İstanbul’a çökelim, acıma yok tepeleme var…
Balyoz
darbe planıyla ilgili mahkûmiyetin gerekçeli kararı açıklandı. Savunma
cenahının bazı iddialarını mercek altına almakta fayda var.
Delil
olarak gösterilen metinlerin askerî yazım kurallarına uygun olmadığını
savunuyorlar. 12 Eylül’le kıyaslayarak tezlerini güçlendirmeye
çalışıyorlar. Hâlbuki biri emir-komuta zinciri içinde, diğeri bir cunta
girişimi. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün darbe taraftarı olmadığını
Mısır’da sağır sultan bile biliyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç
Yalman ise gelgitler yaşamaktadır. Ama nihai kararı Özkök’le birlikte
hareket etme şeklinde olacaktı. Bunu eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
Özden Örnek günlüklerinde Yalman’ın ağzından şöyle kayıt altına alıyor:
“Son sözleri söylememin gayesi, geçen yıl eğer ben ona karşı Çetin Doğan
ile birlikte olsaydım, onu paramparça edeceklerdi. Ama ben öyle
yapmadım.”
Aynı uyanıklığı kullanıcı adı konusunda da gösteriyorlar. ASD isimli kullanıcı adı olmadığını Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a söyletmeyi büyük başarı görüyorlar. Emir-komuta zinciri içinde olmak şöyle dursun, üstlerini darbenin hedefi gören bir yapılanma, ad ve sicil numarası vererek kayıt yapacak değildi. Söz buraya gelmişken MSB’nin açıklamasına birkaç cümle ile temas etmek gerekiyor. CHP’li Umut Oran’ın soru önergesine verilen cevaplar psikolojik hareket metni gibi kullanılıyor. Hâlâ bazı yorumcular televizyonda Bakan Yılmaz’ın ‘Balyoz ve Kafes belgeleri gerçek dışı’ dediğini sanarak konuşuyor. Zira haberi “Yılmaz: Balyoz belgeleri sahte” şeklinde verdiler. Sorular ve cevaplarda Balyoz vs. geçmiyor; üstelik cevaplar çarpıtılıyor. Bakanlık buna karar verecekse mahkemelere ne gerek var? Kaldı ki bakanlık zaten bilinenleri tekrarlıyor. “2007’de üretilmiş bir programı 2003’te birimlerimizin kullanması mümkün değil.” diyor. Kayıt tutulmadığı için Calibri ve Cambria yazı karakterlerinin ne zaman kullanılmaya başlandığını bilemeyeceklerini söylüyor. ASD isimli kullanıcının ağa bağlı çalışmasının mümkün olmadığını, bağımsız bilgisayarlarla ilgili bilgiye ulaşılamadığını belirtiyor. Sanıkların, delillerin hukuk dışılığı üzerine ifadelerini mahkeme kabul etmiyor. Bir gazeteye ulaştırılarak kamuoyuna mal edilen belgeler, yaşadıklarımızla neredeyse bire bir örtüşüyor. Bugün Balyoz’u savunan birçok gazeteci mızrağı pardon balyozu çuvala sığdıramadıkları için “evet bunlar vardı ama…” diye söze başlıyor. Yetmedi aynı belgeler Gölcük’te Donanma İstihbarat şube müdürünün odasının parkelerinin altında ele geçirildi. Şimdi gerekçede şu ifadeler var: “Davadaki belgelerin Genelkurmay Başkanlığı tarafından askeri birimlerde asıllarının bulunduğunun belirtilmesiyle, sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek, mahkemede tam bir kanaat oluşmuştur.” Yani Karargâh’tan da belge gelmiş.
Kararda, sanık Çetin Doğan’ın savunmasında, “seminerde darbe planı görüşüldü” beyanının kayıt altında bulunduğu yazılıyor. Kayıtlar demişken sanıkların bile yalanlayamadığı ses kayıtlarını hatırlamakta yarar var. “Çökelim, başını ezelim ve kökünü kazıyalım. (...) Acıma yok, tepeleme var. Pendik belediye başkanını alalım. Elimizde yeterli bilgi var. Fırınlarından pastanelerine kadar bütün listelerimiz hazır. İstanbul’un üzerine çökelim. Gözaltına alınanların bir bölümü Kadıköy’de Fenerbahçe Stadyumu’nda tutulacak. Metrisi boşaltalım kullanabileceğimiz kapasite ortaya çıkaralım...” Bu cümleleri kahvehanede söyleseniz alır götürürler. Elinde top tüfek, binlerce asker bulunan bir komutansanız, başka delile gerek kalmadan soluğu cezaevinde alırsınız.
Aynı uyanıklığı kullanıcı adı konusunda da gösteriyorlar. ASD isimli kullanıcı adı olmadığını Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a söyletmeyi büyük başarı görüyorlar. Emir-komuta zinciri içinde olmak şöyle dursun, üstlerini darbenin hedefi gören bir yapılanma, ad ve sicil numarası vererek kayıt yapacak değildi. Söz buraya gelmişken MSB’nin açıklamasına birkaç cümle ile temas etmek gerekiyor. CHP’li Umut Oran’ın soru önergesine verilen cevaplar psikolojik hareket metni gibi kullanılıyor. Hâlâ bazı yorumcular televizyonda Bakan Yılmaz’ın ‘Balyoz ve Kafes belgeleri gerçek dışı’ dediğini sanarak konuşuyor. Zira haberi “Yılmaz: Balyoz belgeleri sahte” şeklinde verdiler. Sorular ve cevaplarda Balyoz vs. geçmiyor; üstelik cevaplar çarpıtılıyor. Bakanlık buna karar verecekse mahkemelere ne gerek var? Kaldı ki bakanlık zaten bilinenleri tekrarlıyor. “2007’de üretilmiş bir programı 2003’te birimlerimizin kullanması mümkün değil.” diyor. Kayıt tutulmadığı için Calibri ve Cambria yazı karakterlerinin ne zaman kullanılmaya başlandığını bilemeyeceklerini söylüyor. ASD isimli kullanıcının ağa bağlı çalışmasının mümkün olmadığını, bağımsız bilgisayarlarla ilgili bilgiye ulaşılamadığını belirtiyor. Sanıkların, delillerin hukuk dışılığı üzerine ifadelerini mahkeme kabul etmiyor. Bir gazeteye ulaştırılarak kamuoyuna mal edilen belgeler, yaşadıklarımızla neredeyse bire bir örtüşüyor. Bugün Balyoz’u savunan birçok gazeteci mızrağı pardon balyozu çuvala sığdıramadıkları için “evet bunlar vardı ama…” diye söze başlıyor. Yetmedi aynı belgeler Gölcük’te Donanma İstihbarat şube müdürünün odasının parkelerinin altında ele geçirildi. Şimdi gerekçede şu ifadeler var: “Davadaki belgelerin Genelkurmay Başkanlığı tarafından askeri birimlerde asıllarının bulunduğunun belirtilmesiyle, sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek, mahkemede tam bir kanaat oluşmuştur.” Yani Karargâh’tan da belge gelmiş.
Kararda, sanık Çetin Doğan’ın savunmasında, “seminerde darbe planı görüşüldü” beyanının kayıt altında bulunduğu yazılıyor. Kayıtlar demişken sanıkların bile yalanlayamadığı ses kayıtlarını hatırlamakta yarar var. “Çökelim, başını ezelim ve kökünü kazıyalım. (...) Acıma yok, tepeleme var. Pendik belediye başkanını alalım. Elimizde yeterli bilgi var. Fırınlarından pastanelerine kadar bütün listelerimiz hazır. İstanbul’un üzerine çökelim. Gözaltına alınanların bir bölümü Kadıköy’de Fenerbahçe Stadyumu’nda tutulacak. Metrisi boşaltalım kullanabileceğimiz kapasite ortaya çıkaralım...” Bu cümleleri kahvehanede söyleseniz alır götürürler. Elinde top tüfek, binlerce asker bulunan bir komutansanız, başka delile gerek kalmadan soluğu cezaevinde alırsınız.