Bazı kritik silah sistemleri zaman zaman milletlerarası politikada önemli roller oynar, ciddi problemler çıkarır, hatta stratejik dengelerin bir şekilde değişmesine bile yol açarlar.
Rus yapımı S-300 hava savunma sistemi bu konuda bugün yaşanmakta olan son örnek sayılır.
Bu köşede geçmiş yıllarda pek çok kere değindiğimiz S-300’ler malum 1997-98 yıllarında bizim için de ciddi bir problem olarak ortaya çıkmıştı. Hatırlanacağı üzere o zaman Kıbrıs Rum Kesimi Rusya’dan bu sistemi satın alıp adaya konuşlandırmak istemiş, sonuçta uzun tartışmalardan, müdahale tehditlerinden ve baskılardan sonra Türkiye, NATO ve Amerika’nın çabalarıyla Rumlar geri adım atmak zorunda kalmış; ancak adaya konuşlandırılamayan sistem Yunanistan’ın Girit Adası’na konuşlandırılmıştı.
Kıbrıs-Türkiye bağlamında ciddi bir krize yol açan bu S-300 ve daha sonraki modelleri bugün dünyanın en iyi, en gelişmiş hava savunma sistemleri olarak biliniyor ve tanınıyor. Radarı ve bununla paralel çalışan füze bataryası ile uçak ve balistik füzelere karşı son derece etkin ve güçlü bir savunma sağlıyor. Hareketli füze bataryası her 3-5 saniye içinde hedefine füze atabiliyor. Bu füzeler uçakları azami 30 kilometre irtifadan 150 kilometrelik menzil içinde vurabiliyorlar. Konuşlandırma süresi sadece 5 dakika olan özel radarlar ise aynı anda 100 hedefi izleyebiliyor, bunun 12’sine kilitlenerek bunları kısa zamanda imha edebiliyorlar. S-300’ler üç yıl kadar önce İran-Rusya-İsrail-Amerika arasında uzun süren bir ihtilafın konusu olmuş, Rusya 2007 yılında İran’la satış anlaşmasına vardığı bu sistemleri bugün dahi tam olarak bilinmeyen sebepler ya da baskılar sonucu İran’a 2010 yılında satmaktan vazgeçmişti. Muhtemel bir İsrail-Amerikan hava saldırısını başarısız kılmak için bu sistemlere muhakkak sahip olmak isteyen İran için bu beklenmedik bir darbeydi. Nitekim, bunu hazmedemediği için Rusya’yı dava edeceğini söylemiş, Cenevre’deki Milletlerarası Tahkim Mahkemesi’ne başvurmuş, Rusya’dan tazminat olarak 4 milyar dolar tazminat talep etmişti. Bu dava bugün de devam ediyor; ama sonuç henüz ortada yok. Bu arada Rusya İran’ı davadan vazgeçirmek için de uğraşıyor.
İran’ın sahip olma isteğiyle adeta milletlerarası bir problem seviyesine yükselen S-300 sistemleri bu yıl bu defa Suriye bağlamında ortaya çıkmıştı. Haberlere göre Esed rejimi Rusya ile 2010 yılında bu sistemlerden satın almak için 900 milyon dolarlık bir anlaşma yapmıştı. Rusya’nın bu haber ve iddialara cevabı ise her yöne çekilebilecek muğlak bir açıklama olmuştu. Kısacası Rusya, Esed’e S-300’leri sattığını ne reddetmiş, ne de kabul etmişti. Bu durum bugün de devam ediyor.
S-300’lerin hem İran’ın hem de Esed’in eline geçme ihtimalinden en çok rahatsız olan ülke şüphesiz İsrail. Sistemlere İran sahip olursa muhtemelen bu ülkeye dönük muhtemel bir İsrail saldırısı zora girecek; belki de yapılamayacak; Esed’in eline geçerse de İsrail kafasına estiği gibi Suriye’ye hava saldırısı yapmaktan çekinecek. Bu bakımdan İsrail’in S-300’lerin İran ve Esed’in eline geçmesini ne yapıp yapıp önlemesi gerekiyor. Gerçekte, bunu bugüne kadar Amerika’nın da yardımıyla şu veya bu şekilde başarmış bulunuyor. Bundan sonrası ise meçhul; her şey Rus lider Putin’in tavrına bağlı görünüyor.
Diğer yandan 15 yıl aradan sonra S-300’ler bizim açımızdan da bu defa mahiyeti değişik bir problem olarak ortaya çıkmış bulunuyor. Zira Yunanistan geçen cuma Girit’te yaptığı Beyaz Kartal-2013 adlı tatbikatta S-300’leri ilk defa fiilen denemiş, denemeyi başarılı olarak nitelemişti. Üstelik Yunan Savunma Bakanı Dimitris Avramapulos ne garip ki askeri bir denemenin Güney Avrupa ve Doğu Akdeniz için bir barış ve istikrar mesajı olduğunu söyleyebilmişti. Böylece, S-300’leri yıllarca bekleten Yunanistan artık bunları fiilen denemiş oluyor ve elbette bununla bunları kullanmaya hazır olduğunu da ima ediyor. Kime karşı? Elbette Türkiye’ye karşı; zira Yunanistan’ın diğer komşularıyla ya da başkalarıyla herhangi bir askeri ya da hava problemi yok; ama bizimle pek çok hava ve deniz problemi var. Hal böyle olunca, Türkiye de artık denenmiş Yunan S-300’lerini yeni ve gerektiğinde halledilmesi gereken bir problem olarak görmek zorunda elbette.