7 Ocak 2011 Cuma

11 bin yargıç ve savcı 730 bin asker / Oral Çalışlar

Mevcut 14 bin 697 hâkim ve savcı kadrosunun 3796'sı, 37 bin 262 adalet personeli kadrosunun ise 6911'i boş.

Son günlerde “Bu katiller nasıl serbest kaldı” sorusu beyinleri meşgul ediyor ve vicdanları yaralıyor. Hepimiz, elimizden geldiğince, tablonun arka planındaki dinamikleri algılamaya çalışıyoruz. Temel etkenlerden biri -ki günlerdir gazeteler, televizyonlar bunu anlatıyorlar- şu: Hâkim ve savcılar sayıları ve kapasiteleriyle artan dava yükünü kaldıramıyorlar.

Bu, sorunun ‘maddi’ kısmı... (‘Manevi durum’u ise yıllardır tartışıyoruz. Hâkim ve savcıların, özellikle de yüksek yargı mensuplarının, büyük bölümünün demokrasi ve insan hakları duyarlılığı düşük, devletçi-milliyetçi eğilimi yüksek kişilerden oluştuğunu yapılan araştırmalardan biliyoruz).

Türkiye’de 11 bin 100 civarında hâkim ve savcı bulunduğundan söz ediliyor. Hızla artmakta olan iş yüküne rağmen hâkim ve savcıların sayıları bir türlü artmıyor.

Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre bir hâkime düşen dava sayısı on yılda yüzde 29 arttı. 1998 yılındaki dava sayısı 4 milyon 100 bin iken bu sayı 2007 yılında 5 milyon 935’e ulaştı. Bir hâkime düşen yıllık dava sayısı ise 1998 yılında 734 iken, 2007 yılında bu sayı 948’e ulaştı.

Mevcut 14 bin 697 hâkim ve savcı kadrosunun 3796’sı boş. 37 bin 262 adalet personeli kadrosunun ise 6911’i boş.

Yunanistan’da üç katı oranda hâkim
Avrupa Konseyi Etkin Yargı Komisyonu’nun (CEPEJ) 2008 yılında yayımlamış olduğu verilere göre 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı; Türkiye’de 9, Almanya’da 24.5, İngiltere’de 16.6, Yunanistan’da 28.4. Avrupa ülkelerinde bir hâkimin 1 yılda bakabildiği azami dava sayısı yaklaşık olarak 200 iken, Türkiye’de bir hâkimin 1 yılda bakabileceği öngörülen dava sayısı 1000 civarında.

Sayılara devam edelim: İngiltere’de kişi başına düşen hâkim ve savcı sayısı Türkiye’nin iki katına yakınken asker sayısı 178.000. (Bizim asker miktarımız ise 730.000 yani İngiltere’nin tam dört katı.) Aynı karşılaştırmayı Almanya ile yaptığımızda da paralel bir tablo çıkıyor.

82 milyon nüfusu olan Almanya’daki hâkim ve savcı sayısı bizdeki rakamın yaklaşık iki katı (2006 sonu verilerine göre Almanya’da 20.138 hâkim ve savcı var), Almanya’nın asker sayısı ise şu anda 246 bin. (Almanya Savunma Bakanlığı bu sayının adım adım 150 bine düşürüleceğini açıkladı.)

Militer bir devletten hukuk devletine

Türkiye, militer bir devletten bir hukuk devletine dönüşememenin sancılarını yaşıyor. Hâkim ve savcı sayınız Avrupa ülkelerindeki ortalamanın yarısı kadarken asker sayınız onlardaki ortalamanın üç-dört katıysa, adalet sisteminizin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırılabilecek bir düzeyde seyretmesini bekleyemezsiniz.

Baştaki noktaya dönersek; Türkiye’de Adalet Bakanlığı’nın bütçe içindeki payı yüzde 1.4, Milli Savunma Bakanlığı’nınki ise yüzde 5.27 düzeyinde.

14 bin hâkim ve savcının kadrosunun bunca sıkışıklığa rağmen 3 binini hâlâ boş bırakan devlet/hükümetin, iş asker sayısının azaltılmasına yönelik adımlar atmaya geldiğinde de yerinde saydığını görmekteyiz. Hatta Genelkurmay Başkanlığı asker sayısının yetmediğine ilişkin raporu hükümetin önüne koyabiliyor. Kimse de buna tepki göstermiyor. Bazılarımız ise dünyanın en kalabalık ordularından birisine sahip olmanın övüncüyle yaşamayı sürdürüyor.

Sonra da Türkiye’nin bir askeri darbeler ülkesi olduğundan şikâyet ediyoruz. Hâkimlerin dosyalara yetişemediğini söylüyoruz. Bütün bunlar yaşanırken Adalet Bakanlığı’na ayrılan bütçe payını tartışana da rastlamak pek mümkün olmuyor.

Eğer bir ülke ekonomik kaynaklarının ve insan kaynaklarının bu kadar büyük bir bölümünü askere yönlendirip adalete bu kadar az pay ayırırsa o ülkenin, en azılı katillerinin sokaklara bırakılmasını şaşkınlıkla karşılamak gibi bir lüksü olamaz.

Bu, bir tercih meselesi, bir öncelikler meselesi…