15 Eylül 2011 Perşembe

Silah bağımlılığına dur diyecek yok mu / Lale Kemal

İsrail’le ilişkiler gerilince ABD’ye, ABD ile ilişkiler gerilince İsrail’e, bu ülkeler de olmadı, Kore’ye, Pakistan’a yüzümüzü dönüp, “Şunu ver, bunu ver” deyip, sürekli silah talebinde bulunuyoruz. Bazı meslektaşlarımın yönelttiği, “Hani biz Anka adlı insansız hava aracını (İHA) yapmadık mı; Amerikan yapımı envanterdeki F-16’lar artık dost düşman ayrımı yapacak yerli sistemlere kavuşmadı mı; Niye yine yabancı kaynaklardan sıkışınca silah istiyoruz” gibisinden bir hayli saftirik sorularla zaman zaman canımı sıkıyorlar. Bu soruları soran meslektaşlarıma gerçekten artık kızıyorum. Türkiye, her şeye rağmen eskisi gibi değil. Artık gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, işadamları, hukukçular velhasıl her meslek grubundan insanlar ve aslında aydınlardan da daha fazla çok şeyin farkında olan vatandaş, savunmaya harcanan milyarlarca dolara rağmen neden halen Türkiye’nin gelişmiş, karmaşık sistemleri üretip operasyonel hale getiremediğini sorgulamalı ve hesap sormalı.

Siyasi partiler deseniz evlere şenlik. Hiçbir muhalefet partisi, “Alınması öngörülen silah sistemlerine gerçekten ihtiyaç var mı; Neredeyse yüzde 90’ı zorunlu askerliğini yapan yükümlülerden oluşan bu kadar kalabalık bir ordu ülke çıkarlarına ne ölçüde hizmet ediyor; Bu kadar para akıttığımız Silahlı Kuvvetler, neden hep, Amerikan ya da İsrail teknolojilerine bağımlı” gibi sorular sormuyor, “TSK’yı hantal yapısından kurtarıp, küçültelim” gibisinden bir irade ortaya koymuyorlar. İktidar partisinden, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, önceki gün bazı gazetelere yansıyan açıklamalarında, “Asker bedelliyi istemiyor” diye demeç veriyor. Mesele askerin isteyip, istememesi değil ki. Mesele, iktidar partisinin ve diğer siyasi partilerin, TSK’nın mevcut hantal kuvvet yapısından, küçük, hareketliliği yüksek ama ileri teknoloji silahlarla teçhiz edilmiş bir orduya dönüştürülmesi için kafa yormalarıdır. Bu çalışma yapılırken, askerden kapsamlı bir çalışma istenir ama siyasi irade, askerî konulara hâkim bir danışmanlar ordusu kurarak, bugünün ve yarının tehdit algılamalarına yanıt verebilecek bir ordu yapılanmasının altyapısını hazırlar. 

Erken emekliliğini isteyen Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner’in, internete düşen ve içeriğini doğruladığı itirafları, TSK’nın siyasi direktife, demokratik denetime aslında uzun zamandır çok acilen ihtiyacı olduğunu da çok açık biçimde ortaya koyuyordu. Koşaner’in, TSK’nın, gerek terörle mücadeleye ilişkin ortaya koyduğu zafiyetleri gerekse alışkanlık haline getirdiği siyasetten bağımsız özerk yapısını sürdürme azmini gün yüzüne çıkardığı sözleri, siyaset kurumunun ordu için çözüm üretmesini gerektirici nitelikte.

İktidar partisi olarak AK Parti’nin, TSK’yı çok daha güçlü kılacak ve böylece Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet edecek bir ordu yapılanması için yol haritası olduğunu biliyoruz. AK Parti Genel Başkan Yardımcılarından Hüseyin Çelik, Radikal gazetesine verdiği demeçte, bu yol haritasını açıklamıştı.

Özellikle muhalefet partileri, TSK’nın çağın gereklerine uygun olarak yapılanmasına katkı sunmayarak, Türkiye’nin irtifa kaybetmesine hizmet ettiklerini bir türlü görmek istemiyorlar. Çok sayıda genç subayın da, siyasetin denetimi altında ordunun yeniden yapılandırılması beklentisi içinde olduğunu bilmekte yarar var.

Bu yeniden yapılanma sağlanmadıkça ve silah tedarik mekanizması sıkı denetim altına alınmadıkça, dışa muhtaçlığımız böyle sürüp gidecek.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile gerilen ilişkiler bağlamında bu ülkeye onarım için gönderilen bazı Heron’ların, halen geri gönderilmediğinden yakındı, bu ülkeyi anlaşmalara sadık olmamakla suçladı. İsrail’den pek hayır gelmeyeceğini anlayınca ABD’den istediğimiz Predator İHA’ları ile silahlı versiyonu olan Reaper İHA’larına yönelik neredeyse üç yıl önce yaptığımız talebi yinelediğimiz gündeme geldi.

PKK hedeflerini bulmada önemli olmakla birlikte, entegre bir yaklaşım olmadıkça tek başına bir anlam ifade etmeyen Predatör sistemlerini acilen almaya çalışıyoruz.

Başbakan Erdoğan, geçen hafta İsrail ile Doğu Akdeniz’de bir çatışmayı tetikleyebilecek açıklamalarda bulunarak, gerektiğinde seyrüsefer güvenliğinin sağlanması için bölgeye savaş gemilerini gönderebileceği tehdidinde bulundu. Hükümetin, bu çıkışı, siyaseten Türkiye’nin konumunu zorlaştıracak ve eskisi gibi maraza çıkartan ülke algılamasına yol açan bir risk yarattı. Askerî riski ise, Türk donanmasının halen, çatışma anlamında uzun süreli bir deniz operasyonunu yapacak yeteneğe sahip olmadığı gerçeği. Zira aynen İsrail’in Heron ve ABD’nin Predator’lerine istihbarat toplamada nasıl bağımlıysak, deniz gücü anlamında da yabancı teknolojiler halen savaş gemilerimizin operasyonlarında etkin rol oynuyor.