Biz gazete köşe yazarları, patronlarımızın çıkarlarını
ilgilendiren durumlar dışında her alanda söz sahibiyiz ve hemen her
konuda uzmanızdır.
Bu iş o noktaya dayandı ki, bazılarımız insan sperminden karakter
tahlili yapmaya veya sosyo- politik sorunların izahını spermler
üzerinden tahlil etmeye kadar dayadık uzmanlığımızı.
Ancak zamanın hızlanması, bazılarımızı hazırlıksız yakaladı.
Eskiden yüzyıl süren çağ değişimleri bilişim teknolojilerindeki devrimsel aşamalar yüzünden, her yılı bir
"Yeni Çağ" haline dönüştürmeye başladı.
Bu nedenle kafa ve kavram karışıklıkları bizlerde de artmaya başladı.
TRT Türk'ün
"Almanya Treni"ndeki buna örnek bir durumu, gazeteciler.com sitesinde okudum.
İnternet ve şarj meselesi
Bu trende bir meslektaşımız internet muhabiresi Hacer Alkan'ın yanındaki koltuğa oturmuş ve iPhone'unu uzatmış ona...
Sonrasını Alkan'ın anlatımından izleyelim:
"- Hayırdır sorunu ne, dedim.
- Şarjı çok hızlı bitiyor, dedi...
Ne anlarım ben iPhone'un şarj meselesinden, sıradan bir kullanıcısıyım...
Haliyle dedim ki
- Sen bunu bir tamirciye götür...
O an yüzündeki hayal kırıklığını görmeliydiniz...
- Ne biçim internetçisin anlarsın dedik sana getirdik...
Gel de şimdi internet ile iPhone'un şarjı arasında en küçük bir elektriklenme dahi olmadığı açıkla bakalım...
Hâlâ ona internet gazeteciliği yapanların iPhone tamirinden neden anlamayacağını anlatmakla meşgulüm::)"
Uzmanlığa saygı meselesi
Tabii ki uzmanlığa saygı göstermek doğrudur. Ama bu konuda
yanılırsanız, siz de, uzmanlığına saygı gösterdiğiniz kişi de zor
durumda kalabilir.
Ben bu durumun örneklerinden birine askerliğimi yaparken de tanık olmuştum.
Bir gün bölük komutanımız olan yüzbaşı geldi yatakhane koğuşuna.
- İçinizde piyano çalmasını bilen var mı, diye sordu...
Bu soru piyano çalmayı bilenleri heyecanlandırmıştı.
Herhalde piyano çalanlar Antalya Orduevi'nde sanatlarını icra edecekler
ve böylece kışla dışındaki yaşamın imkânlarına sahip olacaklardı.
Aramızdaki piyano çalabilenlerden üç kişi ellerini kaldırdılar.
Komutan çağırdı onları yanına.
- Bugün öğleden sonra Orduevinin üst katındaki piyanoyu aşağı kata siz taşıyacaksınız, dedi.
Balet ve görevi
Buna benzer bir başka olayı da bir arkadaşım anlatmıştı.
Devlet Bale Topluluğu'nun üyesi olan bir balet askerlik görevini yaparken, onu alay komutanlığına çağırmışlar.
- Yarın öğleden sonra komutanın eşinin daveti var. Orada dans edeceksin, demişler.
Sonra ne olduğunu anlatmadılar bana.
Hani geçmişte ünlü bir siyasetçinin
"Kuğu Gölü"ne mayo giyip gittiğini söyleyip gülerdik ya, işte öyle bir şey...
Bütün bunlardan sonra konuyu
"Bedelli Askerlik"e getirirsek herhalde hata yapmış olmayız. Bu konudaki son gelişmeleri dünkü Radikal'de Ömer Şahin şöyle özetlemişti:
Bedelli geliyor mu?
"Hükümet ile Genelkurmay arasında 'bedelli askerlik'
konusunda mutabakat sağlandı. Tek sorun zamanlama. Şehit cenazeleri
gelirken kamu vicdanında yara açılması istenmiyor. Ortalık biraz
durulunca konunun Meclis'e geleceğini duyuralım. Projenin detayları bile
belli olmuş. Bedelliden elde edilecek gelirler 'yol, su, elektrik,
memur maaşı ödensin' diye Hazine'ye bırakılmayacak. Tamamı şehit
yakınları ve gazilere verilecek. Belki bir miktarı da yoksul askerlere.
Yaş sınırının 30 yaş ve üstü olması bekleniyor. Yararlanacak kişi sayısı
da 200 bini buluyor. Peki ne zaman çıkar? İşte muamma olan bu. Her şey
silahların susmasına bağlı. Yasanın 1 Ocak 2012 tarihiyle yürürlüğe
girmesi ise büyük olasılık."