11 Şubat 2013 Pazartesi

Darbelerle mücadeleden geriye dönüş olmaz / Ekrem Dumanlı

Son günlerde yaşanan bazı hadiseler ve bazı açıklamalar darbelerle mücadele konusunda geri adım atılacağına dair bir kuşkuya neden oluyor. Başbakan Erdoğan'ın bir kısım açıklamalarını mücadeleden vazgeçme manasına getirenlerden tutun, yeni yargı paketinin hazırlanmasına kadar pek çok gelişmeyi art arda sıralayan bazı kişiler, hükümetin demokrasi yolunda hukuka verdiği desteğin bittiğini ifade ediyor. Sevinçten elleri patlarcasına alkış tutanların iflah olmaz ‘AKP ve Tayyip düşmanı' olması da gözden kaçmıyor. Ne gariptir ki siyasî iktidarı ve onun liderini yurtiçi ve yurtdışında sürekli ispiyonlayanlar da hükümeti gaza getirmek için büyük bir kampanyanın içinde yer alıyor. “Dediğimiz noktaya geldiniz...” şeklinde olaylara yaklaşanların beklentileri büyük.

Mesele tam da öyle değil aslında. Ne hükümetin ne de Başbakan'ın demokrasi dışı yolları benimseyerek kanun dışı işlere bulaşanları kurtarma gibi bir niyetinin olduğunu sanmıyorum. Çünkü bu ülkenin darbelerden neler çektiğini, askerî ve bürokratik vesayetin nasıl korkunç işler yaptığını en iyi bilecek siyasi kadrolar AK Parti'de görev yapıyor. Halkın bu partiye en zor zamanda verdiği desteğin bir sebebi de bu. Yani, anti-demokratik yollarla ve illegal planlarla milletin önünü kesenlere karşı verilen mücadele halkı bu iktidarın arkasında kenetledi. E-muhtıranın ve 367 saçmalığının hesabını halk yüzde 50'ye varan bir destekle kesti. Zaten bu yüzden yüzlerce seçim konuşması ‘çetelerle ve darbecilerle mücadele' konusuna hasredildi.

İyi niyetli, insanî bazı açıklamaları kadim medya, darbe davalarını itibarsızlaştırma operasyonuna çevirdi. Bu durumu iktidarın görmemesi mümkün değil. Yargıdaki bir kısım aksaklıkları dile getirmek ve bunların izalesi için gayret sarf etmek ayrı; topyekûn darbe davalarını boşa çıkaracak bir hamle yapmak apayrı bir konu. KCK davası da öyle. Bazıları her yargı paketinin içinden PKK/KCK'ya meşruiyet çıkacak gibi bekleşiyor. Görülüyor ki öteden beri darbe işlerine sıcak bakan bir zümre iktidarın o mücadelede geri adım attığına dair umuda kapılmış, beklenti içine girmiş durumda. Kanaat-i acizanemce boşuna bir beklenti bu; çünkü o beklentinin icra edilmesi AK Parti'nin verdiği demokrasi mücadelesini anlamsız hale getirir. Partide öyle bir hava da yok.

PANORAMA

Darbe davaları bir kısım medya tarafından her vesileyle itibarsızlaştırılıyor. Bir yandan darbecilik suçu hiç işlenmemiş gibi davranılırken, bir yandan da coşkuyla şuuraltı patlamalar ortaya çıkıyor. Mesela bir CHP milletvekili, “Darbe yapacak komutan kalmadı.” diyor. Bakmayın vitrinlik beyanlara; adam pek çok kişinin asıl hissiyatına tercüman oluyor. Bugün darbe davalarını itibarsızlaştırmak için kıvrak çalım atanların hemen hepsinin şuuraltında darbe yapacak ve siyasî iktidarı dipçikle hizaya getirecek asker özlemi vardır. Durum maalesef budur.

İstanbul Barosu’nda sular durulmuyor. Balyoz Davası sanıkları için avukat görevlendirmeyerek davayı tıkamak isteyen, her fırsatta Silivri’ye giderek Ergenekon sanıklarına destek veren Baro, tepkilerle yüz yüze gelmişti. Şimdi haklarında açılan davalar nedeniyle yönetim kurulu üyeliği düşmesi gereken yönetimdeki kişiler, olağanüstü genel kurul toplantısı yapmaya karar verdi. Bu bir kaçış; kanundan kaçış. Ne hallere düştü koca Baro? Gerek var mıydı ki!