25 Mayıs 2015 Pazartesi

ÖNEMLİ YURTİÇİ OLAYLAR


Tarih / Saat
24 Mayıs 2015 / 19:05
Yer
Yüksekova / HAKKÂRİ
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir grup terörist tarafından, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 7’nci Hudut Alay Komutanlığı (Hakkâri) Dağlıca Üs Bölgesine iki atım havan atışı yapılmak suretiyle silahlı saldırıda bulunulmuştur.
Üs Bölgesinde bulunan unsurlarımız tarafından derhal ateşle karşılık verilmesini müteakip, yapılan terörist ateşleri kesilmiştir.
Söz konusu silahlı saldırıda, herhangi bir hasar veya zayiat meydana gelmemiştir.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
24 Mayıs 2015 / 23:10
Yer
Ceylanpınar / ŞANLIURFA
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 3’üncü Hudut Alay Komutanlığı hudut unsurları tarafından, yasa dışı yollarla Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışırken, silahsız ve teçhizatsız olarak yakalanmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
24 Mayıs 2015 / 16:50
Yer
Karkamış / GAZİANTEP
Cereyan Tarzı
DEAŞ Terör Örgütü mensubu bir terörist, hududun Suriye tarafından gelerek, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1’inci Hudut Alay Komutanlığı hudut unsurlarına, silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olmuştur.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
23 Mayıs 2015 / 08:00
Yer
Kağızman / KARS
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu silahlı dört terörist tarafından, Kars / Kağızman ilçesi Dibekkaya Köyü kırsalında bir vatandaş kaçırılmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
19 Mayıs 2015 / 16:00
Yer
Dicle / DİYARBAKIR
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu silahlı üç terörist tarafından, Diyarbakır / Dicle ilçesi Bahriboğaz Mahallesinde, aracı ile birlikte kaçırılan bir vatandaş, iki gün alıkonmayı müteakip 21 Mayıs 2015 günü saat 15.30’da serbest bırakılmış, ancak aracı gasp edilmiştir.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
23 Mayıs 2015
Yer
Silopi / ŞIRNAK
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu sekiz terörist saat 16.55’te Şırnak / Silopi'de Güvenlik Güçlerine silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olmuştur.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
22 Mayıs 2015
Yer
Silopi / ŞIRNAK
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist Şırnak / Silopi'de İl Jandarma Komutanlığı Unsurlarına silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olmuştur.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.

GÜNLÜK FAALİYETLER

24 Mayıs 2015 tarihinde;
  1. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı:
    1. Karadeniz Uyumu Harekâtı’nda görevli TCG YILDIRAY, Karadeniz’de karakol icra etmiştir.
    2. “Efes-2015 Müşterek Kıtalı Komuta Yeri Tatbikatı” 21 geminin katılımı ile 22-28 Mayıs 2015 tarihleri arasında Ege Denizi’nde icra edilmektedir.
    3. “Deniz Kurdu-2015 Tatbikatı” 92 gemi ve 20 deniz hava vasıtasının katılımı ile 14-28 Mayıs 2015 tarihleri arasında Ege Denizi ve Akdeniz’de icra edilmektedir.
    4. Birleşmiş Milletler UNIFIL Deniz Harekâtı’na iştirak eden TCG TUFAN, Lübnan açıklarında karakol icra etmiştir.
    5. NATO Daimi Deniz Görev Grubu-2’de görevli TCG GÖKSU, Riga / Letonya liman ziyareti icra etmiştir.
    6. TCG GÖKOVA ve TCG BURAKREİS, Plymouth / İngiltere’de deniz eğitimleri kapsamında liman faaliyetlerine iştirak etmiştir.
    7. NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2’de görevli TCG ENEZ, Batı Akdeniz’de İspanya ev sahipliğinde icra edilen Spanish Minex-15 Davet Tatbikatı kapsamında Alicante / İspanya liman ziyareti icra etmiştir.
    8. TCG TURGUTREİS, Napoli / İtalya liman ziyareti icra etmiştir.
    9. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu 1’inci sınıf öğrencilerinin Açık Deniz Eğitimi’ne iştirak eden TCG İSKENDERUN, İzmir / Türkiye’ye intikale devam etmiştir.
    10. Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya Seyrinin 125’inci Yıl Dönümü törenlerine katılacak olan TCG GEDİZ, Çin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı unsurlarından ROCS PLANS SHENYANG Muhribi ile geçiş eğitimi icra etmiştir.
    11. Harekât eğitim faaliyetlerinde toplam 27 gemi seyir icra etmiştir.

  2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı:
    Dört adet F-16 uçağı ile Türkiye-Suriye hudut hattı boyunca devriye uçuşu icra edilmiştir.

  3. Sahil Güvenlik Komutanlığı:
    Dört adet bot ile Türkiye-Suriye yan hududunda deniz trafiği kontrolü görevi icra etmektedir.

  4. TSK unsurları aşağıda sunulan tatbikatlara iştirak etmektedir:
    S.No.
    Tatbikatın Adı
    Tarih
    Yer
    1.
    Deniz Kurdu-2015 Tatbikatı
    14-28 Mayıs 2015
    Marmara, Ege Denizi, Doğu Akdeniz
    2.
    Lojistik Tatbikatı
    18 Mayıs-05 Haziran 2015
    Akbaba Atışlı Tatbikat Alanı / Kars
    3.
    Phoenix-2015 Express Tatbikatı
    15-25 Mayıs 2015
    Batı / Doğu Akdeniz
    4.
    Türkiye-KKTC Özel Kuvvet ve DAK Tatbikatı
    20-29 Mayıs 2015
    Ankara

  5. K.K.K.LIĞI HUDUT BİRLİKLERİ TARAFINDAN, HUDUTLARDA YASA DIŞI GEÇMEYE ÇALIŞIRKEN YAKALANAN ŞAHISLAR VE ELE GEÇİRİLEN MALZEMELER
    (24 MAYIS 2015)
    Bölge / Yer
    Ele Geçirilen Personel ve Malzemeler
    Suriye Sınırı
    Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hudut Birlikleri tarafından gün içerisinde, yasa dışı yollardan Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışan 419 şahıs yakalanmıştır.
    Gün içerisinde, yasa dışı yollardan Türkiye’den Suriye’ye geçmeye çalışan bir şahıs yakalanmıştır.
    Ayrıca hudut hattında;
    - 2.654 karton sigara,
    - 48 kilogram muhtelif gıda maddesi,
    - iki adet elektronik eşya,
    - 2.028 kutu muhtelif ilaç,
    - 10 adet büyükbaş / küçükbaş hayvan ele geçirilmiştir.
    Irak Sınırı
    Gün içerisinde, yasa dışı yollardan Irak’tan Türkiye’ye geçmeye çalışan yedi şahıs yakalanmıştır.
    İran Sınırı
    Gün içerisinde, yasa dışı yollardan İran’dan Türkiye’ye geçmeye çalışan 130 şahıs yakalanmıştır.
    Yunanistan Sınırı
    Gün içerisinde, yasa dışı yollardan Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışan 47 şahıs yakalanmıştır.
    Not : Gün içerisinde, kara hudutlarımızda yasa dışı geçiş teşebbüsü esnasında toplam 604 şahıs yakalanmıştır.
    Ayrıca, Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarınca 128 kişi ve Jandarma Genel Komutanlığı unsurları tarafından Türkiye’de bulunmak için yasal gerekleri taşımayan 57 kişi yakalanmıştır.
  6. TSK unsurlarının Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı bünyesinde icra ettiği görevler:
    1. Ülkemiz, Açık Semalar Antlaşması kapsamında, 25-29 Mayıs 2015 tarihleri arasında Norveç ile müşterek Rusya Federasyonu üzerinde bir gözlem uçuşu icra edecektir.
    2. Türk ASA gözlem uçağı (CN-235) ile gerçekleştirilecek olan gözlem uçuşu esnasında, uçakta Türk ve Norveçli uzmanların yanı sıra Rusya Federasyonu yetkilileri de hazır bulunacaktır.
    3. ASA gözlem timimiz, gözlem uçuşu ve görev sonu çalışmalarının tamamlanmasından sonra 29 Mayıs 2015 günü yurda dönecektir.

Fethullah Gülen'le nerede görüştüler

Erdoğan ve AKP iktidarı TSK'da “paralel yapıyla” etkin şekilde mücadele edilmemesinden rahatsız. Genelkurmay ise MİT ve Emniyet'ten kendilerine bilgi-belge ulaştırılmadığından yakınıyor.
Anlatacağımız soruşturmaya ilişkin süreci okuyun, Genelkurmay mücadele ediyor mu, etmiyor mu kararı siz verin.

Balyoz operasyonu başlamadan çok önce, sonradan Balyoz sanığı olacak bazı subaylar ile Ergenekon ve Poyrazköy davalarına adı karışan bazı sanıklar 2009'da amirlerine verdikleri dilekçelerle, haklarında asılsız ihbarda bulundukları ve bilgi/belge sızdırdıklarından şüphelendikleri silah arkadaşları hakkında şikâyetçi oldu. Bu arada yine çok sonra Balyoz'dan tutuklanacak olan dönemin Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç'a da isimsiz bir ihbar mektubu geldi. Sağdıç, diğer subayların şikâyetleri ve kendisine gönderilen ihbar mektubu üzerine 28 Ocak 2010'da, “Bir kısım askeri personelin askeri sıfat ve görevleri nedeniyle nüfuz ettikleri belge/bilgileri tahrif ederek, yalan yere usülsüz şikâyette bulundukları” iddiasıyla soruşturma emri verdi.

Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı da 31 şüpheli hakkında soruşturma başlattı. Şüpheli askerlerin isimlerini tek tek saymaya gerek yok; Sadece üçünden söz edeceğiz. İlk ikisi halen önemli görevlerde bulunan Albay C.E. ile H.B., diğeri Bölge Komutanı Tuğgeneral N. A. D.
Soruşturma açıldıktan sonra Savcılık, dilekçe sahiplerinin ifadelerine başvurdu. Şikayetçiler, dilekçelerinde belirttikleri iddiaları tekrarladı. Ayrıca şüphelilerle ilgili Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan bilgi istendi, Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın yetkisinde bulunmayan şüpheliler için de ilgili savcılıklarla yetki anlaşması yapıldı. 

İKİ KEZ FETULLAH GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜK

Tanıklardan Albay Betülhan Kahraman o dönemde Savcılığa şöyle ifade verdi:

“1989-1992 yıllarında ABD'de lisanüstü eğitim (PG) gördüm. Aynı dönemde sınıf arkadaşım C.E. de eğitim görüyordu. Bu eğitimin bir döneminde aynı evi paylaştık. ABD'deki eğitim döneminde C.E. ve A.D ile Kaliforniya'da bir eve gittik. Sonradan Fetullah Gülen olduğunu öğrendiğim kişi de oradaydı, biraz konuştuktan sonra ayrıldık. C.E. ile 1996-1998 yıllarında Harp Akademisinde sınıf birinciliği yönünde aramızda çekişme olduğundan çok yakın değildik. Akademideyken C.E. beni Altunizade taraflarındaki bir eve/dershaneye götürerek, tekrar Gülen ile görüştürdü. C.E.'i Gülen ile tanıştıran kişinin H.B. olduğunu düşünüyorum. Bunları 1992 yılında PG dönüşünde ve akademi sonrasında tüm komutanlarıma, ayrıca 2003 yılında DKK İstihbarat Başkanlığı'na da bildirdim.”

Savcılık, iddia sahipleri ve mağdurları dinlendikten sonra 25 şüpheli hakkında, “İddialara ilişkin başka türlü delil elde etme imkanı bulunmadığından” 12 Nisan 2010 ve 26 Mayıs 2010 tarihlerinde Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesinden “Örgüt faaliyeti kapsamında suç işleme makul şüphesinin kabulü ile 3 ay süreyle iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi” kararı aldı. Süre bitiminde şüphelilerden 10'u hakkında 3 ay daha uzatma kararı çıkartıldı.

Şüphelilerin iletişimini denetleme ve dinleme kararı İzmir Jandarma Komutanlığı görevlilerinde yerine getirildi. Sonuçta, 8 Aralık 2010'da telefon dinlemelerinde soruşturma konusuna ilişkin suç unsuruna rastlanmadığı belirtilip, 27 adet DVD ve 126 CD Askeri Savcılığa teslim edildi.

POYRAZKÖY'DEKİ PARMAK İZİ

Tam 4 yıl; İfadeler, telefon takipleri, sahte e-mail adreslerinin incelenmesi, bir şüpheliden üst araması sırasında ele geçirilen harici belleğin bilirkişilere incelettirilmesi, şüphelilerin mal varlıklarının araştırılması vs.
Soruşturma konularından biri de Poyrazköy'de 21, 23, 24 Nisan 2009'da yapılan kazılarda bulunan mühimmatın ambaljı üzerinde tespit edilen bir adet parmak iziyle ilgiliydi. Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı, şüpheliler dahil İstanbul Beykoz'da görev yapan toplam 203 personelin parmak izlerini Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığına gönderdi. Yapılan incelemede, mühimmat üzerinden elde edilen parmak izinin gönderilen parmak izleriyle aynı olmadığı belirlendi.

ŞÜPHELİ GENERAL OLDU, DOSYA GENELKURMAY'A GELDİ
4 yılın sonunda Soruşturma Savcısı değişti. Peşinden soruşturma konusunun “adli yargının görev alanına girdiği” belirtilerek, 17 Şubat 2014'te görevsizlik kararı verildi. Güney Deniz Saha Komutanlığı'nın itirazı üzerine Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesi görevsizlik kararını kaldırdı.
Sonra ne mi oldu? Şüpheliler arasında Tuğamiral rütbesinde kişiler bulunduğundan bahisle, yetkisizlik kararı verildi ve soruşturma dosyası 15 Ekim 2014'te Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderildi.

PARALEL YAPI YOK MUYDU
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın sürdürdüğü soruşturmaya geçmeden önce bir parantez açıp, bazı hatırlatmalar yapalım:

17/25 Aralık'tan sonra devlette “paralel yapılanma” olduğu, TSK'ya “kumpas” kurulduğu itiraf edilmedi mi?
Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy vs. davaları sahte bilgi ve belgeler kullanıldığı gerekçesiyle çökmedi mi?
“Parelelin” özellikle Jandarma'da örgütlendiği konuşulmuyor mu?
Son MİT TIR'ları operasyonuyla, Jandarma Kriminal'in de “paralel yapının” kontrolünde olduğu öne sürülmedi mi?

HEPSİ HAYELMİŞ
Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın, 2013'ten önce Jandarma görevlileri, Jandarma kriminal ve bilirkişilerce hazırlanmış raporlara sanki “paralel” vakası hiç yaşanmamış gibi harfiyen “itibar” ettiğini, ayrıca şüphelilerin bir kısmı, mağdurların tamamına yakını emekli olduğu halde dosyayı sivil yargıya göndermeyip, soruşturmayı yürüttüğüne dikkat çekip, devam edelim.

Askeri Savcılık, “Bazı önemli iddia sahipleri ve tanıkların” yeniden ifadelerini aldı. Ancak 4-5 yıl önceki iddia ve beyanları dışında bir husus dile getirmediklerini belirtti. Ayrıca soruşturma kapsamında daha önce ifadeleri alınmayan şüphelilerin ifadesine başvurdu ve iddiaları reddettiklerini gördü.

Hani, “MİT ve Emniyet bize bilgi vermiyor” deniyor ya; Bu soruşturmada Askeri Savcılık, şüphelileri TSK istihbarat birimlerinin yanısıra MİT ve Emniyet'e de sordu. İşte sonuç:

“Emniyet Genel Md'nce talebe esas teşkil edebilecek herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı bildirilmiş, MİT Müsteşarlığınca talebe ilişkin olarak yapılan araştırma neticesinde şüphelilerin herhangi bir cemaat, tarikat veya benzeri bir yapılanma içerisinde yer aldıklarına dair kayıtlarına intikal etmiş bilgiye rastlanılmadığı bildirilmiştir.”
C.E.'NİN BÖYLE BİRİ OLAMAYACAĞI KANAATİNE VARILDI
Bazı denizci subayların 1989-1992 yıllarında Amerika'da lisanüstü eğitim görürken Fetullah Gülen'le görüştüğü iddialarına gelince;

Tanık Betülhan Kahraman Gülen'le görüştüklerini 1992'de Türkiye'ye döner dönmez tüm komutanlarına, ayrıca 2003'te DKK İstihbarat Başkanlığı'na bildirdiğini söylemişti ya; Askeri Savcılık, Deniz Kuvvetleri'nde buna ilişkin bir bilgi/belge bulunup bulunmadığını sordu, “Yok” cevabı geldi. Dönemin DKK İstihbarat Başkanı'nın ifadesi alındı, o da şunları anlattı:

“O dönem Genelkurmay Harekat Başkanlığında görevli bir subay DKK İstihbarat Başkanlığına gelerek, sözlü ihbarda bulundu. Somut bir bilgi ve belge olmamasına rağmen konunun hassasiyeti nedeniyle iddia Komuta katına arz edilerek, incelendi. İddiayı incelemek üzere Gölcük bölgesine gidilerek C.E.'in amiriyle, önceki görevindeki komutanıyla, daha sonra kendisiyle görüşüldü. Görüşmeden sonra C.E.'nin böyle biri olamayacağı kanaatine ulaşarak, incelemeyi bir bilgi notu ile komuta katına arz ettim. O dönem DKK Kurmay Başkanı olan Koramiral Metin Ataç da C.E.'ni tanıdığını, çok başarılı ve çalışkan bir personel olduğunu belirtti.”

CEMAAT YOK, KARİYER SAVAŞI VAR  

Genelkurmay Askeri Savcılığı, Betülhan Kahraman'ın iddialarıyla ilgili şu sonuca vardı:

“Betülhan Kahraman'ın iddialarını teyit edecek başkaca bir delile ulaşılamadığı, sınıf arkadaşı olan C.E. ile Harp Akademisinde rekabet halinde oldukları, her ikisinin de başarılı subaylar olarak birincilik konusunda yarışma halinde bulundukları, bu hususu bir kısım tanık ve şüphelilerin de teyit ettiği, Betülhan Kahraman'ın C.E.'in ABD'deki yüksek lisans eğitim sırasında kendisini Fetullah Gülen'in yanına götürdüğünde tepki göstermesi üzerine odadan çıkartıldığını ve Amerika'dan dönüşte bu hususu amirlerine bildirdiğini, daha sonra da C.E.'in kendisini İstanbul'da Akademi eğitimi esnasında tekrar Fetullah Gülen ile görüştürdüğünü söylediği, ancak yakın ilişkide olmadıkları ve birbirleriyle rekabet içinde oldukları halde C.E.'in Betülhan Kahraman'ı Fetullah Gülen ile tekrar görüşmeye götürmesinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği...”

CİNSEL İÇERİKLİ CD'YLE GİTTİ                                
Genelkurmay Askeri Savcılığı soruşturma dosyasına tanık Betülhan Kahraman'la ilgili şu bilgiyi de koydu:
“Betülhan Kahraman hakkında 2007 yılında çeşitli cinsel içerikli görüşme ve konuşmalarının yer aldığı bir CD'nin üst komutanlıklara gönderildiği, bunun üzerine isteğiyle emekli olduğu, bu durumdan aynı yerde çalışmadıkları halde C.E.'i sorumlu tuttuğu, ancak bu iddiasını destekleyecek somut bir delilin bulunmadığı...”
Ne tesadüf; Fetullah Gülen'le görüştüklerini itiraf eden ve bunu daha 1992'de amirlerine bildiren Kahraman, tam da “kumpas” furyasının başladığı 2007'de “cinsel içerikli bir CD” nedeniyle emekliye ayrılmak zorunda bırakılıyor. Askeri Savcılık da en azından bu “tesadüfü” sorgulamak yerine, Kahraman hakkında “yarası var” imasında bulunmak için kullanıyor. 

SORUŞTURMA EKSİK AMA NE ÖNEMİ VAR

Genelkurmay Askeri Savcılığı'nın kararında soruşturmayla ilgili şu itiraflar da var:

“Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığınca 25. 9. 2014 tarihli yetkisizlik kararı verilip, doysa Askeri Savcılığımıza gönderilirken, başka türlü delil elde etme imkânı kalmadığından bahisle bütün şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama ve elkoyma işlemi yapılması gerektiği değerlendirmesi yapılmış ise de Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca soruşturmanın yürütüldüğü 28 Ocak 2009-25 Eylül 2014 tarihleri arasında yaklaşık 5 yıllık süre içerisinde bu işlemin yapılmadığı, sadece 6 şüphelinin ifadesinin alındığı, arama ve el koyma tedbirinin uygulanması için suç delillerinin elde edileceğine dair makul şüphe olması gerektiği, şüpheliler hakkındaki iddiaların somut delillere dayanmadığı, kaldı ki iletişimleri tespit edilen ve telefonları dinlenilen şüphelilerin telefon görüşmelerinde hiç suç görüşmesi elde edilemediği, bu şartlar altında şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılmasına hukuki olanak bulunmadığı ve şüphelilerin bir kısmının soruşturmadan haberdar olması nedeniyle soruşturmaya bir katkı da sağlamayacağı kanaatine varılmıştır.”

KUMPAS KURBANLARI SUÇLANDI  

Ya şu ifadelere ne demeli? Askeri Savcılık, “Suç isnatlarının çeşitli varsayımlar, tahminler ve kişisel değerlendirmelere dayandığını” belirttikten sonra kumpas kurbanı mağdurları şöyle suçladı:

“Şüpheliler hakkında çeşitli iddialarda bulunanlardan (Bunlardan Ali Türkşen ve Koray Özyurt'un Balyoz ve Poyrazköy, Erbay Çolakoğlu, Halil Özsaraç, Levent Gülmen, H. Ataman Yıldırım'ın Ergenekon, Mücahit Erakyol ve M. Fatih Ilgar'ın Balyoz davalarında yargılandığı) geçmişte yaşadıkları olayları uzun süre sonra meydana gelen olaylarla bağdaştırmak suretiyle iddialarda bulundukları, ancak bu iddialarına ilişkin somut bilgi ve belge sunmadıkları, bilhassa terfi ve özellikli görev gibi hususlarda rakipleri olan personeli suçladıkları... Şüphelilerden Murat Ünlü'nün Balyoz davasında İ. Zühtü Tümer ve Metin Samancı'nın ise Poyrazköy davasında yargılandıkları göz önüne alındığında, aynı davalarda birlikte yargılandıkları kişilerin suçlamalarına maruz kalmalarının dikkat çekici olduğu, bazı şüphelilerin bilgisayar konusunda maharetli olmasının bile şüphe sebebi, hatta somut delil olarak gösterilmesinin hukuken kabulünün mümkün olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.”

Genelkurmay Askeri Savcısı Hakim Binbaşı Kurtuluş Kaya, 6 aylık incelemenin ardından 5 yıllık soruşturmayı şöyle bitirdi:  

“Şüphelilerin askeri sıfat ve görevleri nedeniyle nüfuz ettikleri belge/bilgileri tahrif ederek, yalan yere usülsüz şikayette bulunduklarına ya da isnat konusu eylemler bağlamında belirli bir suç işlemek amacıyla bir araya geldiklerine, birlikte hukuk dışı hareket ettiklerine, devamlılık arz eder şekilde sistemli ve hukuk dışı bir hiyerarşik yapılanma içerisinde olduklarına dair somut, inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.”
Genelkurmay “paralel yapıyla mücadeleyi” ne kadar sıkı tutuyor; Bir kanaate varabildiniz mi?
Müyesser Yıldız

Askeri liselerde Atatürkçü öğrenciler nasıl tasfiye ediliyor

Cemaat, Harp Okullarında Atatürkçü öğrencileri tasfiye ediyor. Bu iddia, uzun süredir dile getiriliyor. Son yedi yıl içinde Harp Okullarından atılan askeri öğrenci sayısının 2 bine ulaştığı öne sürülüyor. Askeri darbeler döneminde bile bu kadar öğrencinin atılmadığına dikkat çekiliyor. Geçmişte darbeler yoluyla yapılan Kemalist subayların tasfiyesinin, şimdi okul sürecinde yapıldığı, gelecekte TSK’yı yönetecek Atatürkçü kadroların yok edildiği ifade ediliyor. Atılan öğrencilerin önemli bir kısmının subay ve astsubay çocukları olduğu belirtiliyor. TSK ile ilişiği kesilen öğrencilerin büyük kısmının Kuleli ve Maltepe gibi askeri liselerden gelen ve çok başarılı olan öğrenciler olduğu kaydediliyor. Öğrenciler ve velileri, bunun bir "Cemaat operasyonu" olduğuna inanıyor. “Askeri okullarda inanılmaz bir Cemaat örgütlenmesi var” diyorlar.

Toygun Atilla, 29 Eylül 2012 günlü Hürriyet’te “Askeri liseler engelleniyor” haberini yaptı. Aydınlık, 12 Mart 2013 günlü manşet haberinde “Tasfiye Harbiye’ye Uzandı” diye yazdı. Öğrenciler ve veliler, bu haberleri hatırlatarak,

“Bu haberlerden sonra da durum değişmedi. Cemaat’in uygulamaları aynı şekilde devam ediyor” diyorlar.

Yazı dizimizde, askeri liselerin bu kanayan yarasını anlatacağız. 


- HİKMET ÇİÇEK - 

MENTEŞ KAMPI’NDAN KÖTÜ KOKULAR


İzmir Urla Menteş Askeri Kampı. Harp Okulu öncesi askeri ve sivil okullardan gelen öğrencilerin intibak eğitimi aldıkları yer. Öğrenciler, TSK'nın en genç subayı olarak 42 gün süren eğitimi başarıyla tamamlamak zorundalar. Ancak Menteş Kampı, son yıllarda özellikle askeri liselerden gelen öğrencilere uygulanan mobbing (bezdiri) iddialarıyla gündeme geliyor. Hedef alınan bazı öğrencilerin "şok mangası" adı verilen mangada toplanarak baskıya uğradıkları ve TSK'dan ayrılmaya zorlandıkları öne sürülüyor. “Şok mangası” adı altında yaptırılan eğitimler anlatılıyor. “Şok mangası”na alınan öğrenciler saatlerce uykusuz bırakılıyor, kusana kadar koşturuluyor ve sürekli hakarete uğruyor. Bu öğrencilerin neredeyse tamamının askeri liselerden gelmesi, “askeri liseler kapatılmak mı isteniyor?” sorusunu akla getiriyor.

“HEP ONLARDAN”
 
Konuştuğumuz öğrenciler ve veliler, özellikle 2010’dan sonra Askeri liselerdeki öğretmen tayin ve atamalarında Cemaat’in etkin olduğunu, deneyimli öğretmen kadrolarının dağıtıldığını, yeni, genç öğretmenlerin “hep onlardan” olduğunu öne sürüyorlar. Bu etkinin Harp Okulu’nda da görüldüğünü öğretmen, bölük ve takım komutanları ve ölçme-değerlendirme bölümlerinde Cemaat etkisinden söz ediyorlar.

HİLEYE KARŞI RİMEL
Harp Okulu’nda hedef alınan öğrencilerin cevap anahtarlarının değiştirildiği ‘90’ bekleyen öğrencinin ‘35’ aldığını ifade ediyorlar. Öğrencilerin bunu önlemek için erkeklerin tükenmez kalemle, kızların ise rimelle cevap anahtarlarını doldurdukları, bu kez de “sınav talimatına aykırı hareket etmek”le suçlandıklarını ifade ediyorlar.

EĞER SİSTEM BÖYLE DEVAM EDERSE

Semih Özbir, Maltepe Askeri Lisesi 2013 mezunu. Akademik olarak okulu 5. bitirdi. Disiplin puanı 125 üzerinden 113. Yabancı dile hakimiyeti bakımından okulun en iyilerinden. Özbir, “18 Ağustos 2013 tarihinde büyük heveslerle gittiğim Menteş Askeri Kampı’ndan 22 Ağustos 2013 günü askerlik mesleğinden nefret ederek çıktım” diyor. Özbir, e-posta yoluyla gönderdiği açık mektubunda şunları söylüyor:

“Eğer sistem böyle devam ederse ordumuz bilgisiz, onursuz, boyun eğen, yalaka, kimsenin güvenemediği ve en önemlisi de vatan değerlerini koruyabilmek için gerekli olan hiçbir değere sahip olmayan subaylardan oluşacaktır. Bu kampta yaşadıklarım ve gördüklerim karşısında size şanlı zaferler kazandıran, gurur ve güven veren ordumuzun geleceği hakkında oldukça karamsarım.”

“MALUM YAPININ ELEMANLARI”

Adı bizde saklı bir askeri öğrenci, emekli astsubay babasına yazdığı mektupta Menteş Kampı’nda yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

13 Ağustos 2010’da Menteş kampına gittim. Burada bir gün sonra takım subaylar tarafından bezdirici askerlik dışı eğitimler yapmak zorunda bırakıldım. Takım komutanlarım tarafından her gün sabaha kadar eğitim alanlarında ve geceleri de çadırlar bölgesinde yat-kalk sürün-çömel-selam dur- eğitimleri yaptım. Sürekli okuldan ayrılmam konusunda baskılar gördüm. Bu eğitimler yemin törenime yaklaşık 3-5 gün kalana kadar devam etti. Yemin töreni çalışmalarında dahi bir kenara ayrılıp eğitimlere maruz kalıyordum. İzmir’in nemli sıcağı altında yat kalk sürün yapıyordum. Geceleri eğitimleri arkadaşlarım uyurken yapıyordum…
Geceleri sürekli gelip beni uyandırtıp çadırlar bölgesinde tam teçhizatlı halde eğitim yaptırtıyordu. MG3 silahını omzuma koyup dizlerim üzerinden sırayla zıplamamı emrediyordu. Çok uzun tekrarda koordinasyon hareketi yapmamı emrediyordu ve ben de bunları yapıyordum. Gece tüm bunlar olurken bölük istirahat ediyordu. 32 km intikalden döndükten 10 dakika sonra bile o yorgunluğumda bana bahsettiğim gibi olan bezdirici eğitimler yaptırıldı…

PLANLI MAKSATLI BİR GRUP

Babacığım bana ilk iki yıl nedense inanmadın, daimi olarak beni haksız buldun. Oysa ben bu okulda Harbiye ruhunu, terbiyesini almış biriyim asla yalan söylemedim, ama maalesef böyle… Sevgili babacığım senin adını lekeleyecek hiçbir şey yapmadım. Planlı, maksatlı bir grubun baskısı var. Özellikle askeri liselerden gelenler ki en başarılı öğrenciler birer birer okuldan uzaklaştırıldı… Şimdi adalete inancım kalmadı. Ben elimden geleni yapıyorum. Allah bunları görüyor. Lütfen sen üzülme. Ama inan babacığım okuldaki bu kadro beni okutmaz… Allah bana bu haksızlığı reva gösterenlerden hakkımı sorsun. Lütfen kimseye yakınma, dertleşme. Ben senin oğlunum. Yeter ki sen bana inan. Malum yapının elemanları olan emniyet müdürlerinin çocuklarına, safahatlarına bakarsan benim durumum çıplak olarak ortaya çıkar. Oysa sen de ben de sadece üniformanın namusu gereği hiçbir siyasette bulunmadık. Sen benim örnek aldığım tek insansın. Bir de Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı ve yaptıkları… Haksızlığa uğradım. Bak istersen interneti bir kurcala harp okullarında ki uygulamaları anlatan benzer çok örnek göreceksin. Maalesef böyle. Ellerinden öpüyorum. Acelem var izin dönüş saatim yaklaşıyor yemek yemem lazım…”

Geleceğin genelkurmay başkanını akrabası anlatıyor

Gazeteci-Yazar Yavuz Selim Demirağ, "İmamların Öcü - Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Cemaat Yapılanması" isimli kitabında önümüzdeki dönemde Genelkurmay Başkanı olması beklenen Orgeneral Hulusi Akar'dan da söz ediyor.

Akar'ın uzaktan akrabası olduğunu yazan Demirağ  kitapta, "TSK’daki paralel devlet yapılanmasındaki araştırmaların çoğunluğunda yollar Hulusi Akar’ın kavşağında birleşiyor. Oysa Hulusi Akar bu satırların yazarının hemşerisi ve dolaylı akrabasıdır. Onun adını ilk kez Kara Harp Okulu Komutanlığı’na atandığında duydum. Rahmetli babamın halasının oğullarından İzzet Ünal, generalliğe terfisinde Akar’dan bahsetmişti. Ünal ile akrabalık ilişkilerimiz düğün, bayram ve cenazelerde bir araya gelmenin ötesine geçmediği için fazla bir samimiyetim yoktu. Bu yüzden Ünal, aynı zamanda kayınbiraderi olan Akar’ın Harp Okulu Komutanlığı’ndan sonra yolunun hızla açılacağını söylediğinde fazla kulak asmamıştım" ifadelerini kullanması dikkat çekiyor.
Demirağ, Hulusi Akar'ın harp okulu zamanında arkadaşları tarafından "Su uyur, Hulusi Akar" diye anıldığını da aktarıyor. "Akar, Harbiye’de öğrencilerin sosyal etkinliklerini ve özel hayatlarını mercek altına almıştı. Askeri okulların kültüründe en büyük suç sayılan 'ispiyonculuk' neredeyse teşvik edilir hale geldi. Akar öylesine 'seri' çalışıyordu ki öğrenciler aralarında 'Su uyur, Hulusi Akar' diye şakalaşıyorlardı" cümleleriyle bu durumu aktaran Demirağ, Hulusi Akar'ın Genelkurmay Başkanlığı'na getirilmesi arifesinde ortaya çıkan ordudaki Cemaatçi yapılanmaya ilişkin ipuçlarına da yer veriyor.

Demirağ konuyla ilgili kitabında şu ifadeleri kullanıyor:
"Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanlığı son derece stratejik bir görevdir. 1981 mezunu olan Sadık Üstün Albay beklendiği gibi generalliğe terfi edemedi. Bu durumun sorumlusu olarak Yaşar Büyükanıt, Ergin Saygun ve İlker Başbuğ’u gördüğü bilinen Sadık Albay, emekli olmasına rağmen Hulusi Akar ile irtibatını hiç koparmadı. Akar’ın Hasdal Askeri Cezaevi’nin de sorumluluk alanında bulunduğu 3. Kolordu Komutanlığı sırasında emekli Albay Sadık, Kolordu karargâhında saatlerce Akar ile bir araya geliyordu. Kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğu elbette bilinmiyor ama bir korgeneralin makamında emekli bir albayla saatlerce sık sık görüşmesinin teamüllere uygun olduğunu söylemek mümkün değil. Sadık Üstün gibi Kara Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanlığı yapıp da generalliğe terfi etmeyen bir albay yoktur. Hilmi Özkök de benim Harp Okulu Alay Komutanım idi ve general olacağını öğrenci olarak biz bile bilirdik. Üstün için devre arkadaşları olan 1981’liler, 'Halen imamların peşindedir' diyor."

AKAR'IN DÖNEMİNDE ALEVİ OLDUKLARI İÇİN ELENDİLER

Demirağ, Hulusi Akar'ın komutanlığı döneminde yapılan Sözleşmeli Subay eğitimi Sınavları'nda bazı personellerin Alevi olduğu gerekçesiye elendiğini de iddia ediyor.

Demirağ bu iddiayı "Sözleşmeli subaylar Harp Okulu yerine sivil üniversiteleri bitiren çeşitli mesleklerdeki personelden oluşur. Yazılı ve mülakat sınavlarından sonra kabul edilerek eğitimden geçirilirler. Akar’ın  komutanlığındaki sınavlarda birçok sözleşmeli subayın yazılı sınavları geçtikleri halde mülakatlarda 'Alevi oldukları gerekçesiyle' elendiklerini de belirteyim" ifadeleri ile dile getiriyor.

AKAR'IN YANINA ATANAN İMAM HATİPLİ KİM

Kitapta Hulusi Akar'ın ilerleyen yıllarda özel kalemi görevini yürütecek Ahmet Erdoğan'dan da şöyle bahsediliyor:

"Ahmet Erdoğan 1986 yılında Tokat İmam Hatip Okulu’ndan sivil liseye geçti. Daha sonra askeri liseye giren Erdoğan, Harp Okulu’ndan 1994 yılında mezun olup akademiyi bitirdiği yıl, 3. Kolordu Komutanı Hulusi Akar’ın 'icra subayı' olarak görevlendirildi.  'İcra subaylığı' bir nevi 'özel kalem' ya da 'emir subaylığı' niteliğindedir. Komutanın bütün irtibatlarını ayarlayan Ahmet Erdoğan’ın akademiden yeni mezun olmuş bir kurmay subay olmasına rağmen buraya atanması hakikaten ilginçtir. Teamüllere göre akademiden yeni mezun subay kıtada 'tabur komutanlığına' tayin edilir, yani araziye çıkar. Oysa Erdoğan, nokta tayiniyle Akar’ın yanı başında görevlendirilmiştir."

Meğer 28 Şubat da Kumpasmış… / Mehmet ALTAN


Haftanın olaylarından bir potpuri yapsaydım herhalde çok sesli bir ezgi oluşurdu.
Kıbrıs’taki barış yürüyüşü, otomotiv sektöründe sömürülen işçilerin sarı sendika isyanı umutlu gelişmelerdi…
Edirne’de baraj inşaatında, taşeron firmanın alt taşeronu işçinin ölümü pek kimsenin umuru olmadı ama yürek yakan bir olaydı.
Piyasaları etkileyen Konda Anketi, New York Times’ın realist bir kara kalemle çizdiği ürkütücü analiz ciddi izler bıraktı arkasında.
Bunlara dünyayı da ekleyebilirdiniz: Tutucu Katolik İrlanda’nın, eşcinsel evlilikleri referandumla kabul eden ilk ülke olması, Polonya seçimleri, ABD’nin 12 eylül sonrası çıkarttığı ‘Yurtseverlik Yasası’nın’ Senato tarafından uzatılmaması, içine kapanan Türkiye’nin katılmadığı Eurovision Şarkı Yarışması…

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Hepsini not ettim ama en çok 28 Şubat ile ilgili gelişmeye hayret ettim…
Cumartesi gününün en çarpıcı haberlerinden birisi, 28 Şubat Davası ile ilgiliydi.
Davanın tek delili sayılan CD5’in adli bilişim uzmanı tarafından yapılan incelemesinde, ‘yasa, yönetmelik ve uluslararası standartlara aykırı olarak ve hukuki delil niteliği oluşturacak şekilde elde edilmediği gibi içindeki dosyaların da o tarihte kullanılmayan Microsoft Office sürümü ile oluşturduğu’ belirtilmekteydi…
Yani deliller sahte, olay ‘kumpastı’.
Belgeler, ‘o tarihte kullanılmayan Microsoft Office sürümü ile oluşturulmuştu’.
‘28 Şubat Darbecileri’ denilerek ‘masum’ generallere iftira atılmıştı.
28 Şubat Darbesi diye bir şey yoktu.
Balyoz’dan sonra 28 Şubat’ın da ‘sahte delillere’ dayanan bir kumpas olduğu ortaya çıkarılmıştı.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Hatırlayacaksınız, 28 Şubat Davası, 28 Şubat sürecinde, ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak’la suçlanan 103 sanık hakkında açılan davaydı.
Dava, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekteydi.
Sanıklar ilk defa 2 Eylül 2013’te hâkim karşısına çıktı. Davada 76’sı tutuklu, toplam 103 sanık vardı.
Davanın sanıkları arasında bulunan Genelkurmay Başkanı eski İsmail Hakkı Karadayı sağlık sorunları olduğu için duruşmaya katılmamıştı.
76 tutuklu sanıkla başlanan davada 19 Aralık 2013 tarihinde ‘tutuklu süreleri göz önüne alınarak ve delilleri karartma şüphesinin ortada kalkması’ sebebiyle adli kontrol şartıyla tahliye kararı verilmiş ve emekli Orgeneral Çevik Bir, emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, emekli Tümgeneral Kenan Deniz ve Tuğgeneral İdris Koralp tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Böylece Balyoz Planı Davası’ndan hüküm giyen emekli Orgeneral Çetin Doğan dışında tutuklu sanık kalmamıştı.
Şimdi de delillerin sahte olduğu iddia ediliyordu.

xxxxxxxx
28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan, ordu ve bürokrasi merkezli o korkunç süreci yaşadığımız demek ki yalandı…
Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye’de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan gelişmeler de palavraydı…
Yaşananların, post-modern darbe olarak adlandırılması da bir masaldı…
Çünkü CD5’in sahte olduğu iddia ediliyordu…
Delilin sahte olduğu iddia edilince, yaşananlar da yalan mı oluyordu?

xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Tabii ki yaşananlar yalan olmuyordu ama tüm darbeleri ve darbeciliği kendi 17-25 Aralık sürecine kalkan yapmak isteyen bir siyasal iktidar var karşımızda.
Kendi hırsızlığını aklayabilmek için bütün darbelerin de aslında var olmadığını kanıtlamaya uğraşıyor.
Türkiye ilk kez böylesine bir ‘hırsız-darbeci aşkı’ yaşamakta…
Tutkunun boyutlarına bakın ki ‘muhafazakârları’ daha çok hırpaladığı için siyasal iktidarın tüm diğer darbelerden ayırarak neredeyse tek darbe sayacağı 28 Şubat’ı bile inkâr eder hale geldiler sonunda.
Milli Güvenlik Kurulu’nun, Kırmızı Kitap’ın aynen devam etmesine rağmen en çok ‘askeri vesayeti’ geriletmekle övünen AKP, ‘hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet’ sarmalına girince bu övüncünden de vazgeçti…
‘Sözde Müslümanlık’ ne hazin bir zavallılıkmış meğer…

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Günümüzde hırsızları yakalayanlara ‘paralel’ deniyor.
Şimdi AKP’nin, 28 Şubat 1997 darbesini de ‘paralelcilere’ bağlamasını bekliyorum…
‘Sahte belgelerle milli ordumuza kumpas kuran paralelciler, 28 Şubat’ta darbe yapıldığını iddia ederek…’ diye başlayan bir açıklama bekliyorum doğrusu iktidardan.
Aklamadıkları bir 28 Şubat kalmıştı.
Şimdi onu da aklıyorlar.

xxxxxxxxxxxxxxxxxx
Neymiş?
28 Şubat yalanmış… Belgeler sahteymiş… ‘belgeler, o tarihte kullanılmayan Microsoft Office sürümü ile oluşturulmuş.’
Hem Müslümanım, hem anti-militaristim deyip hırsızlık yaparsan sonunda bütün darbeleri aklayan bir çamaşır makinesine dönersin böyle.
28 Şubat’ı bile inkâr eder duruma düşersin…
‘Yeni Türkiye’de’ gelinen nokta, darbeciyle hırsızın aşkı…
Bu iktidar böyle giderse, sonunda 12 Eylül’ün ‘sahte belgelerini’ bulup onu da aklayacak.
Siyasi iktidarın mottosu artık iyice netleşiyor:
‘Mesele hırsızlıksa, darbeler teferruattır’.
Mahkemeden kaçan hırsızların ilk işi de ittifak kurdukları darbecilerin aslında darbe yapmadığını kanıtlamaktır

Lawmakers: Arm The Kurds In Fight Against ISIS

AHMAD AL-RUBAYE via Getty Images
As the U.S.-led coalition against ISIS reels from major setbacks in halting the extremist group’s continued creep into Iraq and Syria, lawmakers from across the aisle Sunday said the U.S. was failing to use what could perhaps be its best weapon against the ISIS offensive: Kurdish forces that are begging to get into the fight.
“You have the solution,” Rep. Tulsi Gabbard (D-Hawaii) said on CNN’s "State of the Union" on Sunday. “You have the Kurds.”
Gabbard, a member of the House Armed Services Committee, said the group is “literally begging” for arms, weapons and ammunition. But the Iraqi government -- and the U.S. -- has not provided them.
The Obama administration said earlier this week that, despite the fall of the key Iraqi city of Ramadi and ISIS’ continued push in Syria, it was not losing against the group.
Lawmakers, though, criticized this assessment.
“Of course you’re not losing and you’re not winning because we’re not really engaged in this fight,” Rep. Adam Kinzinger (R-Ill.) said on CNN’s segment.
While Kinzinger said he would additionally support a dispatch of advisory American ground troops into Iraq, he agreed with Gabbard that the Kurds were an underused and potentially critical resource for the U.S.-led fight against ISIS.
“We have to be very aggressive in stopping this cancer now,” he said.
The recent gains by ISIS have led many lawmakers -- on both sides of the aisle -- to reassess the administration’s strategy to combat the Islamic State group in the region. Sens. John McCain (R-Ariz.) and Lindsey Graham (R-S.C.) seized the moment to repeat their consistent refrain to send U.S. ground troops into Iraq.
Gabbard and Kinzinger were two of several lawmakers who have questioned the Obama administration’s reliance on Iraqi security forces as a primary offensive against ISIS, especially after the militant group seized Ramadi.
Gabbard recently co-sponsored an amendment in the House National Defense Authorization Act to directly arm Kurdish forces.
The fall of Ramadi -- and ISIS’ slow but continued push towards Baghdad -- was a blow that even the Obama administration couldn’t mask, with the State Department calling it a major setback.

Iraqi Special Forces First to Flee Ramadi


Kurdish commanders say Islamic State extremists were able to capture Ramadi a week ago because elite U.S.-trained Iraqi soldiers abandoned their posts 48 hours before the jihadis launched their final assault on the western Iraqi city. Their retreat left Iraqi units remaining in Ramadi and defending the strategic city dangerously exposed.

The flight of Iraqi Special Forces in scenes reminiscent of the mass retreat of regular Iraqi soldiers last year from Mosul made it easier for Islamic State to take over Ramadi on May 17, a top frontline Kurdish commander told Rudaw news site, a media outlet close to the leaders of the Kurdistan Regional Government.

According to the commander, an officer in the Iraqi army and not attached to the Kurdish Peshmerga forces, the elite troops pulled out two days before Islamic State fighters launched a series of devastating suicide car bomb attacks to punch their way into the city, the capital of Iraq’s western Anbar province.
"Two days prior to the ISIL attack, we had accurate information that the Special Operations had packed up and abandoned their base…I personally relayed the information through the chain of command and contacted Prime Minister Haider al-Abadi,” he said.

He added, “Later that day more than 200 army vehicles abandoned their posts, and their withdrawal led to the defeat of all other forces that were in Anbar to fight… It was an extraordinary withdrawal and there was no reason for it.”

The Iraqi Special Forces were formed in 2005 and the first units were trained in Jordan by U.S. commanders. A branch of the Iraqi army, the Special Forces Command, which is made up of two brigades, reports directly to Iraqi Prime Minister Abadi.
"Iraqi forces just showed no will to fight"

On Sunday, U.S. Defense Secretary Ash Carter raised doubts about the reliability of Iraqi forces in the fightback against Islamic State, or ISIL. He told CNN, “What apparently happened is the Iraqi forces just showed no will to fight. They were not outnumbered. In fact, they vastly outnumbered the opposing force. That says to me, and I think to most of us, that we have an issue with the will of the Iraqis to fight ISIL and defend themselves.”

But the Kurdish officer, as well as other Iraqi commanders VOA has contacted, say the U.S.-led coalition against Islamic State should shoulder some of the blame for the overrunning of Ramadi. They argue the coalition failed to mount concerted airstrikes in the days prior to the fall of the city on extremist convoys transporting IS fighters to Ramadi.
The head of the Iraqi parliament's defense and security committee, Hakim al-Zamili, told the Associated Press shortly after Carter's comments aired that the United States is trying to shift blame to Iraq for Washington's failure to provide "good equipment, weapons and aerial support" to Iraqi forces.

In the five days prior to the final assault on the city, large armed convoys carrying IS reinforcements were arriving in Iraq from Raqqa, the de facto Syrian capital of the Islamic State. The convoys crossed into Iraq at the border town of Al-Qa’im, but they did not come under a sustained air assault from either coalition or Iraqi warplanes.

VOA has reviewed the air sortie logs issued by the Pentagon for the days leading up to IS’s final assault on Ramadi. There were no coalition airstrikes reported on May 12 or May 13 near Ramadi or Al Qa’im by U.S. defense officials. On May 14, the Pentagon reported one airstrike near Al Qa’im that destroyed an IS excavator, but on May 15 again there were no coalition airstrikes.

On May 16 there was a surge of coalition airstrikes near Ramadi, with four airstrikes targeting small tactical units and vehicles. And on the day the city fell, there was a dramatic increase in coalition sorties near Ramadi, with seven airstrikes mounted.
More trouble for Iraq's government

Iraqi families, who fled the city of Ramadi after it was seized by Islamic State militants, queue to receive aid at a camp for the internally displaced in Amriyat al-Fallujah, 30 kilometers south of Fallujah, May 22, 2015.Iraqi families, who fled the city of Ramadi after it was seized by Islamic State militants, queue to receive aid at a camp for the internally displaced in Amriyat al-Fallujah, 30 kilometers south of Fallujah, May 22, 2015.
The capture of Ramadi has set up the circumstances for more trouble for the Iraqi government in Iraq’s western Anbar province, analysts say. Iraq’s prime minister has now deployed volunteer Shi'ite militias, known as the Popular Mobilization Forces, to try to wrest control of the city back, but that is likely to roil more Sunnis in Anbar, a province they dominate, and undermine efforts to persuade local tribes aligned with IS to defect.

Professor Gareth Stansfield, an analyst at RUSI, a British defense think tank, says the Shi'ite militia deployment to Ramadi risks sparking all-out sectarian war between Iraqi Sunnis and Shi'ites, a development IS has sought to engineer. “For ISIL this is exactly what they want to see happen. They don't want to see an Iraqi military force deployed to ostensibly protect all Iraqis. They want to see Shi'ite militia forces deployed," says Stansfield.

IS has portrayed its capture of Ramadi as a “liberation” from Iraq’s Shi'ite-dominated government.

On Saturday, Shi'ite militia volunteers massed close to Ramadi in the town of Habbaniya, and skirmishes started Sunday on the outskirts Ramadi. Following the recapture of Tikrit earlier this year, Shi'ite militias were accused of human rights abuses against local Sunnis.

Tarik al-Abdullah, an Anbar tribal leader, says the Iraqi government should avoid using Shi'ite militiamen and instead arm local Sunni volunteers to fight IS. The Iraqi government has been loath to do that, fearing Anbar tribesmen may defect to IS, taking the weapons supplied with them. Shi'ite leaders also are opposed to arming western Iraq’s Sunni Muslims.

Ramadi, which features as a backdrop for the Oscar-nominated movie American Sniper, is just an hour’s drive from Baghdad and could be used to launch an attack on the Iraqi capital.

Orgeneral Özel mesaisine başlıyor

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in, 15 günlük istirahati sona erdi. Özel'in pazartesi günü görevinin başına dönmesi bekleniyor.
Orgeneral Özel'in son sağlık kontrolünde doktorların göreve başlamasında sakınca görmediği belirtildi. Özel'in pazartesi gününden itibaren yeniden görevinin başında olması ancak bir süre daha kabuller ve kıta ziyaretleri gerçekleştirmeden düşük profilli çalışması bekleniyor.
Genelkurmay Başkanı'nın 15 günlük raporu'nun ardından Özel'in göreve dönmeyeceği iddiaları ortaya atılmış, Başbakanlık, rapor süresinin bitiminde görevinin başına dönecek açıklaması yaparken, Karargah "Spekülatif haberler gerçeği yansıtmamaktadır" ifadesini kullanmıştı.

22 Mayıs 2015 Cuma

Türkiye-KKTC Özel Kuvvet ve Doğal Afet Arama Kurtarma (DAK) Tatbikatları


 
1.Türkiye-KKTC Özel Kuvvet ve Doğal Afet Arama Kurtarma (DAK) Tatbikatları, Türkiye ve KKTC’nin katılımı ile 20-29 Mayıs 2015 tarihleri arasında, Türkiye‘nin ev sahipliğinde Ankara’da icra edilecektir.

2.Tatbikatların maksadı; iki ülke özel kuvvetleri ve arama kurtarma birlikleri arasında dostluk, iş birliği ve koordinasyonu geliştirmek, karşılıklı bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmak, birlikte harekât icra etme kabiliyetlerini geliştirmektir.

3.İki ülke özel kuvvetleri ve doğal afet arama ve kurtarma unsurları arasında icra edilecek tatbikatlara, Türkiye ve KKTC’den birer özel kuvvet ve DAK timi katılacaktır.


Saygı ile duyurulur.

GÜNLÜK FAALİYETLER

21 Mayıs 2015 tarihinde;
  1. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı:
    1. “Deniz Kurdu-15 Tatbikatı” 92 gemi ve 20 deniz hava vasıtasının katılımı ile 14-28 Mayıs 2015 tarihleri arasında Ege Denizi ve Akdeniz’de icra edilmektedir.
    2. Birleşmiş Milletler UNIFIL Deniz Harekâtı’na iştirak eden TCG TUFAN, Mersin liman ziyareti icra etmiştir.
    3. NATO Daimi Deniz Görev Grubu-2’de görevli TCG GÖKSU, Baltık Denizi’nde Litvanya deniz kuvvetleri unsurları ile geçiş eğitimi icra etmiştir.
    4. TCG GÖKOVA ve TCG BURAKREİS, Plymouth / İngiltere’de deniz eğitimleri icra etmiştir.
    5. NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2’de görevli TCG ENEZ, Batı Akdeniz’de İspanya ev sahipliğinde icra edilen Spanish Minex-15 Davet Tatbikatı’na iştirak etmiştir.
    6. NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2 görevini tamamlayan TCG ANAMUR, Erdek / Türkiye’ye intikale devam etmiştir.
    7. TCG TURGUTREİS, ABD Afrika Komutanlığı (USAFRICOM) ev sahipliğinde Orta Akdeniz’de icra edilen Phoenix Express-15 Davet Tatbikatı’na iştirak etmiştir.
    8. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu 1’inci sınıf öğrencilerinin Açık Deniz Eğitimi’ne iştirak eden TCG İSKENDERUN, Split / Hırvatistan liman ziyaretine devam etmiştir.
    9. Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya Seyrinin 125’inci Yıldönümü Törenlerine katılacak olan TCG GEDİZ, Qingdao / Çin’e intikale devam etmiştir.
    10. Bir adet ATR-72 uçağı, TSK İnceleme Heyetini Saraybosna-Mostar / Bosna Hersek-Priştine / Kosova güzergahında intikal ettirmiştir.
    11. Harekât eğitim faaliyetlerinde toplam 55 gemi seyir icra etmiştir.

  2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı:
    1. Altı adet F-16 uçağı ile Ege Denizi’nde eğitim uçuşu icra edilmiştir. Bu uçuşlar esnasında; Yunanistan’ın bir adet F-16 uçağı, bir adet F-16 uçağımızı, bir dakika süre ile radar kilidi muhafaza etmek suretiyle taciz etmiştir. Yürürlükteki Angajman Kuralı gereği tacize, uçaklarımız tarafından aynı ile mukabele edilmiştir.
    2. Dört adet F-16, iki adet F-4, bir adet E-7T, bir adet CN-235, bir adet C-160, bir adet KC-135R uçağı ile Akdeniz’de, Kıbrıs Adası etrafında eğitim uçuşu icra edilmiştir.
    3. Altı adet F-16 uçağı ile Türkiye-Suriye hudut hattı boyunca devriye uçuşu icra edilmiştir.

  3. Sahil Güvenlik Komutanlığı: Üç adet bot ile Türkiye-Suriye yan hududunda deniz trafiği kontrolü görevi icra etmektedir.

  4. TSK unsurları aşağıda sunulan tatbikatlara iştirak etmektedir:
    S.No.
    Tatbikatın Adı
    Tarih
    Yer
    1.
    Deniz Kurdu-2015 Tatbikatı
    14-28 Mayıs 2015
    Marmara, Ege Denizi, Doğu Akdeniz
    2.
    Lojistik Tatbikatı
    18 Mayıs-05 Haziran 2015
    Akbaba Atışlı Tatbikat Alanı / Kars
    3.
    Phoenix-2015 Express Tatbikatı
    15-25 Mayıs 2015
    Batı / Doğu Akdeniz
    4.
    Erciyes-2015 Tatbikatı
    20-22 Mayıs 2015
    Kayseri
    5.
    Türkiye-KKTC Özel Kuvvet ve DAK Tatbikatı
    20-29 Mayıs 2015
    Ankara

  5. K.K.K.LIĞI HUDUT BİRLİKLERİ TARAFINDAN, HUDUTLARDA YASA DIŞI GEÇMEYE ÇALIŞIRKEN YAKALANAN ŞAHISLAR VE ELE GEÇİRİLEN MALZEMELER
    (21 MAYIS 2015)
    Bölge / Yer
    Ele Geçirilen Personel ve Malzemeler
    Suriye Sınırı
    Kara Kuvvetleri Komutanlığı Hudut Birlikleri tarafından gün içerisinde, yasa dışı yollardan Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışan 322 şahıs yakalanmıştır. Gün içerisinde, yasa dışı yollardan Türkiye’den Suriye’ye geçmeye çalışan 14 şahıs yakalanmıştır.
    Ayrıca hudut hattında;
    - 5.762 karton sigara,
    - bir adet muhtelif motorlu araç ele geçirilmiştir.
    Yunanistan Sınırı
    Gün içerisinde, yasa dışı yollardan Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışan 23 şahıs yakalanmıştır.
    Not : Gün içerisinde, kara hudutlarımızda yasa dışı geçiş teşebbüsü esnasında toplam 359 şahıs yakalanmıştır.
           Ayrıca, Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarınca 272 kişi, Jandarma Genel Komutanlığı unsurları tarafından Türkiye’de bulunmak için yasal gerekleri taşımayan 101 kişi yakalanmıştır.

ÖNEMLİ YURTİÇİ OLAYLAR

Tarih / Saat
22 Mayıs 2015
Yer
Varto / MUŞ
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristler tarafından 18 Mayıs 2015 günü saat 20.30’da kaçırılan biri Jandarma Uzman Onbaşı olmak üzere iki kişi , 22 Mayıs 2015 saat 02.10’da, Muş / Varto’da serbest bırakılmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
21 Mayıs 2015 / 22:00
Yer
Şehitkâmil / GAZİANTEP
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist, Gaziantep İl Jandarma Komutanlığı unsurları tarafından, Gaziantep / Şehitkâmil ilçesinde icra edilen yol emniyet ve kontrol devriyesinde, Suriye uyruklu dört şahısla beraber yakalanmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
21 Mayıs 2015 / 20:50
Yer
Ceylanpınar / ŞANLIURFA
Cereyan Tarzı
PYD / PKK Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist, Şanlıurfa / Ceylanpınar’da, Kara Kuvvetleri Komutanlığı hudut unsurlarına, silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olmuştur.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
20 Mayıs 2015
Yer
Suruç / ŞANLIURFA
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist, Şanlıurfa / Suruç’ta, Kara Kuvvetleri 3’üncü Hudut Alay Komutanlığının hudut unsurları tarafından silahsız ve teçhizatsız olarak yakalanmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
18 Mayıs 2015
Yer
Şemdinli / HAKKÂRİ
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu bir terörist, Hakkâri / Şemdinli’de, Güvenlik Güçleri tarafından silahsız ve teçhizatsız olarak yakalanmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
19 Mayıs 2015 / 20:00
Yer
Hani / DİYARBAKIR
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu iki terörist Diyarbakır / İlçe Jandarma Komutanlığı Unsurlarına silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olmuştur.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.
Tarih / Saat
18 Mayıs 2015 / 20:30
Yer
Merkez / MUŞ
Cereyan Tarzı
Bölücü Terör Örgütü mensubu teröristler tarafından, Muş / Merkez Mescitli Köyü ile Bostankent Köyü arasında kalan bölgede, biri Jandarma Uzman Onbaşı olmak üzere iki kişi kaçırılmıştır.
Alınan Tedbirler
Olayla ilgili olarak adli tahkikat başlatılmıştır.