6 Haziran 2011 Pazartesi

‘ER MEKTUBU’ GÖRÜLDÜ VE PKK / Önder Aytaç

Bir erden gelen mektup. Mektubun orjinaline hiç dokunmaksızın aynen buraya koyuyorum. Siz de lütfen ön yargısız, art niyetsiz ve başa başka hesap ve planlar yapmadan yazılanları okur musunuz? Ayrıca bu mektubun benzeri yüzlerce farklı mektuplar aldığımı da size söylemeliyim. Siz de çevrenizde askerliğini yenice yapmış ve geri gelmişlerle konuşacak olursanız, eminim benzeri şeyleri sıklıkla duyarsınız.

 ‘…İyi Günler Hocam,
Yakın zamanda Şırnak sınır taburlarının birisinde kısa dönem askerliğimi tamamlayarak geldim. Oralarda az çok askerlik yapanlar, biraz çevresiyle ilgili olanlar işlerin nasıl yürüdüğünü de çok iyi bilirler. Orda askerlerin ve taburların çağdışı hallerinden bahis ayrı bir konudur. Asıl izlemelerin nasıl yapıldığı konusunu yazmak istedim.
Benim askerlik yaptığım zamanda hemen hemen her gün geçişlerle ilgili istihbarat gelirdi. Üst bölgeler ya da pusu atan ekipler her gün bilgi akışını sağlarlar. 50 katır 50 insan. 100 katır 100 insan haberlerini çok alırdık. Hiçbirisine de müdahale olmaz, yeter ki yakınlardan geçiş olmasın. Sızma ihtimali olmasın. Zaten bir görüntü alındığı zaman önce tabur hareket merkezine oradan tugaya tümene derken geri dönenen kadar haber gelen çoktan geçmiş olurdu.
Bizden önceki dönemde 2010 Mayıs ayında Uludere kırsalında bir uzman komando çavuş şehit olmuştu. Bizim taburun baktığı üst bölgelerden birisine yapılan bir sızmada çıkan çatışma sonucunda şehit olmuştu. Sızma tam bir saldırı idi aslında. Katırların üstüne kurulan seri atış yapan silahlarla üst bölge tam bir baskın yemişti. Neyse ki insiyatif alabilen komando birliklerinin orda olması çok ciddi bir kaybı önlemişti. İnsiyatifi de ancak 5 metre kala alabilmişlerdi. Yoksa o şehit de, belki de, yaşıyor olacaktı.
Dün aldığım habere göre yine aynı bölgeden geçiş olmuş. Henüz saldırı gerçekleşmeden komando birlikleri bölgeye sevk edilmiş. Çatışma sonucunda 5 terörist öldürülmüş. Geçen yıldan ders alındığından, bu sefer önceden müdahale edilmiş. Psikolojik olarak geçen yıldan ders alınmış olabilir gerçekten. Ama normal geçişlere müdahale edilmezken bu zamanda neden müdahale ediliyor acaba diye de aklımdan geçmiyor değil.
Benim anlamadığım nokta cesetler sırtlarında alınıp götürülürdü. Ben ordayken kendi gözlerimle gördüm termal kamerada. Bir çatışmadan 2 kişiyi sırtlarına alıp götürmüşlerdi. Şimdi, neden ceset arıyorlar anlamadım? Sanki ilk kez mi terörist öldürüldü?..’
Bu da bir başka bana gelen mektuptan küçücük düşündürücü bir alıntı. Yorumu da sizlere bırakıyorum: ‘…Askerdeyken komutanımız derdi dikkatli olun taciz ateşi olacak. O akşam gerçekten de taciz ateşi aksam olurdu. İstihbarat var, yetenekli timler var, silah teçhizat var. Üstüne üstlük, canlı görüntüler de var heronlarda. Ne yok peki o zaman? Olmayan tek şey, PKK’nin bitirilme isteği mi yoksa? Düşünün PKK olmasa, bu kadar generaller, lojistik firmalar, onca silahlar, mühimmatlar, hepsi de etkisiz ve gereksiz hale mi gelecek?..’
Bilmem ki bu soruların yanıtlarını verecek yetkili birileri çıkar mı? Ya da yazılanlar sadece birer hayal midir? Keşke hayal olsaydı. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Bence bir an önce profesyonel ordu kurulmalı ve her şehit düşen ana kuzusu erin hesabı başındaki komutanından yargı yoluyla sorulmalı, değil mi?.. Hukuk devletiysek bu olmalı. Hem de bağımsız tek tip yargı içinde. Askeri mahkemelerin olmadığı bir statüde…