3 Nisan 2012 Salı

GENELKURMAY'IN İDDİALARA İLGİSİ / Faruk Bildirici


   Okur Temsilcisi olarak okurlardan bazen Hürriyet ve gazetecilik dışındaki konularla ilgili de mesajlar alıyorum. O mesajları genellikle gazetedeki ilgili arkadaşlara göndermekle yetiniyorum. Ama bir askerden 10 Mart’ta gelen mesaj, öyle başkasına havale edilecek türden değildi.  Kayseri 1.Komando Tugayı'ndaki bir bölükte askerlik yapmakta olduğunu yazan U.Ç., "işkence gördüğünü ve bu yüzden intihar noktasına geldiğini" anlatıyor, yardım istiyordu:
    "Komutanların dövmesine alıştık abi artık ona bişe dediğim yok. Ama üst devremizin yaptıklarına artık katlanamıyoruz. Abi 20 yaşındayım, evliyim, eşimi anamı babamı bırakıp askere geldim. Allah cehennemi bize burda yaşatıyo. Şu dünyada intihar edicek en son kişiydim. Beni kaç kere intiharın eşiğine getirdiler.
       Üst devrelere dayı, dede demediğimiz için saatlerce süründük, sabahlara kadar koğuş, yemekhane yıkadık. Bide yetmedi dayak yedik, karıma gözümün içine baka baka küfür ettiler abi. Şikayet eden bir arkadaşa işkence yaptılar. Komutanların umrunda değil, napıyosanız yapın benim başım ağrımasın diye bakıyo. Bölükte 90 asker varsa 50'si üst devre. Gerisi hep nöbette. Onlar sabahtan akşama kadar yan gelip yatıyo. Dün kan verdim, komutan istirahat verdi, o halde bana 6 saat nöbet yazdılar. Abi arkadaş kendini kesti bize  yaptıklarından dolayı. Hiç bişey olmadı abi, çocuk kendini kestiğiyle kaldı.      Abi elini uzat ne olursun. Bir gün yenik düşüp intihar etmekten korkuyorum. "
        Bu mesajı, önce TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'e ilettim. Askerdeki kötü muamele iddiaları konusunda duyarlı olan Üstün, bu gencin durumuyla da ilgileneceğini söyledi.
        Mesajdaki iddiaların doğru olup olmadığını bilmek mümkün değildi. Ama anlatılanlar vahimdi ve araştırılması gerekiyordu. İddiaları, asıl muhatap durumundaki Genelkurmay'a sormaya karar verdim. Mesajı, bir üst yazıyla Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi'ne gönderdim. Ardından görüştüğüm yetkililer, "Kötü muamele iddiaları konusunda hassas olduklarını, bu tür davranışlara asla müsamaha etmeyeceklerini ve bu konuyu araştıracaklarını" söylediler.
    Genelkurmay'ın araştırması sürerken U.Ç. ile bir arkadaşı aracılığıyla haberleştim.  Bulunduğu birlik hareketlenmiş, birkaç kez çağrılıp konuyla ilgili bilgi alınmıştı. Önceleri olayın bu denli büyümesinden dolayı kaygılıydı, korkuyordu. Sürekli yatıştırmaya çalıştım, beklemesini tavsiye ettim.
Medyanın rolü
    Beklediğim mesaj, 24 Mart’ta geldi. Çok rahatlamıştı. Yerinin değiştirildiğini, sorun kalmadığını yazıyordu. Ardından Genelkurmay'daki yetkililer aradı, "Konuyu araştırdık. İddiaları doğrulanamadı. Bu asker, problemleri olan bir genç. Daha önce birkaç kez izne de çıkarılmış. Yine Rehberlik ve Danışma Merkezi'ne gönderildi. Kendisiyle ilgileniliyor, şikayeti kalmadı."
    Genelkurmay'ın bu iddialara ilgisi beni de rahatlattı. U.Ç'nin durumuyla yakından ilgilenilmesi, kötü muamele iddialarına karşı hassas davranılması iyi haber olduğu için okurlar da bilsin istedim. Tabii bu duyarlılığın yaratılmasında Silahlı Kuvvetler'de meydana gelen şüpheli ölüm, kötü muamele olayları ile ilgili olarak medyanın son zamanlardaki takipçiliğinin, sorgulayan haberlerinin rolü yadsınamaz. Batman'da er Sevag Balıkçı 'nın, Kıbrıs'ta er Uğur Kantar'ın ölümleriyle ilgili haberler, bunun en somut örnekleri...