8 Mart 2016 Salı

Çatışmaların otopsisi: Silopi örneği /// Metin Gürcan

Hollywood’un savaş filmlerinde meşhur repliktir ‘Mission accomplished.' (Görev tamam!) Sonuç odaklı her mücadelenin en sevilen cümlesidir bu cümle. Eski halin başarıyla bitirildiğini, artık yeni hale geçilebileceğini müjdeleyen, biraz da ‘zafer’ kokan bu sözü her duyduğumda dönemin ABD Başkanı George Bush’un ABD’nin en görkemli savaş makinalarından olan Lincoln uçak gemisinde 1 Mayıs 2003’de yaptığı o müthiş ‘Görev Tamam Konuşması’ gelir aklıma her nedense. Sonra da hemen son Amerikan askerinin Irak’ı 2012 yılında yani bu konuşmadan tam 9 yıl sonra terk ettiği gerçeğini düşünürüm. Velhasıl konu düşük yoğunluklu çatışma olunca zordur ‘Görev tamam!’ demek.

4 Mart günü Sayın Başbakan Silopi’de Cuma namazı çıkışı ilk kez devletin en yüksek ağzından 22 Temmuz’dan bu yana çatışmaların yaşandığı Güneydoğu’nun 13 kent merkezinden birine giderek “görev tamam!” dedi. Önce Sayın Başbakan’ın hakkını vermek lazım. Kendisi Bush’un 2003’deki  gayet kaslı ve sert tonlamalarla artistçe verdiği ‘görev tamam!’ mesajının aksine daha yumuşak ve daha organik bir üslup benimsedi. Örneğin bu mesajı Silopi Kaymakamlığı’nda etrafında sert bakışlı askerler ve polisler olacak şekilde ‘diz çöktürdük, itaat ettirdik’ vurgularıyla da verebilirdi. Ama bunu tercih etmedi. İyi de yaptı. Namaz çıkışı halkla görüştü, doğrudan çatışmanın mağdurlarını dinledi ve “yeniden inşa ve imar” programının ayrıntılarını paylaştı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ı yeniden inşanın ‘tam yetkili koordinatörü’ ilan etti.
Ama özellikle kent çatışmalarına çatışma sonrası yeniden inşa bir planlama olayı değil bir tasarım olayıdır. Ve 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde ilk kez bir kent merkezi yoğun yaşanan çatışma ve yıkım sonrasında yeniden tasarlanacak.  Şimdi bu tasarımın temel parametrelerine bir göz atalım.

Silopi’de başarılı olduk mu yani operasyonlar amacına ulaştı mı?
 

Bu güne kadar “terörle mücadelede başarıyı nasıl tanımlarız, hangi kriterler ışığında ve nasıl ölçebiliriz?” sorusuna pek kafa yormadık. Bu nedenle “Silopi’de devlet başarılı oldu mu? Olduysa ne kadar başarılı?” sorularına hemen cevap vermek güç. Ama Genelkurmay Başkanlığının açıklamalarına göre bu güne kadar Silopi’de 200’e yakın terörist ‘etkisiz hale’ getirilmiş? Ayrıca silahlı çatışmaların olduğu tüm sokaklar hendek ve barikatlardan temizlenmiş durumda. Artık Silopi’den çatışma ve ölüm haberleri de gelmiyor. O zaman Silopi’de başarılı olduk diyebilir miyiz? Kısa vadedeki sonuçlara göre cevap ‘evet’ gibi... Ama işte burada o kritik aşama karşımıza çıkıyor “kent çatışmalarından sonra yeniden inşa.” Bakın çatışma ilişkisel bir dinamik olunca Silopi’deki çatışma sürecinde halk hem örgüte hem de devlete kızabilir ama ne yazık ki ‘Çatışma sonrası yeniden inşa’ doğrudan ve sadece devletin sorumluluğunda. Yani çatışmada hem örgüte ve belki de hem de devlete kızan binlerce insan yeniden inşayı PKK’dan değil de devletten beklediği için yeniden inşanın başarılı/başarısız faturası doğrudan devlete kesilecek. İşte bu yalın gerçek devletin bu sürece ne kadar önem vermesi gerektiğini göstermesi açısından yeterli. Silopi’yi PKK ve devlet arasındaki çatışma yıktı ama yeniden inşada PKK ortada yok. Sorumluluğun tamamı devlette. Silopi’de halk çatışmadan yorgun, canı burnunda ve devletten beklentiler de çok yüksek. Sayın Başbakan’ın konuşması ve Silopililere ilk ağızdan verdiği sözler bu beklentileri daha da arttırdı.

Silopi’deki yıkımın boyutları
 

AA haberine göre çatışmalardan önce yaklaşık 120 bin kişinin yaşadığı Silopi’de altı bin 352 bina ve 17 kamu binası hasarlı, 342 bina ağır hasarlı ve 27 bina tamamen yıkılmış. Şimdi hasar gören bina toplamı olan altı bin 700 rakamını 8 (Silopi’de ortalama bir aile nüfusu diyelim) çarparsak yaklaşık 60 bin kişinin yani ilçe nüfusunun yaklaşık yarısının evlerinin hasar gördüğünü söylemek mümkün. Aynı habere göre çatışmanın yarattığı yıkımın maliyeti yaklaşık 82 milyon TL. Şimdi çatışmanın diğer sorumlusu olan PKK ortalıkta olmadığına göre devlet bir şekilde Silopi nüfusunun yarısı ile oturup ekonomik zararların tazmini için pazarlık yapacak. Bu pazarlıklarda herkesi memnun etmek mümkün olmadığına göre yeniden inşanın en önemli boyutu olan ekonomik mağduriyetlerin giderilmesinde Silopililerin memnuniyet derecesi önemli bir başarı kriteri olacak. Çatışma sonrası yeniden inşa esnasında Silopi’de memnuniyet anketleri sahada yapılacak mı bilemem ama nasıl geleneksel olarak ‘etkisiz hale getirilen terörist sayısı’ üzerinden çatışmanın başarısını ölçme eğilimimiz varsa ‘memnuniyet anketleri’ ile de sahada çatışma sonrası yeniden inşanın başarısını ölçmemiz gerekecek. Unutmayın ölçmediğiniz süreci yönetemezsiniz. Bakalım Silopi’de yeniden inşa sürecinde memnuniyet anketleri yapılacak mı ve sonuçlarını görebilecek miyiz? Bu yalın gerçek aynı zamanda bizi şu sonuca götürüyor: Çatışma sonrası yeniden inşada temel hedef yerelde çatışmanın asıl mağduru olan, çatışmanın bedelini ödeyen sivil halkın kalplerini (duygularını) ve beyinlerini (düşüncelerini) kazanmak olmalı. Silopililer hem duygusal boyutta devletin yanında olması gerektiğini, hem de devletin yanında olursa çıkarlarının korunacağını, ilçedeki herkesi kuşatan adaletli ve güvenli bir geleceğe sahip olacağını hissetmeli.

Adaletin tasarımı
 

Silopi’de PKK’nın aradan çekilmesi ile devlet ile halk baş başa kaldı dedik ya şimdi özellikle maddi konularda yerel mülki idare ve yereldeki güvenlik bürokrasisi ile bireyin karşı karşıya durumlarda hızlı ve etkin adaletin tesisi önemli. Yeniden inşa sürecinde devlet ile vatandaşın karşılaştığı durumlarda  denetleme/raporlama yapabilecek, gerektiğinde dengeleme için ‘hakem’ rolü oynayabilecek ‘bağımsız ve tarafsız’ mekanizmalara ihtiyaç olacak. Devletin ve sivil toplumun ortak çabası ile oluşturulması gereken bu yerel bağımsız mekanizmaların temel görevi hızlı ve etkin adalet tesisi için ‘bilirkişi/ombudsman’ hizmeti vermek olmalı. Bu sayede yereldeki devlet-vatandaş gerilimlerinin düzeyi düşürülüp zihinlerde hakkaniyet ve adalet hissi tesis edilebilir.

Mekanın tasarımı
 

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Ceylan, Silopi’nin hızlı bir şekilde kentsel dönüşüme sokulacağını söyledi. Bu kentteki mekanın yeniden tasarımı ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Bu mekan tasarımında devletin güvenliğine (halktan kopuk şekilde tüm kamu binaların tek bir yerde toplanması ve yüksek duvarlar arkasına çekilmesi)  mi yoksa vatandaşın güvenliğine (kamu binalarının dağınık ve eşit şekilde ilçede ayrı ayrı inşa edilmesi) mi öncelik verilecek? İlçedeki asker, polis ve diğer kamu personelinin aileleri için sivil halktan kopuk lojman grupları mı inşa edilecek yoksa devletin memurları halkın içinde mi yaşayacak? Okullar  nerelere ve nasıl inşa edilecek? Memur ve halkın çocukları ayrı okullara mı gidecek? İlçenin yerlileri ile sonradan köylerinden göç ederek ilçeye gelenler için ayrı ayrı mahalleler mi inşa edilecek yoksa karışık mahalleler mi göreceğiz? İlçede kaç kata inşaat izni verilecek? Evler apartman tarzında ve çok katlı mı olacak yoksa bahçeli müstakil binalara da izin verilecek mi? Bir de ilçedeki kanalizasyon sistemi çok önem kazanacak çünkü emin olun ilçedeki güvenlik güçlerinin hava keşif/gözetleme üstünlüğü nedeni ile PKK çatışmayı yeniden başlatmak isterse tünel konusuna özel önem vermek zorunda kalacak. PKK ancak yer altından irtibatlandırdığı ev-sokak ve mahalle sistemleri ile ilçe genelinde bir silahlı direniş sergileyebilir. Bu nedenle yeni dönemde ilçede yerin altı çatışmanın stratejik mekanı olacak. Bunu not edin...

Yerel ekonominin tasarımı
 

Her çatışma kendini habitatını yaratır. Örnek mi? Sizce şu an çökmüş durumdaki Silopi ekonomisindeki en hızlı yükselen sektör ne? Şaşıracaksınız ama hurdacılık. Hem yıkılan evlerdeki malzemeler hem de çatışmadan kalan boş kovan, mühimmat ve mermi parçaları, çöpler vs. ilçedeki Hurdacılık sektörünü uçurdu. Çatışma ilçedeki ekonomik rant dağıtımını etkiledi. İşte çatışma sonrasında çatışmadan oluşan rantın kime, kim tarafından ve nasıl dağıtıldığı önemli bir yeniden inşa başarı kriteri olacak. Örneğin ilçedeki yıkım ve hafriyat ihaleleri kim tarafından, kime ve hangi süreçlerle verilecek? Bu süreçler sonunda yıkımın yarattığı ranttan nasiplenen ‘azınlık’ ile yıkımın neden olduğu öfke birikmesi olan ancak rant dağıtımından eşit faydalanamayan ‘çoğunluk’ ortaya çıkarsa bu ekonomik fay hattı yeniden inşanın en önemli sorunu haline gelir.

Güvenliğin tasarımı
 

Şu an Silopi’de en hızlı giden inşaat çalışmaları yeni karakolların inşaatları ve en hızlı yürüyen süreç sokaklara neredeyse her evi gözetleyecek kadar çok olan Mobese ve kamera sistemlerinin döşenmesi. Şimdi düşünün, çatışma mağduru Silopili birisiniz. Evinizde elektrik ve su yok. Çocuğunuz daha okula başlamamış ve işyeriniz hasar görmüş. Devlet harıl harıl kendi güvenliğini önceliklendirir şekilde her yere Mobese döşüyor. Demek ki devletin her şeyi görmesi sizin çocuğunuzun okula gitmesinden daha önemli. O zaman devlet kendi güvenliğini çocuğunuzun okula gitmesine tercih ediyor. İşte bu noktada yeniden inşada güvenliğin tasarımındaki o varoluşsal soru akla geliyor: Kimin için güvenlik önemli ve bu konuda kim karar veriyor? Şu  örneği de düşünün: Güvenlik ve kimlik kontrolü için tek bir giriş çıkış noktasından Silopi’nin belli mahallelerine girilebildiğini düşünün. Bu noktaya en uzakta yaşayan biri (mesela 70 yaşında bir amca, 60 yaşında bir teyze düşünün) belki de her gün yüzlerce metre yol yürüyor ve eziyet çekiyor. Şimdi bu yaşlı amca ve teyzenin her gün güvenlik için katlandığı eziyet ‘özgürlük/güvenlik dengesinin’ Demokles’in Kılıcı misali yeniden inşanın tepesinde sallanmakta olduğunun en açık ispatı.

Kalplerin ve beyinlere yönelik iletişim stratejisinin tasarımı
 

İşte yeniden inşanın en hayati ama belki de en zor boyutu. Size basit bir soru: Acaba kaymakamlığa gelen yardım paketlerinden veya vatandaşa sağlanan haktan Silopililer aynı anda mı haberdar oluyor yoksa bu tarz şeyler kulaktan kulağa fısıltı gazetesi şeklinde yayılıp önce gelenin her şeyi kaptığı sona kalanın dona kaldığı süreçler şeklinde mi yaşanıyor? Kaymakamlık duyurularını Silopi’de herkese aynı anda ve eşit şekilde iletebiliyor mu? Yerel idari kurumlar ve güvenlik bürokrasisi kendilerine yakın duran ve bir ‘HALKA’ şeklinde etraflarını kapatan Simbiyont-Parazitel aktör ve yapıları nasıl ve hangi iletişim stratejileri ile aşarak halkın çoğunluğuna ulaşıyor? Örneğin Silopi’de duyuruların düzenli vatandaşla paylaşılması için bir yerel radyo kurulmuş mu? İşte size bir ölçüt: şayet devlet Silopi’de duyurularını herkese aynı anda ve eşitçe ulaştıracak şekilde internetten de yayın yapan bir radyo kurmadıysa, bu iletişim vasıtasını internet ve sosyal medya platformları ile de desteklemedi ise çoktan yeniden inşada iletişim tasarımında geç kalmıştır.

Daha yazacak çok şey var ama eminim okumaktan yoruldunuz. Şimdilik otopsimizi burada keselim. Ama unutmayın çatışma sürecinde devletin sorumluluğu  üzerinde atmasına imkan veren PKK vardı. Yeniden inşada ise devlet Silopi’de halk ve halkın talepleri ile baş başa. Hem de beklentiler yüksek, sinirler gergin, kalpler kırık, morglar dolu, evler yıkılmış, kiminin gözünü rant ve hırs, kiminin ise intikam bürüdüğü bir Silopi. Allah ilçedeki sivil ve eli silahlı yeniden inşacıların yardımcısı olsun. Çünkü başarısız olurlarsa...İşte burada da zihinleri kurcalayan kritik soru: Acaba ilçede PKK tamamen yok mu edildi yoksa sadece bir kısmı yok edildi de diğer kısmı ‘buharlaştı’ mı? PKK buharlaştı ise acaba şimdi ‘yeniden inşacıların’ çuvallamasını bekliyor olabilir  mi?