28 Şubat soruşturması kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Karadayı, savunmasında, BÇG'de görev alan astlarını suçladı.
28
Şubat soruşturması kapsamında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral
İsmail Hakkı Karadayı'yı gözaltına aldıran ve mahkemeye sevk eden
soruşturma savcısı Mustafa Bilgili, 'Karadayı'nın hiçbir belgede
imzasının olmaması, onun bu oluşumdan (Batı Çalışma Grubu) haberdar
olmadığı anlamına gelmez' ifadesini kullandı. Mahkeme tarafından
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Karadayı'yı tutuklama
talebiyle mahkemeye sevk eden savcı Bilgili, sevk yazısını şu
gerekçelere dayandırdı:
'Şüphelinin hiçbir belgede imza ve parafı olmadığı görülmekte. Ancak hiçbir belgede imza ve parafının olmaması bu oluşumdan haberdar olmadığı anlamına gelmez. Zira şüphelilerin ifadeleri doğrultusunda bu faaliyetlerin Genelkurmay Başkanı'nın haberi olmadan olması hayatın doğal akışına aykırıdır. Bu nedenle tutuklanmasına karar verilmesi talep olunur.' Yeni Şafak'tan öğrenildiğine göre, Savcı Bilgili'nin mahkemeye sunduğu deliller arasında 28 Şubat döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir imzalı 'Genelkurmay Başkanı'nın emriyle' yazılı belgelerin de olduğu öğrenildi.
BELGELERİ GÖRMEDİĞİNİ İDDİA ETTİ
Karadayı'ya soruşturma dosyasındaki 10 Nisan 1997 tarihli 'BÇG konulu belge', '29 Nisan 1997' tarihli BÇG rapor konulu belge', '06 Mayıs 1997 Harekat Konsepti konulu belge' ve '27 Mayıs 1997 Genelkurmay Başkanlığı Batı Eylem Planı ve Ekleri' konulu belgeler gösterilerek suç şüphesi isnat edildi. Karadayı'ya gösterilen belgelerin yanısıra savcılık makamında ifadeye konu olacak, Batı Çalışma Grubu (BÇG) oluşumunu gösteren kroki ve şeması da yer aldı. Dosyaya ayrıca şüpheli anlatımları ve dijital bulguların da konulduğu belirtildi. Kendisine isnat edilen bu soruları ve belgeleri hiç görmediğini söyleyen Karadayı, savcıya şu ilginç yanıtı da verdi: 'Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları paralelinde karargah böyle bir çalışma yapabilir. Bu belgeleri görmedim ama böyle bir çalışma yapması normaldir.'
ADLİ KONTROL EMSAL OLMAZ
Mahkemenin, İsmail Hakkı Karadayı ile ilgili verdiği 'adli kontrol' kararı diğer davaların tutukluları için umut haline dönüştü ancak sözkonusu kararın, 'Balyoz', 'Ergenekon' ve '28 Şubat' davaları kapsamında halihazırda cezaevlerinde tutuklu bulunan diğer sanıkların tutukluluk hallerine itirazlarına emsal teşkil etmeyeceği öğrenildi. Öte yandan 28 Şubat soruşturmasına ilişkin savcılık iddianamesinde de herhangi bir değişiklik olmayacak. Karadayı hakkında verilen karara ilişkin kısımların da metne eklenmesinin ardından iddianamenin birkaç hafta içerisinde bitirilerek mahkemeye sunulacağı belirtildi.
Akla mantığa uygun değil
28 Şubat darbe döneminin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, mahkemede verdiği savunmada, o dönem Genelkurmay Karargahı'nda medya ve yargı mensuplarına verilen brifinglerin 'talep' üzerine gerçekleştiğini iddia etti. 'Genelkurmay Başkanlığı'nda gazetecilere brifing verilmiş olabilir. Zaman zaman gelen talepler üzerine gazetecilere brifing verilmiş olabilir. Yasal çevçevede yapılan ve talep halinde bilgi verilmiş olabilir. Bu tür talepler Genelkurmay Başkanı'na çıkmaz' diyen Karadayı, 28 Şubat sürecinde TV'lerde boy gösteren figürlerin de TSK tarafından kullanılmadığını ileri sürdü: 'Müslüm Gündüz, Fadime Şahin'in kullanıldığı iddialarını saçma buluyorum. Öyle bir şey olmamıştır. Gazetecilere 'şu haber yapılsın bu yapılsın' diye haber yapılması için çalışılmaz. Genelkurmay'ın böyle bir şey yapması akla mantığa uygun değil.'
Demirel olmazsa her şey eksik kalır
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın savcılık ifadesinde, 'Hükümete görevi süresince hiçbir baskımız olmadı. 28 Şubat darbe değildir. Her şey Anayasaya uygun olarak yapıldı. İrtica ile mücadele konusundaki çalışmaları Demirel'in kendisi sordu, kendisine de MGK kararlarını anlattım' sözleriyle savunmasını değerlendiren 28 Şubat döneminin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Karadayı'nın dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i işaret ettiğini söyledi.
'Karadayı'nın her şeyi reddetmesi Demirel'i işaret ediyor. Sığındığı liman Demirel gibi gözüküyor. BÇG belgesini aldığında Demirel 28 Şubat sürecini frenleyebilirdi. Bizim verdiğimiz BÇG'yi deşifre eden belge ile ilgili ne işlem yaptığını açıklasın. Sayın Demirel'in yargılanması gerektiği kanaatindeyim. Demirel, BÇG belgelerini araştırılması için Karadayı'ya verseydi söyleyecek bir sözümüz yoktu. Ama tersi olmuştur' diyen Orakoğlu, 28 Şubat cuntacılarının 'Sayın Demirel olmasaydı biz 28 Şubat'ı başaramazdık' dediklerini hatırlattı. Orakoğlu şunları söyledi:
SADECE ASKERLER DEĞİL
'28 Şubat'ı yalnızca askerler yapmadı. Askerleri kışkırtan ciddi sermaye grupları, üniversite grupları, sivil toplum kuruluşları oldu. 28 Şubat soruşturması Demirel'siz eksik kalır. Durdurabilirdi ama durdurmadı.'
Tankları da mı görmedi?
28 Şubat sürecinde İsmail Hakkı Karadayı'nın her şeyden habersizmiş gibi davranmasını eleştiren Bülent Orakoğlu, 'Sincan'da tanklar yürüyecek, binlerce insan mağdur edilecek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepesinde yer alan ismin haberi olmayacak. Çevik Bir de Karadayı'yı suçlayarak 'nasıl sıyrılabilirim' derdinde. İşin ilginç ve önemli boyutu bazı belgeler dışında Karadayı'nın imzasının olmamasıdır. Nasıl kendisini korumuş. Bu durumun iyi incelenmesi gerekir' diye konuştu.
Menderes'in vebali var
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Üyesi ve AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, İsmail Hakkı Karadayı'nın mahkemedeki ifadelerine tepki gösterdi. Özdağ, 'Batı Çalışma Grubu (BÇG) gibi gruplar kurulurken bir Genelkurmay Başkanı'nın habersiz olması mümkün değil. Görmediyse nasıl bir Genelkurmay Başkanı? Gördüyse ve sustuysa ciddi bir nakıslıktır, demokrasiye ihanettir' dedi. Karadayı'nın Meclis Komisyonu'nda sarf ettiği 'Adnan Menderes ezanı aslına uygun şekilde okuttuğu için idam edildi' sözlerini hatırlatan Özdağ, 'Bu sözler onun demokrasiyi içselleştiremediğini göstermektedir' diye konuştu.
HESABI SORULMALI
Özdağ, şunları söyledi:'Hesabı sorulmalı. Hesabını sormazsak Menderes ve arkadaşlarının vebali üzerimizde olur. 28 Şubat'ta okullarından, istikballerinden edilen çocukların; 1971'in 1980'in çocuklarının vebali üzerimizde olur. Darbecilerle hesaplaşmazsak demokrasi ile tanışamayız. 1960 darbesinin hesabı sorulsaydı 28 Şubat olmayacaktı. 1971'in hesabı sorulsaydı 1980, 28 Şubat olmayacaktı. Hesabı sorulmayan her darbe bir başkasının teşvikçisi haline dönüştü.'
'Şüphelinin hiçbir belgede imza ve parafı olmadığı görülmekte. Ancak hiçbir belgede imza ve parafının olmaması bu oluşumdan haberdar olmadığı anlamına gelmez. Zira şüphelilerin ifadeleri doğrultusunda bu faaliyetlerin Genelkurmay Başkanı'nın haberi olmadan olması hayatın doğal akışına aykırıdır. Bu nedenle tutuklanmasına karar verilmesi talep olunur.' Yeni Şafak'tan öğrenildiğine göre, Savcı Bilgili'nin mahkemeye sunduğu deliller arasında 28 Şubat döneminin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir imzalı 'Genelkurmay Başkanı'nın emriyle' yazılı belgelerin de olduğu öğrenildi.
BELGELERİ GÖRMEDİĞİNİ İDDİA ETTİ
Karadayı'ya soruşturma dosyasındaki 10 Nisan 1997 tarihli 'BÇG konulu belge', '29 Nisan 1997' tarihli BÇG rapor konulu belge', '06 Mayıs 1997 Harekat Konsepti konulu belge' ve '27 Mayıs 1997 Genelkurmay Başkanlığı Batı Eylem Planı ve Ekleri' konulu belgeler gösterilerek suç şüphesi isnat edildi. Karadayı'ya gösterilen belgelerin yanısıra savcılık makamında ifadeye konu olacak, Batı Çalışma Grubu (BÇG) oluşumunu gösteren kroki ve şeması da yer aldı. Dosyaya ayrıca şüpheli anlatımları ve dijital bulguların da konulduğu belirtildi. Kendisine isnat edilen bu soruları ve belgeleri hiç görmediğini söyleyen Karadayı, savcıya şu ilginç yanıtı da verdi: 'Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları paralelinde karargah böyle bir çalışma yapabilir. Bu belgeleri görmedim ama böyle bir çalışma yapması normaldir.'
ADLİ KONTROL EMSAL OLMAZ
Mahkemenin, İsmail Hakkı Karadayı ile ilgili verdiği 'adli kontrol' kararı diğer davaların tutukluları için umut haline dönüştü ancak sözkonusu kararın, 'Balyoz', 'Ergenekon' ve '28 Şubat' davaları kapsamında halihazırda cezaevlerinde tutuklu bulunan diğer sanıkların tutukluluk hallerine itirazlarına emsal teşkil etmeyeceği öğrenildi. Öte yandan 28 Şubat soruşturmasına ilişkin savcılık iddianamesinde de herhangi bir değişiklik olmayacak. Karadayı hakkında verilen karara ilişkin kısımların da metne eklenmesinin ardından iddianamenin birkaç hafta içerisinde bitirilerek mahkemeye sunulacağı belirtildi.
Akla mantığa uygun değil
28 Şubat darbe döneminin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, mahkemede verdiği savunmada, o dönem Genelkurmay Karargahı'nda medya ve yargı mensuplarına verilen brifinglerin 'talep' üzerine gerçekleştiğini iddia etti. 'Genelkurmay Başkanlığı'nda gazetecilere brifing verilmiş olabilir. Zaman zaman gelen talepler üzerine gazetecilere brifing verilmiş olabilir. Yasal çevçevede yapılan ve talep halinde bilgi verilmiş olabilir. Bu tür talepler Genelkurmay Başkanı'na çıkmaz' diyen Karadayı, 28 Şubat sürecinde TV'lerde boy gösteren figürlerin de TSK tarafından kullanılmadığını ileri sürdü: 'Müslüm Gündüz, Fadime Şahin'in kullanıldığı iddialarını saçma buluyorum. Öyle bir şey olmamıştır. Gazetecilere 'şu haber yapılsın bu yapılsın' diye haber yapılması için çalışılmaz. Genelkurmay'ın böyle bir şey yapması akla mantığa uygun değil.'
Demirel olmazsa her şey eksik kalır
Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın savcılık ifadesinde, 'Hükümete görevi süresince hiçbir baskımız olmadı. 28 Şubat darbe değildir. Her şey Anayasaya uygun olarak yapıldı. İrtica ile mücadele konusundaki çalışmaları Demirel'in kendisi sordu, kendisine de MGK kararlarını anlattım' sözleriyle savunmasını değerlendiren 28 Şubat döneminin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Karadayı'nın dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i işaret ettiğini söyledi.
'Karadayı'nın her şeyi reddetmesi Demirel'i işaret ediyor. Sığındığı liman Demirel gibi gözüküyor. BÇG belgesini aldığında Demirel 28 Şubat sürecini frenleyebilirdi. Bizim verdiğimiz BÇG'yi deşifre eden belge ile ilgili ne işlem yaptığını açıklasın. Sayın Demirel'in yargılanması gerektiği kanaatindeyim. Demirel, BÇG belgelerini araştırılması için Karadayı'ya verseydi söyleyecek bir sözümüz yoktu. Ama tersi olmuştur' diyen Orakoğlu, 28 Şubat cuntacılarının 'Sayın Demirel olmasaydı biz 28 Şubat'ı başaramazdık' dediklerini hatırlattı. Orakoğlu şunları söyledi:
SADECE ASKERLER DEĞİL
'28 Şubat'ı yalnızca askerler yapmadı. Askerleri kışkırtan ciddi sermaye grupları, üniversite grupları, sivil toplum kuruluşları oldu. 28 Şubat soruşturması Demirel'siz eksik kalır. Durdurabilirdi ama durdurmadı.'
Tankları da mı görmedi?
28 Şubat sürecinde İsmail Hakkı Karadayı'nın her şeyden habersizmiş gibi davranmasını eleştiren Bülent Orakoğlu, 'Sincan'da tanklar yürüyecek, binlerce insan mağdur edilecek, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepesinde yer alan ismin haberi olmayacak. Çevik Bir de Karadayı'yı suçlayarak 'nasıl sıyrılabilirim' derdinde. İşin ilginç ve önemli boyutu bazı belgeler dışında Karadayı'nın imzasının olmamasıdır. Nasıl kendisini korumuş. Bu durumun iyi incelenmesi gerekir' diye konuştu.
Menderes'in vebali var
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Üyesi ve AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, İsmail Hakkı Karadayı'nın mahkemedeki ifadelerine tepki gösterdi. Özdağ, 'Batı Çalışma Grubu (BÇG) gibi gruplar kurulurken bir Genelkurmay Başkanı'nın habersiz olması mümkün değil. Görmediyse nasıl bir Genelkurmay Başkanı? Gördüyse ve sustuysa ciddi bir nakıslıktır, demokrasiye ihanettir' dedi. Karadayı'nın Meclis Komisyonu'nda sarf ettiği 'Adnan Menderes ezanı aslına uygun şekilde okuttuğu için idam edildi' sözlerini hatırlatan Özdağ, 'Bu sözler onun demokrasiyi içselleştiremediğini göstermektedir' diye konuştu.
HESABI SORULMALI
Özdağ, şunları söyledi:'Hesabı sorulmalı. Hesabını sormazsak Menderes ve arkadaşlarının vebali üzerimizde olur. 28 Şubat'ta okullarından, istikballerinden edilen çocukların; 1971'in 1980'in çocuklarının vebali üzerimizde olur. Darbecilerle hesaplaşmazsak demokrasi ile tanışamayız. 1960 darbesinin hesabı sorulsaydı 28 Şubat olmayacaktı. 1971'in hesabı sorulsaydı 1980, 28 Şubat olmayacaktı. Hesabı sorulmayan her darbe bir başkasının teşvikçisi haline dönüştü.'