Terör örgüt yöneticiliğinden ağırlaştırılmış
ömür boyu hapis istemiyle tutuklu yargılanan emekli Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ, dışarıda yazmaya başladığı,
"20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal" adlı kitabını Silivri Cezaevi'nde tamamladı. Atatürk'ün, "Düşmanlarımız ö
nce subayları öldürür" sözlerinin de yer aldığı kitap yarın Remzi Kitabevi'nden piyasaya çıkacak.
Hükümeti yıkmaya teşebbüs ve terör örgüt yöneticiliğinden
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemiyle tutuklu yargılanan emekli
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, dışarıda yazmaya başladığı kitabını
Silivri Cezaevi'nde bitirdi.
"20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal" adlı kitap yarın Remzi Kitabevi'nden piyasaya çıkıyor. Başbuğ kitap için,
"Ne biyografi, ne de tarih kitabı"
diyor. Kitapta Mustafa Kemal'in Kürt meselesine bakışı ve idari
özerklik önerisinden, Ermeni tehciri sırasında suç işledikleri
iddiasıyla tutuklanan İttihatçıları ziyaretine kadar pek çok ilginç
detay yer alıyor. İlker Başbuğ'un, "Terör Örgütlerinin Sonu" adlı
kitabı, cezaevine girmeden kısa süre önce yayımlanmıştı.
1881'den 1923'e
Kitap Mustafa Kemal'in doğum tarihi 1881 ile Cumhuriyet'in ilan
edildiği 1923 yılları arasını kapsıyor. Atatürk'ün nasıl bir lider
olduğu, "Çocukluk dönemi, Askeri okul dönemi, Çanakkale Savaşı öncesi
askeri görevler, Çanakkale Savaşı, diğer cephelerde mücadele,
İstanbul'da geçen 6 ay, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyete Doğru" başlıkları
altında inceleniyor. İlker Başbuğ, "Türkiye'de tarihin iki mucizesi
gerçekleşmiştir. Birincisi bilgi çağının öncesinde akıl ve bilgiye
inanarak bunlardan beslenen Mustafa Kemal Atatürk'ün doğuşu, ikincisi
ise Atatürk'ün laik, demokratik ve uygar bir ulusun yaratılmasını
emsalsiz bir dehayla gerçekleştirmiş olmasıdır" diyor. İşte kitaptan
bazı çarpıcı bölümler:
Karşı geliyorum
- Bir gün derste ayağa kalkar. Hoca oturmasını emreder fakat o
dizlerinin üzerinde yazı yazmak için yerde bağdaş kurup oturmaktan
bacaklarının uyuştuğunu söyleyerek oturmayı reddeder.
"Bana karşı mı geliyorsun?" diye bağıran hocasına,
"Evet size karşı geliyorum" diye cevap verir. Diğer öğrenciler de ayağa kalkıp hocaya karşı gelince, hoca ödün vermek zorunda kalır...
31 Mart bildirisi
- Mustafa Kemal, İstanbul'a gittikten sonra Hüseyin Hüsnü Paşa'nın
ağzından yayımlanan bildiriyi kaleme almıştı. Bildiride dikkati çeken
hususlar, meşrutiyet idaresi ve anayasanın korunması, suç işleyenlerin
kanuni cezalardan kurtulamayacakları ve fazilet sahibi dini ulemanın
baş tacı olduğu, dini kendi menfaatleri için kullananların
cezalandırılacağıdır.
Ordu işine baksın
- 22 Eylül 1909'da İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ikinci kongresine Mustafa Kemal
de katıldı, görüşlerini şöyle dile getirdi: "Ordu mensupları cemiyet
içinde kaldıkça millete dayanan bir parti kuramayız, ordu da zaafa
uğrar. Ordu ile cemiyeti ayıralım. Cemiyet tam manasıyla bir parti
halinde milletin bünyesinde kök salsın. Ordu da asıl vazifesiyle
uğraşsın. Bundan sonra askerlerin herhangi bir partiye, siyasi
teşkilata girmelerini önleyecek kanuni yaptırımlar koyalım." Önerileri
reddedilen Mustafa Kemal'in Cemiyet ile ilişkisi kesildi, bazı
iddialara göre öldürmeyi bile düşündüler. 3 yıl sonra İttihat ve
Terakki hükümeti askerlerin siyasetle uğraşmasını yasaklayan kanun
koydu.
Bulgar'a niye yenildik
- Mustafa Kemal, Şakir Zümre'ye Sofya'da ateşe militer iken opera
seyrettikten sonra şöyle diyor: "Balkan harbinde Bulgarlara neden
yenildiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum. Baksana operaları bile var,
sanatkar yetiştirmişler. Böyle bir sanatı yaratan toplum, kolay kolay
yok edilemez. Bizim memlekette de operaya sahip olacağımız gün gelecek
mi?"
Ya istiklal, ya ölüm
- Mustafa Kemal
31 Temmuz Afyon'da subaylara hitap ediyor: "Şahsi ve özel hayatları
itibariyle de subaylar fedakarlar sınıfının en önünde bulunmak
mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları
öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile
subaylık yapmış, subaylık izzeti nefsini, şerefini duymuş, ölümü
küçümsemiş bir insan hayatta iken, düşmanının tasarladığı ve reva
gördüğü bu muameleye katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır;
şerefini korumak! Halbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi
ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla subay için ya istiklal, ya ölüm
vardır..."
Albay İsmet Bey savaşa hâkim, yüksek fikirlidir
ALBAY İsmet Bey'in nitelikleri ve iktidarı hakkındaki görüşlerim
aşağıda arz edilmiştir: Ciddi, faal, zeki ve becerikli, yüksek fikirli,
astlarına ve savaş psikolojisine hakim ve etkili, iyi bir derin görüşe
ve çabuk kavrayışa sahip. Kolordunun her türlü ihtiyacını geniş olarak
düşünmekten ve sağlamaya çalışmaktan bir geri durmaz ve başarılı olur.
Askeri bilgisi ve kavrayışı güzel ve geniş; doğru, kesin ve tereddütsüz
karar sahibi, cesur ve kişisel kararıyla hareket etmek kabiliyetine
sahiptir. Çok mükemmel bir ahlak ve davranış sahibi, görgüsü takdire
değer. Her zaman üstlerinin, astlarının ve çevresinin emniyet, itimat ve
sevgisini çekmeye ve kazanmaya çalışan ve bunu başaran dürüst bir
kişidir.
Kürtlüğe sınır çizmek Türk'ü mahvetmektir
KÜRT meselesi bizim, yani Türklerin menfaatine olarak da katiyen söz
konusu olamaz. Çünkü malumu aliniz bizim milli sınırımız dahilinde
mevcut Kürt unsurlar o surette yerleşmiştir ki, pek sınırlı yerlerde
yoğunluğa sahiptir. Fakat yoğunluklarını kaybede ede ve Türk
unsurlarının içine gire gire öyle bir sınır hasıl olmuştur ki. Kürtlük
namına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmek
lazımdır. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmekten ise
bizim Teşkilatı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli
muhtariyetler (özerk idare) teşekkül edecektir. O halde hangi livanın
(il) ahalisi Kürt ise onlar kendi kendilerine muhtar olarak idare
edeceklerdir.