Ergenekon destanı ne kadar gerçektir bilemeyiz, ancak darbeci derin zihniyet, pek çok kavramı kirlettiği gibi millete karşı oluşturdukları organizasyona “Ergenekon” adını vererek bu kavramı-kelimeyi de kirlettiler.
Şu sıralar darbecilikten sanık Ergenekoncular hayli heyecanlı ve ümitliler. Çıktıktan sonra neler yapacaklarına, kimlerle nasıl hesaplaşacaklarına dair planlar yapmaktalar. Bunlardan bir kısmı ses kaydı olarak medyaya aksetti. “Uçaklarla milleti tepelemek”, “tanklarla vatandaşı ezmek”, “camileri bombalamak” üzere darbe eylem planları yapanlar, hükümete yaptıkları girdilerin, medyada oluşturdukları gri propagandanın sonucunu almak üzereler. Hükümet özel yetkili mahkemelerde (ÖYM) düzenleme yaparak hem içerideki elemanları salmaya, hem de bundan sonra başta darbeciler olmak üzere PKK-KCK ve organize suçlarla mücadele yollarını tıkamaya yönelik hazırlık içinde. Aile mahkemesi, çocuk mahkemesi, ticaret mahkemeleri gibi bir ihtisas mahkemesi olan ve (dünyada, Avrupa’da) hemen her yerde örneği bulunan ÖYM’leri kaldırmak (veya yeniden düzenlemek) üzere başbakan-hükümet bir kararlılık sergiliyor. Yapılan çalışmada neyin hedeflendiği, asıl amacın kimi kurtarmak olduğu noktasında ciddi endişeler var.
Özel yetkili mahkemelerin mantığı, birden fazla ili kapsayan, organize ve bağlantılı suçlarla ve terör suçlarıyla mücadele etmek. Mahkemenin yapısı buna göre oluşturulmuş ve savcılar, yargıçlar buna göre yetkilendirilmiş. Organize suçlarla mücadele edeceği için hem kanuni yetkisi, hem de yetki alanı geniş tutulmuş. Normal mahkemeler adi cinayetlerle, adi hırsızlıklarla meşgul olurken ÖYM’ler karmaşık ve geniş alana yayılmış suçlarla, Ergenekon ve KCK-PKK gibi örgütlü yapılarla uğraşıyor. Yani ÖYM’ler hukuk mantığı açısından özel kurulmuş mahkemeler değil, tabii yargıç ilkesini zedeleyen bir durum yok. Sadece, ihtisas isteyen konularla ilgilenen daha yetkili mahkemeler. Bazı uyanıklar bu mahkemeleri İstiklal Mahkemeleri gibi özel mahkeme şeklinde sunuyor. Bu bir yanıltma. Üstelik bu mahkemelerin düzenlemesi askerlerin teklifi ve CHP’nin desteği ile yapıldı. Ayrıca bütün modern ülkelerde organize suçlarla mücadele edecek böylesi yetkili ihtisas mahkemeleri var. Aksi takdirde devasa terör yapılarıyla, Ergenekon tarzı darbeci teşkilatlarla ortalama savcılar ve hâkimler meşgul olamazlar. Geniş alana yayılan suç organizasyonlarıyla mücadelede yetki çatışmaları olur ve bundan suç şebekeleri yararlanırlar. Terörle başı belada olmasından, organize suçların çok yaygın olmasından, darbeci geleneğe sahip olmasından, PKK-KCK gibi devletleşmiş örgütlere sahip olmasından, bazen hükümet edenlerin organize şekilde bankaları boşaltıp kamu kaynaklarını hortumlamasından dolayı, Türkiye’nin ÖYM’lere ihtiyacı var. Zira ÖYM’ler yasal yetkilerinin yanında tecrübeli, uzman hâkim-savcılardan oluşuyor ve kararlar heyet halinde veriliyor. Bir hâkime baskı yapmak mümkün, bir yargıcı terör örgütünün, darbecinin, soyguncu siyasetçinin korkutması, etkilemesi mümkün. Ama heyetlerin korkutulması ve etkilenmesi, tehdit edilmesi çok daha zor.
Sanırım hükümet artık darbe tehlikesinin geçtiğini düşünüyor. Askerler kendilerine bütünüyle teslim oldular, temenna duruyor, topuk selamı veriyorlar. Dahası hükümete, devletlûlara sürekli (darbeci) askerlerin mağduriyeti, perişaniyeti, yargılama süreçlerinin uzunluğu vs. hakkında girdiler yapılıyor. Hükümet, başbakan darbelerle hesaplaşmanın siyasi kazancını, primini kendisine alırken, davaların büyüklüğünden, karmaşıklığından ve çok sayıda davalının bulunmasından kaynaklanan sürelerin uzaması gibi olumsuzlukları yargıya, hâkim-savcılara yıkıyor. Bir taraftan darbelerle hesaplaşma puanını toplarken, öte yandan darbecilere, Ergenekonculara merhamet ederek bazı odaklara sevimli görünmeye çalışıyor. Burada biraz da “askerle yargıyı karşı karşıya getirmek” gibi ucuz şark kurnazlığı işliyor olabilir.
Diyelim ki yüz yıllık darbeci askeri zihniyet birkaç yılda uslandı, darbeci genlerinden kurtuldu, cici, demokrat adamlar haline geldi. Peki, PKK-KCK denilen bir bölgeyi ur gibi sarmış silahlı yapıyla hangi araçlarla mücadele edeceksiniz?
Türkiye uyuşturucu ve insan kaçakçılığının transit ülkesi, uyuşturucu ve kaçakçılar Ağrı’dan, Hakkâri’den giriyor, Muğla’dan Edirne’den çıkıyor. Böyle özel yetkili ve donanımlı mahkemeleriniz olmazsa, yetkili savcılarınız olmazsa bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz?
Daha önce darbe sonrası dönemlerde ve 28 Şubat sürecinde olduğu üzere hazineyi beklemesi gerekenler soyarsa, bankaları koruması gerekenler boşaltırsa, bürokratlar veya hükümetler millet malına göz dikerse, bu tür güçlü ve organize hırsızlıklarla hangi yalnız ve gariban hakim-savcı mücadele edebilecek?
Hükümetin ÖYM’lerle ilgili bu kararı vermesinde birkaç neden olabilir.
- Dün dayak yedikleri ve “ne düşünürler?”, “ne derler?” diye baktıkları askerlerin kendilerine temenna duran, topuk selamı veren halleri bunları etkilemiş, merhamete getirmiş olabilir. Üst düzey askerlerin tehditle karışık şekilde yargılamalardan ve tutuklamalardan şikâyet ettiği biliniyor. Hükümet askerler konusunda korku-merhamet karışımı bir hal yaşıyor olabilir.
- Hükümetin içindeki sistem ürünü, beyazlar adına hareket eden bir kısım kimseler liderlere sürekli girdi yaparak, liderlerin piyasada dolaşan ulusalcı söylemlerden etkilenmesine neden oluyor. Ordunun fazlaca hırpalandığı, askerlerin mağdur olduğu gibi edebiyatlar yaparak bunların vicdanına hitap eden hikâyeler aktarıyorlar…
- Ustalık döneminde akçalı işlere bulaşan, çevresi bir hayli genişleyen ve zenginleşen iktidar sahipleri organize şekilde yapılan bazı hukuksuzluklara ve hortumlamalara bu mahkemelerin eğilebileceği kaygısını taşıyor olabilirler. Bu nedenle de askerleri bahane edip, PKK-KCK’yı da içine katıp, kendileri için muhtemel tehdit olabilecek bu mahkemelerin önünü erkenden kesmek ve vicdanlarda olmasa bile mahkemeler açısından temize çıkmak istiyor olabilirler.
- Bu mahkemeler PKK-KCK türü yapılarla çok etkili mücadele etti ve son birkaç yılda bunların belini kırdı. Oysa bu ülkede BOP gereği bir Kürdistan’ın kurulmasına ihtiyaç var! PKK’nın da üstünde devlete paralel bir yapı olan, devletleşme adına çok önem arz eden KCK’nın önünü açmak isteyen içten ve dıştan birileri, başka gerekçeler ileriye sürerek bu mahkemeleri bertaraf etmeyi düşünüyor ve bu nedenle de hükümete farklı argümanlar üzerinden baskı kuruyor olabilir.
- Başbakan hızla güçler birliğine doğru gidiyor; batılılar buna “Putinleşme” de diyorlar. Yürütme başbakanın tekelinde. Bakanlar başbakanın neredeyse ağzına düşecekler. Kendisinden habersiz herhangi bir önemli atama yapmaları, karar almaları mümkün değil. Sultanlık durumu yürütmede mutlak şekilde cereyan ediyor. Meclisteki çoğunluktan dolayı yasama da aynı şekilde. Başbakanın kafasını bozan, aklına yatmayan bir şeyde, engel gördükleri bir işte hemen kanun çıkarıyorlar. En son THY’ye grev yasağı böylesi bir şey. KHK’lar ise tam bir tek adam yaratma aracı. Bu yönüyle yasama da başbakanın iki dudağı arasında. Pek çok milletvekili artık milletin vekili filan değil, başbakanın el işaretini gözleyen emir erleri. Başbakanın talimatlarını sorgulamak, emirlerinin doğruluğunu tartışmak bakanlar dâhil partide kimsenin haddi değil. Sultan Tayyib’in mutlak monarşisi için geriye yargı gücü kalıyor. ÖYM’ler “Sulta”nın önünde büyük bir engel. Bunları kaldırırsa hem vermesi gerekebilecek muhtemel hesaplardan kurtulacak, hem de yasama yürütmenin yanında yargı üzerinde de hâkimiyet kuracak. Güç birliğini temin edecek, gerçekten sultan olacak.
AK Partiyi kapatmaya çalışan bunlar değil miydi?
E-muhtıra kim tarafından ve kime verildi?
Muhtıra numarası tutsaydı başta AKP’liler olmak üzere ülkenin hali ne olurdu?
Son ses kayıtlarında hesaplaşmadan, çoluk çocuk ezmekten, aç bırakmaktan bahseden içeridekiler değil mi?
Bunu defalarca ve acımasızca millete yapmadılar mı?
Biz İsveç, Norveç, İngiltere miyiz ki darbecilerden, cuntacılardan emin oluyoruz? Dahası onlara merhamet ediyoruz? Bunların bittiğine, artık teslim olduklarına, uslandıklarına nasıl ve neden kanıyoruz?
PKK-KCK, Ergenekon, DHKP-C, Hizbullah, darbecilik vs gibi organize suçların önündeki en büyük engel ÖYM’ler. Bu mahkemeler ve bunların yürekli savcı ve hâkimleri sayesinde bu organize şuç şebekeleriyle mücadele edilebildi. İlk defa bu mahkemeler sayesinde darbeciler yargılanabildi. Bu ülkede başbakanlar dâhil kimse bir uzman çavuşa dokunamazdı. Bu mahkemeler, savcılar sayesinde cuntalar açığa çıkarıldı; 12 Eylül’den 28 Şubat’a darbeler bu sayede yargılanıyor. Demokrasimiz tortularından kurtuluyor. Ama darbeciler, Ergenekoncular kendi Ergenekonları olan cezaevlerinden çıkışın önündeki en büyük engel olan ÖYM’leri karalıyor, yıpratıyor. Ergenekoncular içeriden, hükümet dışarıdan darbecileri-KCK’lıları kurtarmak için elbirliğiyle engelleri-yasaları eritiyorlar. Ergenekoncu darbecileri içeride tutan duvarlar yıkılıyor.
ÖYM’lerle ilgili düzenlemeler neler getirecek, neler götürecek bilemiyoruz. Ama Ergenekoncuların sevinç çığlıkları yanında intikam tehditleri savurmalarından bu konuda hükümetle bir anlaşmalarının olduğu anlaşılıyor.
Rahşan affıyla adi hırsızlar, katiller dışarıya salınmış ve toplum cezaevlerinin kapılarının açılmasından sonra 10 yıl boyunca Rahşan affından yararlanan hırsızların, katillerin eylemlerine şahit olmuştu. AKP hükümeti adi hırsızları katilleri değil, organize katilleri, usta darbecileri, kanlı KCK’lıları, profesyonel suçluları ve bunların liderlerini-beyinlerini salmaya hazırlanıyor.
Ergenekoncular yoğun PH çalışmasıyla, propagandanın her türüyle ve hükümetin desteğiyle demir parmaklıkları eritiyor… Kendileri için Ergenekon vadisi olan Silivri’nin kapısını epeyce araladılar. Böyle giderse yakında toplum bu profesyonel ekiplerle yüz yüze gelecek. Darbecilerin, Ergenekoncuların meydana inmesiyle, kodeslerden çıkmasıyla uyku modundaki derin hücreler, operasyonel timler yeniden devreye girebilir. Faili meçhuller, kitlesel provokasyonlar tekrar sahne alabilir. Dışarıdaki darbeciler de bir coşarsa seyredin siz cümbüşü…
AK partinin hizmetleri, başbakanın gayretleri ile yakında memleket şenleneceğe, ülkede adrenalin artacağa benzer…
Hadi hayırlısı…
* * *
Bir sonraki yazıda Menderes’in darbe öncesi gafleti, saflığı, kendine güveni ile AKP’nin gafletini ve öz-güvenini ele alacağız. Önce mağdur, suçsuz diye salınıp sonra 1961 darbesinde aktör olan 9 subay olayı üzerinden…