23 Şubat 2011 Çarşamba

İlgili mutabakat! / Umur Talu

Şöyle bölünüyoruz:
Hükümeti sivil diyen sevenler ile askeri değil diye sevmeyenler.
 Herkesin aklı hep çatışmada. Oysa “mutabakat” da var.
 Az anlatayım.
 ***
 İktidar darbelere; 12 Eylül referandumu “12 Eylül’e karşı”. (Sorun; 12 Eylül’e yüzde 90’dan fazla desteğin hangi parti tabanlarından geldiği!)
 TSK da “demokrasi ye bağlı; darbelere karşı”. (Sorun; bunca darbeyi kimin yaptığı!)
 Her iki kurumun da, nasıl bir 12 Eylül ve darbe mutabakatında olduğunun yarı askeri;, yarı sivil bir örneğini vereceğim.

 ***

 Ondan önce bir parantez; ki herkes hiyerarşiyi bilsin.
 Başbakan, “asker kağıttan kaplan olmuş”  diye köpüren Süheyl Batum’a köpürürken ne demişti:
 “özellikle, TSK bizimle ilgili bir kuruluştur. Kartondan bir kağıtmış. Bu karton kutuya benzetme olayına prim veremeyiz. Bedeli ödettirilmeli”
 Nedense “bize bağlı” demeyip “bizimle ilgili” demişti ama olsun!
 Bu durumda, “TSK komuta kademesi”nin hep birlik “tutuklu” ziyareti, ya Başbakan’la ilgiliydi; ya da ilgisizse, “ilgili kuruluş”a bir şey denebilmeliydi.
 Batum’a köpürürken “ilgili” kuruluş; Şevket Kazan gibi “tutuklu” ziyaret ederken “ilgisiz” bir duruş.
 Neyse ki, 12 Eylül sonrası ile bugünün köprüsü siyasetçilerden Cemil çiçek yetişti: “Ziyaret gayet doğal; mesleki dayanışma” dedi.
 Ben de “gayet doğal dayanışma” anlatmak üzereydim!

 ***

 Hükümetin hoş bir “torba sentezi” var.
 “İyiler” ile “kötüler”i bir arada paketliyor.
 Hem insanları ve hakları bölüyor; hem bir adım ileri, hem bir adım geri atıyor.
 “Torba yasası” zaten öyle; bir de daha az konuşulan bir konu:
 Yeni düzenlemeler Meclis’te:
 YAŞ kararlarıyla ilişiği kesilen askerlere yargıya başvuru hakkı; emeklilik ve özlük hak kayıplarının emsallere eşitlenmesi.
 (Daha önce hükümet ve Genelkurmay’ın el ele engellediği, astsubaylara da her memur gibi 1’in 4’üne ulaşma ve intibak hakkı da gündemde)
 Fakat, “12 Eylül karşıtı” iktidar, YAŞ’la yargısız atılana hukuk getirirken; darbelerle yargısız atılana, askerlerin işkence yaptığı askerlere hak tanımıyor!
 Müthiş bir ayrımcılık!
 Fiilen darbelerle mutabık; fiilen 12 Eylül suçuna ortak.
 Muhtemelen “ilgili kuruluş”la da “ilgili” biçimde.

 ***

 Sadece 27 Mayıs’ın asker mağdurlarına, “merkez sağ” iktidarlar sayesinde hak sağlanmıştı.
 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin “asker mağdurları” ise tüm sivil iktidarlarca da hep “lanetli” sayıldı.
 Yüzlerce subay, astsubay, askeri öğrenci; 12 Mart’ta ikili; 12 Eylül’de üçlü kararnameyle ordudan atıldı. YAŞ’la atılanlar ise genellikle 28 Şubat sonrası dönemdi.
 12 Eylül darbesi “sol görüşlü” 1000 kadar subay, astsubay ve askeri öğrenci atıp “orduyu temizledi”.
 (Her iki cepheden bir kısmınız, “solcular”ı temizleyenleri bugün “solcu” sanıyor; işin tuhafı onların bazıları da kendilerini öyle sanıyor! O mağdurlar sadece haksız tutuklama kurbanı değildi; işkence kurbanıydı!)
 Birçoğu, başta İstihbarat ve Dil Okulu, görevli askerlerce işkenceden geçirildi. O subay ve astsubaylar, işkence lekesiyle göreve ve hayata devam etti; belki subayların bazısı çok çok yükseldi!..
 İşkence gören subay, astsubay ve öğrenciler ise, TSK ve hükümetlerce hayat boyu adaletsizliğe mahkum edildi.
 AKP düzenlemesi de, sadece 82 Anayasası’ndan sonra YAŞ’la atılanları kapsıyor…
 TSK’nın, Genelkurmay’ın, darbelerin, darbecilerin, “sivil” iktidarların o “lanetlileri”ni dışarıda bırakıyor
 12 (Mart, Eylül) işkencelerine adeta selam duruyor!..

 ***

 Yazıdan yazıya belki bana kızıyorsunuz ama…
 Asıl kızmanız gereken ben değilim!..
 Bu derin sivil ve askeri ikiyüzlülük ile görüntüdeki çatışmalar ardındaki asıl arazide yatan “ilgili” mutabakat!
 Bir de kadim şaşılığımız, şaşkınlığımız!