın
içeriği ne olacak? Türkiye'nin en yakıcı sorunu terör... Gün geçmiyor ki
bir saldırı ve şehit haberiyle sarsılmayalım. Terörle mücadele eden tek
kurum TSK. Bu konuda zaaflardan, yanlışlıklardan ve kötü yönetimden söz
eden bir Genelkurmay başkanı söz konusu ise söyledikleri önemsenir.
Kamuoyu terörle mücadelede işlerin yanlış gittiğini fark ediyordu.
Onlarce askerimizi şehit verdiğimiz Hantepe'de, Dağlıca'da, Aktütün'de
yığınla soru işareti oluştu. Medya yazdı, uzmanlar konuştu. Ancak hiçbir
askerî yetkili bu soru işaretlerine cevap vermedi. Klasik söylem ve
ezberleri tekrarladı.
Şimdi eğitimin yetersizliğinden, mevziyi bırakıp kaçan komutandan,
insansız hava araçlarının görüntülerini değerlendirmekten aciz askerî
yetkililerden söz eden bir genelkurmay başkanı var. Bunların üzerine
üzerine gidilmesi gerekmiyor mu?
Sosyalist Enternasyonel toplantılarına katılan bir sol parti, 'Yasa ve
yönetmeliklerin dışında hareket ettik. Bazen etmemiz gerekiyordu. Ama
bunu yol yaptık' diyen bir Genelkurmay başkanına karşı 'İçeriği bizi
ilgilendirmiyor. Bizim yasa dışı işlemlere pirim vermememiz gerekiyor'
diyebilir mi? Diyemez, dememeli, ama diyor.
MHP, CHP'ye göre daha iyi noktada. Devlet Bahçeli, Koşaner'in
konuşmasını değerlendirirken 'illegal dinlemeye' sert tepki gösteriyor
ama 'Muhtevası ayrı bir tartışma konusudur ve üzerinde mutlaka
durulmalıdır' da diyor. Üzerinde nasıl duracak, kim duracak?
Öncelik iktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumunun... En büyük
sorumluluk da iktidar partisinin. Muhalefet partileri de hükümeti
sıkıştırmalı.
Yargının sessiz kalma lüksü yok. Görmek ve işlem yapmak zorunda. Yasa
dışı işler yaptıklarını söyleyen Genelkurmay başkanı da olsa sessiz
kalınabilir mi? Çok sayıda suç duyurusu yapıldı bile. En başta şehit
aileleri mahkemeye koştu.
İtiraf ve özleştiri niteliğindeki bu tarihî açıklamaları sadece dinleme
boyutuyla değerlendirmek doğrusu büyük eksiklik olur. Toplumda oluşan
infialin siyasete de yansıması gerekir.
Koşaner'in sözlerinin noktasına virgülüne kadar arkasında olduğunu
söylemesi durumu daha da vahim hale getiriyor. Bu, ikrar ve kabullenme
demek.