2 Temmuz 2012 Pazartesi

Profesyonel Ordu / İhsan Bal




Köklü geleneği olan güçlü devletler, aynı zamanda çağın gereklerine uygun ordulara da sahiptirler. Çünkü ulusal güç unsurları arasında en önemli ve belirleyici parametrelerden biri "askeri güç" kapasitesidir.
Bu yüzden sembolik önemine binaen tüm devlet başkanı ziyaretlerinde, en üst düzey protokol çerçevesinde askeri karşılama törenleri yapılır.
Ancak önemi ve hassasiyetinin bir sonucu olarak, "güvenin ve ülke savunmasının son dayanağı olan ordunun" eleştirilmesi çok zordur.
Hatta rasyonel kimi eleştiriler dahi çoğu defa aşırı duygusal bariyerlere çarparak eleştiri yapan açısından bir risk unsuruna dönüşür.
Eğer analoji yerindeyse, ordu, toplum için bir çocuğun babasıyla olan ilişkisinde duyduğu karşılıksız itimada ve güvene denk düşer. Bu ilişkide babanın vazifesi, koruyucu ve güçlü olmasıdır.
Bu duygu zedelenmeye başladığında çocukta yaşanan travmanın bir benzeri toplumda da yaşanmaya başlar. Hatta toplumsal hafızanın merkezine kadar yerleşen "yası tutulamamış" bu travmalar, Vamık Volkan Hoca'nın ifadesiyle "zaman çökmesi" denilen olguya yol açar.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik Irak'ta çuval geçirme, Mavi Marmara trajedisi ve son olarak Suriye tarafından uçağımızın düşürülmesi olaylarıyla, toplumsal beklenti kademe kademe yükseldi. Ancak bu beklentilerin karşılığının toplumun vicdanını tatmin edecek ölçüde verilebildiği kuşkuludur.
Belki de rasyonel ve doğru olan bugüne kadar yapılan tercihlerdir. Belki de askeri karşılık verilmemesi en doğru seçenek olmuştur. Ancak bu olasılık, madalyonun sadece bir yüzünü oluşturuyor... Toplumun emin olmak istediği, istenildiği takdirde askeri seçeneği sahaya yansıtma gücünde olup olmadığımızdır.

PARADİGMA DEĞİŞİMİ ŞART!

Daha çok terörle mücadelede zorunlu askerlik görevini yerine getiren gençlerimizin şehit olmasıyla gündeme gelen profesyonel ordu tartışmaları, bugün geldiğimiz aşamada artık bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluğa dönüşmüştür.
Saniye ve saliselerle hesaplanan füze sistemlerinden sesten hızlı uçaklara, denizaltılardan çıkarma gemilerine kadar hemen her alanda geçerli olan cari güvenlik konsepti, profesyonel askerlik lehine bir paradigma değişimini adeta dayatmaktadır.
Türkiye eğer "bölgesel güç" olma kapasitesini gerçekçi olarak alana yansıtmak istiyorsa çok hızlı ve kararlı bir şekilde profesyonel orduya geçmek zorundadır.
Günümüzün güvenlik konseptinde ancak hızlı mobilize olan, yüksek teknolojinin imkânlarıyla donatılmış, eşgüdümlü hareket edebilen ve düşman unsurları ülke sınırlarından uzak noktalarda etkisiz hale getirebilen bir ordu caydırıcı olabilir.
Artık askerlik, vatan sevgisinin yanında vatanı koruyacak kadar bilgi, beceri ve donanıma sahip olmayı gerektiren bir meslek dalıdır. Yani üst düzey bir profesyonellik işidir.
Ancak bu sayede caydırıcılık eşiğiniz yükselebilir. Ve caydırıcılık kapasiteniz ne kadar yüksekse savaştan uzak durma şansınız o nispette artar.