Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti, Türkiye için iki açıdan önemli; biri, Sovyet lider Stalin’in 1944 yılında, anayurtları Kırım’dan Osmanlı topraklarına sürgün ettiği Kırım Tatarları’ndan geriye kalanların uğrayacağı yeni bir asimilasyon tehlikesi, diğeri ise Rusya’nın önceki gün Boğazlar’ı geçerek girdiği Karadeniz’de suların ısınıyor olması. Türkiye, bu satırların yazıldığı saat itibariyle Karadeniz’e güç gösterisi amaçlı dahi henüz donanmasını göndermemişti. Ukrayna’da artık yıllar alacağı belli olan kaosun ve Rusya’nın Kırım’ı işgalinin, dünya borsalarında petrol fiyatlarını artırıyor olmasının Türkiye’ye getireceği ek enerji maliyeti ve dolar karşısında zaten liranın, geçen yılın başından itibaren yüzde 30’lara varan değer kaybının, giderek kırılganlaşan Türk ekonomisini bir hayli olumsuz etkileyeceği de bir diğer endişe konusu.
Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele, bir gazetecinin, “Türk savaş gemilerinin Ukrayna’da gerilimin olduğu bir dönemde Afrika ziyaretlerine başlaması zafiyet yaratmaz mı,” şeklinde son derece isabetli sorusuna bildik şu yanıtı veriyordu; “O konuda endişeniz olmasın. Türk Deniz Kuvvetleri’nin etki alanı çevre denizlerdir. İlgi alanı dış denizler. Donanma, hem ilgi hem de etki alanında kendisine verilecek görevleri yerine getirebilecek kabiliyete sahiptir.”
Pek tabii Türkiye, Karadeniz’de Rusya’nın çaldırdığı savaş tamtamlarını kışkırtıcı bir askerî harekette bulunmamalı, çıkarına da değil. Ve de zaten, Türkiye’nin, doğalgaz ve petrol açısından bir hayli bağımlı olduğu, ikili ekonomik çıkarların üst düzeyde olduğu Rusya ile ilişkileri çok dikkatli götürmesi gerekiyor. Türkiye, Rusya’nın, Kırım özelinde ve Ukrayna genelinde izlediği saldırgan politika karşısında Karadeniz’deki olası istikrarsızlığı tırmandırmamak için tek yanlı politikalardan kaçınıp, NATO ile birlikte hareket etmeyi yeğleyecek.
Ne var ki, Ankara’nın, donanmasını, şu sıralar, prestij amaçlı Ümit Burnu’nu geçmek gibi uzun bir sefere çıkartmak yerine Koramiral Kösele’nin tanımladığı etki alanı olan çevre denizi yani Karadeniz’de, mümkün olduğu kadar çok sayıda gemiyle tutmasında daha büyük yarar var. Keza, TSK’nın, Akdeniz ve Ege’deki savaş gemilerinin bir bölümünü Karadeniz’e kaydırması da gerekli.
Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Prof. Hakan Kırımlı’nın önceki gün NTV yayınında uyardığı gibi Ruslar tarafından eritile eritile kendi anayurtlarında şimdi ancak yüzde 15 kadar bir varlık gösteren Kırım Tatarları’nın, bu varlıklarının artık sonlandırılması gibi bir tehlike de mevcut. Ankara, bu tehlikeyi gidermek için Rusya’ya karşı askerî destekli caydırıcı bir dış politika uygulamalı.
ABD RUSYA’YI SURİYE’DE CEZALANDIRABİLİR
Diğer yandan, ABD’nin, Kırım’ı işgaline karşı Rusya’ya Suriye kozunu kullanması için bir fırsat doğdu denebilir. Gerek AB gerekse ABD, Kırım’ı işgaline misilleme olarak Rusya’ya, acıtıcı ekonomik yaptırımların uygulanması için harekete geçtiler.
ABD’nin Rusya ile Kırım işgali nedeniyle savaşa girmesi olasılığı bir hayli zayıf. Ama Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi, doğrudan Rusya ile çatışmaya girmek yerine Suriye üzerinden bu ülkeyi cezalandırması olasılığı yüksek gibi görünüyor.
Suriye’de Beşar Esad rejiminin, Rusya ve Çin’in desteğiyle üç yılı bulan iç savaşta muhalefeti zayıflattığı biliniyor. ABD’nin, Rusya’nın Kırım’ı işgaline misilleme olarak Suriye’deki denklemi, şu âna kadar esirgediği askerî yardımları başlatarak ılımlı muhalifler lehine çevirme olasılığı bulunuyor. Bu da Türkiye’nin lehine bir duruma işaret edebilir.