4 Ağustos 2011 Perşembe

Ustalık dönemi kışladan başlamalı / Abdülkadir Selvi/ Yeni Şafak




Yıl 1977'ydi. Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun emekliye sevk edilmişti. Süleyman Demirel, Ali Fethi Esener'i istiyordu.

Cumhurbaşkanı Korutürk'ün adayı ise, Adnan Ersöz'dü. Milli Savunma Bakanı Koca Reis lakaplı Sadettin Bilgiç'ti.

Hükümet Esener'in kararnamesini hazırladı.

Sadettin Bilgiç, atama kararnamesini Cumhurbaşkanı Korutürk'e iletti.

Korutürk'ün tavrı belliydi. Atamayı imzalamıyordu.

Bilgiç, "Hükümet istifa edecek" dedi. Korutürk," Ben de istifa ederim, Cumhurbaşkanlığı bunalımı olur" karşılığını verdi. Ne hükümetin istediği oldu, ne de Korutürk'ün adayı geldi. 30 Ağustos'a gelince Esener de, Ersöz de emekliye ayrıldı. İçlerinde en kıdemsizi olan Ege Ordu Komutanı Kenan Evren'in önü açıldı.

O da geldi, darbe yaptı.

12 Mart'ta da Demirel, muhtıracı generalleri engellemesi için Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dan destek aramış, ancak kendi yeri için güvence alan Sunay, "Beni de devreden çıkardılar" diyerek, muhtıracılardan yana tavır takınmıştı. Bu deneyimleri yaşamış olan Demirel de Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, 28 Şubatçıları emekliye sevketmek isteyen Tansu Çiller'e destek vermemişti.

Çiller'in Köşk'e sunduğu kararnameyi el altından danışmanı Münif İslamoğlu ile Güven Erkaya'ya ulaştırmış, emeklilik planını deşifre etmişti.

28 Şubat'ın mimarlarından olan Erkaya da, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan'la, Tansu Çiller'e, "Kendisine benden selam söyleyin, bizimki Yunan Silahlı Kuvvetleri'ne benzemez, haberi olsun" diye mesaj göndermişti.

Komutan atamalarında, emekliye sevk etme işlemlerinde Çankaya'nın ne denli kritik bir mevki olduğunu anlatmak için aktardım bunları.

12 Eylül öncesinde hükümeti bir mektupla uyaran Kenan Evren ve arkadaşlarını emekliye sevk edemediğimiz için 12 Eylül darbesi gerçekleşebildi.

2010 Şurasında Iğsız'ın atanmasına karşı dik durup, Atilla Işık'ın istifasına rağmen sendelenmediği için 2011 Şurasında, komutanların toplu istifasına prim vermedik.

Adım adım gerçekleşti bunlar. Ve bir sonraki atılan adımın yanında bir önceki adım küçük kaldı.

Ve millet iradesine sahip çıkabilen yürekli bir hükümetin, Çankaya'da demokrasiye inanmış sivil bir Cumhurbaşkanı'nın bulunmasının ne denli önemli olduğunu gördük.

Başbakan Erdoğan'ın şura masasındaki tek başına olan fotoğrafı askeri vesayete ve darbelere karşı verilen yüz yıllık mücadelenin bir simgesiydi adeta.

Türkiye'yi 2019 yılına taşıyacak olan askeri kadrolar, bu Şura'da belirlendi.

Jandarma Genel Komutanı olması beklenen Servet Yörük, bir aksilik olmazsa 2015 yılından sonra Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenecek.

2010 ve 2011 şurasında sivilleşme adına çok büyük kazanımlar sağlandı.

Ama sorun birinin gelmesi, diğerinin gitmesi değil.

Ancak bu bize aynı zamanda bir vazife yükledi. O da Şura mücadelesini birilerinin atanması ya da atanmamasının ötesine taşımamız gerekiyor.

O nedenle askeri şura bugün bitti ama sivillerin şurası yeni başlıyor.

Şura sistemi başta olmak üzere yeni Türkiye'nin yeni TSK'sını yapılandırma yükümlülüğü omuzlarımızda bulunuyor. Yoksa bu kazanımların konjonktürel olma tehlikesi var.

Her gelen iktidarın yüzde 50 oy alamayacağını, her Başbakan'ın da Recep Tayyip Erdoğan gibi yürekli olamayacağını ve her zaman Çankaya'da Abdullah Gül gibi deneyimli bir ismin bulunmayacağını hesap etmemiz gerekiyor.

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi, geçmiş hükümetlerin de bu tür konularda ürkek girişimleri oldu. Ancak asker daha ağır bir şekilde karşılık verdi, eldeki kazanımlardan da olduk.

Bir dönemler her Milli Güvenlik Kurulu toplantısı büyük bir gerilimle başlar, ülke günlerce kriz solurdu.

Ne oldu?

MGK'nın yapısı değişti, MGK krizleri tarihe gömüldü.

Türkiye'yi artık her yıl Yüksek Askeri Şura krizleri yaşanan ülke olmaktan çıkarmamız lazım.

Yüksek Askeri Şura'nın bir istişari kurul haline dönüştürülmesi için yapılacak olan, 1612 Sayılı Yüksek Askeri Şura'nın kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunu değiştirmek.

Ama ondan da ötesi, demokratik rejim içerisinde askerin yerini yeniden tarif etmemiz gerekiyor.

Her iki Yüksek Askeri Şura krizleri sırasında sivil iradenin sergilediği kararlı tutum, sivillerin özgüveninin gelişmesi açısından çok yararlı oldu.

Şimdi önümüzde yeni bir dönem başlıyor.

Başbakan Erdoğan yeni dönemi, "Ustalık dönemi" olarak nitelendirmişti. Biz ustalık döneminin ilk işi olarak yeni yollar yapılması, yeni konutlar dikilmesi olarak düşünmüştük.

Ancak öyle gözüküyor ki, Başbakan ustalık dönemine asker-sivil ilişkilerini yeniden yapılandırarak başlayacak.

Ya da başlamalı.

Çünkü geçmiş hükümetlerde yollar, barajlar yaptı.

Bu ülkenin barajlar kralı Süleyman Demirel'di.

Askerler ne yol dinledi, ne baraj.

En çok Demirel'i devirdiler.

O nedenle ustalık döneminin ilk işi bu olmalı.

AK Parti'nin seçim sloganı ile anlatacak olursak," Türkiye hazır. Hedef 2023".