15 Temmuz 2016 Cuma

Askerle eskiye dönüş

Vesayetle mücadele süreci tersine döndü. AKP iktidarı, ilk döneminde yaptığı yasal değişiklikleri daha kapsamlı olarak birer birer geri getiriyor...

AKP, iktidara gelmesinin ardından “askeri vesayeti ortadan kaldırıyoruz” söylemiyle yaptığı bütün uygulamalarını tersine çevirmeye başladı. Atabeyler soruşturmasıyla başlayan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) hedef alan ve çok sayıda mağdurun oluşmasına neden olan yargı süreci büyük oranda tersine döndü. Kaldırdığı EMASYA protokollerinin yerine çıkarılan yasal düzenleme Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dün onaylanırken, geri adım atılmayan tek konu GES Komutanlığı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TSK’ye terörle mücadelede yetki veren ve koruma getiren düzenlemeleri içeren yasayı onaylamasıyla AKP iktidarının ilk yıllarında başlayan “vesayete karşı mücadele” de sona doğru yaklaşıyor.

AKP iktidara gelmesinin ardından uygulamalarıyla TSK’yi hedef aldı. Ergenekon, Balyoz gibi isimli davalardan çok sayıda asker gözaltına alındı, tutuklandı. Askerin yetkisi olmadığı gerekçesiyle kolluk güçlerinin dışındaki birliklerin “kışlaya çekilmesi” gerekçesiyle, EMASYA protokolleri iptal edildi.

Davalarda geri adım
17-25 Aralık soruşturmalarının ardından ilk olarak isimli davalarda geri adım atıldı, mağdurlar salıverildi, davalar yeniden görülmeye başlandı. Sanıklarının tamamı asker olan Balyoz davasında yargılananların mağdur olduğu beraat kararıyla ortaya çıktı. Ergenekon davası ise Yargıtay aşamasında bulunuyor.

Temmuz 2015’te PKK saldırılarının artmasının ardından polis ve jandarmanın yanı sıra TSK’nin tüm muharip birlikleri terörle mücadelede devreye girdi. Ancak AKP’nin “askeri vesayeti kaldırıyoruz” gerekçesiyle yaptığı düzenlemeler, kolluk güçleri dışında askeri birliklerin asayiş olaylarında kullanımına sınırlama getiriyordu, Genelkurmay Karargâhı sorunu hükümete iletti. Yıldırım’ın hükümeti kurmasının ardından ele alınan ilk tasarılardan oldu.

Askere yetki ve güvence
AKP bir kere daha geri adım attı ve EMASYA ile kaldırdığı düzenlemeyi daha düzenli ve kapsamlı geri getirdi. Onaylanan yasa terörle mücadelede görevlendirilen askeri birliklere ciddi yetki ve hukuk güvencesi sağlıyor.

AKP’nin vesayetle mücadele gerekçesiyle TSK’ye yönelik yaptığı düzenlemelerden biri de GES Komutanlığı idi. Gelinen aşamada AKP’nin ilk döneminde TSK’yi zayıflatan düzenlemelerden geri adım atılmayan tek konu olarak GES komutanlığı kalmış durumda.

“TSK’nin her türlü yasadışı dinleme yaptığı” gerekçesiyle MİT’e bağlanan kurumun bütün personelinin değiştirildiği öğrenildi. Askeri uzmanlar, kurumun imkân ve kabiliyetleri göze alındığında MİT’in değil TSK’nin kontrolünde olması gerektiğini savunuyor. Uzmanlar, “Suriye’de Irak’ta durum ortada. Başka hiçbir ülkenin buna benzer sorunu yok. Silahlı Kuvvetleri bölgesel izleme yapan elektronik sistemleri olmayan tek ülke ise Türkiye” gerekçesini dile getiriyor.

MİT TIR’ları dava dosyasında deliller tutanakla ‘kaybedilmiş’


Cihatçılara silah taşıyan MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin soruşturmada, Adli Emanet’ten çıkartılan DVD,CD ve hafıza kartlarının geri konulmadığı ortaya çıktı

Suriye’ye doğru yol aldığı sırada jandarma tarafından durdurulan ve cihatçı çetelere silah ve mühimmat taşıdığı anlaşılan MİT TIR’ları davasında, sanık Tuğgeneral Celepoğlu’nun talebi, soruşturma aşamasında dosyadan bazı delillerin çıkartıldığı şüphesini doğurdu. Soruşturma dosyasındaki 17 Şubat 2014 tarihli bir tutanağa göre, incelenmek üzere Adli Emanet’ten çıkartılan “iki DVD, bir CD, iki hafıza kartı, bir görüntü CD’si, bir ses kayıt kaseti” Adli Emanet’e geri konmadı. Avukat Vural Ergül’e göre bu durum Emniyet’ten alınan görüntü kayıtlarının ‘ortadan kaldırıldığına’ ve Jandarmanın olayın faili olarak yalnızlaştırıldığına işaret ediyor.

Kasa açıldı...
17 Şubat 2014 tarihli tutanağa göre, olay yeri görüntüleri önce jandarmadan istendi. Ancak jandarma birimleri tüm görüntülerin soruşturma dosyasına eklenmek üzere gönderildiğini belirtti. Bunun üzerine 2014/2 soruşturma sayılı dosya kapsamında Cumhuriyet Savcısı Cumali Tülü’nün odasındaki çelik kasa açılarak, “bir adet flash bellek (MOBESE görüntüleri) ve dört adet CD ile Adli Emanet’in 2014/21 Emanet sırasında kayıtlı iki adet DVD, bir adet CD, iki adet hafıza kartı, bir adet görüntü CD’si, bir adet ses kayıt kaseti” tüm görüntüler incelenmek ve çoğaltılmak üzere emanet memuruna verildi.

Tutanakta da kayıt altına alınan usulsüzlük işte bu noktada başladı. Yine aynı tutanağa göre, savcının odasındaki çelik kasadan ve Adli Emanet’ten çıkartılan delillerin bir kısmı, yerine konulurken ‘ortadan kayboldu.’ Tutanağın devamında, “2014/2 dosyada bulunan ve yukarıda belirtilen dört adet CD ve bir adet flash bellek dosyasına geri konuldu” denmekle yetiniliyor. Bir başka deyişle, tutanak incelenmek üzere Emanet’ten ve Cumhuriyet Savcısının kasasından çıkartılan “iki adet DVD, bir adet CD, iki adet hafıza kartı, bir adet görüntü CD’si ve bir adet ses kayıt kasetinin” akıbetine değinilmiyor.

7 kişi şahit oldu
Tutanak, Cumhuriyet Savcısı, Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Adana TEM Şube Müdürü, komiser, bir polis memuru, bir emanet memuru, bir de zabıt katibi tarafından, yani 7 kişi tarafından imza altına alınmış halde. Bu da, soruşturma dosyasından incelenmek üzere çıkartılan delillerin ‘eksilerek’ emanete geri konuluşuna, 7 devlet görevlisinin nezaret ettiğini ortaya koyuyor.

Dosyadaki görüntüler hangi kurumun?
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde birleştirilen MİT TIR’ları ve Selam Tevhid davalarının sanıklarından Tuğgeneral Hamza Celepoğlu’nun Avukatı Vural Ergül, tutanağın ortaya koyduğu ‘kayıp delil şüphesi’ hakkında bir dizi talepte bulundu. Dilekçesinde, “Soruşturmalarda tüm varsayım ve kurgular; TIR’ların durdurulduğu görüntülerin jandarma tarafından servis edildiğine ilişkindir. Ancak görüntülerin hangi kameralara ait olduğu, hangi kurum kameralarıyla kayıt altına alındığı ve kim tarafından servis yapıldığına ilişkin bir soruşturma sonucu ortada yoktur” ifadelerini kullanan Ergül, tutanakla tespit edilen ancak geri konmayan delillerin akıbetini, TIR’ların durdurulması olayına ilişkin Emniyet’ten görüntü istenip istenmediğini ve görüntülerin kaynağına ilişkin bir soruşturma olup olmadığını sordu.

‘Kaynak araştırılırsa kumpas çökecek’
Avukat Ergül, BirGün’e yaptığı değerlendirmede tutanakla ortaya çıkan şüphelerin ne anlama geldiğini şu sözlerle açıladı: “Eğer Can Dündar tarafından yayımlanan görüntülerin kaynağı araştırılır ve kaynak jandarmadan bir başka kurum, sözgelimi MİT, adliye (Adli Emanet) veya Emniyet’te çıkarsa, bu halde MİT TIR’ları seri kumpaslarının tamamı çöker. Çünkü bu durumda, IP’si tespit edilemeyen bir ihbara konu edilmiş Can Dündar’ın ‘Rüşvete manşet’ yalanı, Celepoğlu’nun avukatlarının Dündar’a çantayla 3 milyon 650 bin TL verdikleri gibi kurguların birer düzmece olduğu ortaya çıkar. Kumpasları ayakta tutmak, yenilerini ekleyerek sürdürebilmek için görüntülerin jandarmaya ait olduğu varsayımını ayakta tutmak zorundalar.”