| ||||||
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'e ait olduğu iddia edilen ses kayıtları, terörle mücadelede zaafiyetleri yeniden gündeme taşıdı. Emir komuta zincirinden İnsansız Hava Araçları (İHA)'nın kullanımına, operasyonlardan bilgi edinmeye kadar birçok konuda soru işaretleri oluştu. Askeri kaynaklardan edinilen bilgilere göre operasyonlar, alınan duyumlar üzerine yapılıyor. İstihbaratın doğruluğu araştırılmıyor. İddialara göre bazı operasyonlar uydurma haberlere göre yapılıyor. İstihbarat birimlerinden haber elemanları getirdikleri habere göre para alıyor. Ancak getirilen haberlerin kaçının doğru, kaçının yanlış çıktığı araştırılıp sorgulanmıyor. Böyle bir istatistik hazırlanıp planlama yapılmıyor. Haber elemanları ise sürekli para almak için zaman zaman yalan duyum üreterek istihbarat birimlerine iletiyor. Birlik komutanları kendilerine ulaşan her türlü bilgiyi değerlendirme durumunda kalıyor. Bu durum bazı zafiyetleri de beraberinde getiriyor. Askeri birliklerin pusuya düşürülme ihtimali ortaya çıkıyor. Haber elemanlarının genelde bölge halkından seçilmesi de 'iki taraflı çalışma' iddiasını ortaya çıkarıyor. HAVA DESTEĞİ BÜROKRASİYE TAKILIYOR Terörle mücadelede en önemli unsurlardan biri de hava desteği. Askeri kaynaklara göre çatışma anında operasyon komutanı helikopter desteği istediğinde bunun yerine getirilmesinde zafiyetler oluşuyor. Bu desteği sağlamak için sıralı komutanlardan izin alınması gerekiyor. Bu da gecikmelere yol açıyor. Askeri kaynaklar, izin alınmadan helikopterin hemen havalanması ve operasyona giderken havada izin verilmesi gerektiğini belirtiyor. Taarruz helikopterlerin konuşlanmasının en uç unsurlara istendiğinde en kısa sürede destek sağlayacak kadar ileride bulundurulması gerektiğini vurgulayan askeri kaynaklar, "Bu da imkan meselesi. Uçaklar ile yapılan Hava desteği İleri Hava Kontroleri (Havacı Subay) vasıtası ile sağlanıyor. Aslında bu da operasyonlara katılan subaylardan birisine bu konuda kurs verilerek sağlanabilir. Ya da bu kursu almış subaylar olmadan operasyona çıkılmaz. Çatışma anında uçak desteğinden çok helikopter desteği daha önem arz etmektedir." görüşlerini dile getiriyorlar. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki komutan sorumluluğu anlayışı, sistemi biraz daha hantal hale getirebildiği ifade ediliyor. Askeri kaynaklara göre gerek terfiler, gerekse atama ve ödüllendirmeler bu süreçlerdeki sonuçlara dayandırılabiliyor. Bir operasyondaki kayıp sayısı, oradaki komutanın veya karar vericinin olumsuz değerlendirilmesine sebep olunca daha sonraki karar süreçlerinde çekimser veya durumu idare etmeye yönelik kararlar ve uygulamalar ortaya çıkabiliyor. Bu da yapıyı hem hantal hem de verimsiz kılıyor. İHA'LARIN BİLGİLERİ DOĞRULTUSUNDA ÖZEL BİRLİKLER OPERASYON YAPMALI Terörle mücadele, etkin istihbarat, etkin operasyondan oluşuyor. Heron ve İHA'ların verdiği bilgiler, istihbarat konusunda güvenlik güçlerine büyük katkı sağlıyor. Askeri kaynaklar, güvenlik güçlerinin sürekli arazi arama taraması yapması yerine bölge İHA'lar ile kontrol altına alınması gerektiğinin altını çiziyor. Operasyonlarda normal askeri birliklerin kullanılmaması gerektiğini vurgulayan askeri kaynaklar, "Özel birlikler kullanılmalıdır. Geride değişik yerlerde konuşlanmış Özel Harekat Birlikleri, Skorsky ve taarruz helikopterleri ile birlikte bulundurularak İHA'nın tespit ettiği veya diğer istihbarat kaynaklarından gelen bilgi çerçevesinde terörist grubun olduğu bölgeye taarruz helikopterlerin desteğinde Uçar Birlik harekatı ile Özel Harekat Birlikleri (20-30 kişi olabileceği gibi daha da fazla olabilir) indirilip Taarruz helikopterin desteğinde operasyon yapılır. Bu operasyondan Terörist Grubun kurtulması inanın çok zordur. Bu sayede etkin ateş gücü ve zinde çevik birlikle çatışmaya girildiğinde başarı şansı çok yüksek olacaktır." diyorlar. |
Balyoz Davası'nın öğleden sonraki bölümünde taleplerin alınmasının ardından duruşmaya, sanıkların savunmaları ile devam edildi. Savunmasını yapan tutuklu sanık Jandarma Kurmay Albay Hanifi Yıldırım, 2003 yılındaki 1'inci Ordu Plan Semineri'ne katıldığını ancak o yıl seminerde darbe planlarını duymadığını belirtti. Darbede görevlendirilecek personel, gözaltına alınacaklar kişiler ve kapatılacak kurumlarla ilgili listeleri hazırladığı iddia edilen Yıldırım, hakkındaki suçlamaları reddetti. İddia edildiği gibi kullanıcısı olduğu 'hyildirim' adlı bir bilgisayarda bu listeleri hazırlamadığını ifade etti.
"CAMİİ BOMBALAMAKLA SUÇLANAMAM"
Balyoz iddianamesinde geçtiği gibi camii bombalamakla suçlanamayacağını ifade eden Yıldırım, "İzmir'de görev yaptığım zamanlarda dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun oğlu, emrimde askerlik yapmıştı. O günlerde kışlanın yakınındaki Sanayi Mahallesi'nin esnafı camilerine imam atanmamasından şikâyetçiydi. Diyanet İşleri Başkanına ulaşıp sorunlarını çözmem için benden yardım istediler. Ben de yardımcı olarak o camiye imam atanmasını sağladım. Bunu yapmış biri camileri bombalamakla suçlanabilir mi?" diye konuştu.
Balyoz iddianamesinde geçtiği gibi camii bombalamakla suçlanamayacağını ifade eden Yıldırım, "İzmir'de görev yaptığım zamanlarda dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun oğlu, emrimde askerlik yapmıştı. O günlerde kışlanın yakınındaki Sanayi Mahallesi'nin esnafı camilerine imam atanmamasından şikâyetçiydi. Diyanet İşleri Başkanına ulaşıp sorunlarını çözmem için benden yardım istediler. Ben de yardımcı olarak o camiye imam atanmasını sağladım. Bunu yapmış biri camileri bombalamakla suçlanabilir mi?" diye konuştu.
DURUŞMA YARINA ERTELENDİ
Duruşma Savcısı Savaş Kırbaş, "Siz seminere katıldınız. Camii bombalayamayacağınıza örnek olarak Diyanet İşleri Başkanından yardım isteyerek bir camiye imam atanmasını sağladığını söylüyorsunuz. 'imam hatip lisesi müdürünün, belediye başkanının' tutuklanmasının konuşulduğu bir seminerde 'bu nasıl şey diye sormadınız mı" şeklinde bir soru yöneltti. Kendisinin o dönemde bir binbaşı olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Benim nasıl bir tepkim olabilir. Ayrıca böyle bir planı duymadığımı söylüyorum" yanıtını verdi. Kırbaş, tatmin edici bir cevap vermesini istemesi üzerine davanın bir numaralı sanığı olan emekli Orgeneral Çetin Doğan ve avukatı araya girdi. Çetin Doğan, savcının belli konuları hatırlatmaya çalışmasının enteresan olduğunu söyleyerek, "Seminerde, Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosu görüşüldü, darbe planı görüşülmedi. Seminerin ses kayıtları var. Seminerde onca şey varken, İmam Hatip müdürlerinin gözaltına alınıp alınmaması konusunun, darbe planı olarak gösterilmesini manidar buluyorum" dedi. Savunma yapan sanıklar Ömer Mimiroğlu, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban ve Mustafa Koç da suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi. Sanık savunmalarının alınmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
Duruşma Savcısı Savaş Kırbaş, "Siz seminere katıldınız. Camii bombalayamayacağınıza örnek olarak Diyanet İşleri Başkanından yardım isteyerek bir camiye imam atanmasını sağladığını söylüyorsunuz. 'imam hatip lisesi müdürünün, belediye başkanının' tutuklanmasının konuşulduğu bir seminerde 'bu nasıl şey diye sormadınız mı" şeklinde bir soru yöneltti. Kendisinin o dönemde bir binbaşı olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Benim nasıl bir tepkim olabilir. Ayrıca böyle bir planı duymadığımı söylüyorum" yanıtını verdi. Kırbaş, tatmin edici bir cevap vermesini istemesi üzerine davanın bir numaralı sanığı olan emekli Orgeneral Çetin Doğan ve avukatı araya girdi. Çetin Doğan, savcının belli konuları hatırlatmaya çalışmasının enteresan olduğunu söyleyerek, "Seminerde, Olasılığı En Yüksek Tehlike Senaryosu görüşüldü, darbe planı görüşülmedi. Seminerin ses kayıtları var. Seminerde onca şey varken, İmam Hatip müdürlerinin gözaltına alınıp alınmaması konusunun, darbe planı olarak gösterilmesini manidar buluyorum" dedi. Savunma yapan sanıklar Ömer Mimiroğlu, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban ve Mustafa Koç da suçsuz olduklarını belirterek tahliyelerini istedi. Sanık savunmalarının alınmasına ara veren mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.