3 Ağustos 2011 Çarşamba

Başbakan’ın elindeki TSK arşivi... /

Asker sivil ilişkileri hep tartışmalı olageldi. Özellikle AKP’nin ilk iktidar aylarında açık veya kapalı kapılar ardında yaşananlar, su yüzüne çıkmış veya çıkmamış sıkıntılar.

Askerin hükümeti korkutma girişimleri, hükümetin askerin nabzına göre attığı geri adımlar.

AKP iktidarının ilk yılları bu şekilde oldukça zor ve sancılı geçti. Ve nihayet kırılma noktası 27 Nisan 2007 bildirisi...

Bu bildiri ve hükümetin karşı bildirisi gerçekten de asker sivil ilişkileri bakımından çok önemli bir kırılma noktası oluşturdu.

Bildiri krizinin ardından gidilen erken seçim ve AKP’nin aldığı yüzde 46,6’lık oy oranı dengeyi siyasi iktidar lehine değiştirmeye başladı.

Hamle sırası artık siyasi iktidara geçmişti. Hiç acele etmedi siyasi kanat, adım adım hedefe yürüdü. Askerler, kendi içlerinde olup bitenden siyasi iktidarın hiç haberinin olmayacağını sanıyordu. Ama anlaşıldı ki iktidar hemen her şeyden haberdar olmuştu. Bugün de hala Yüksek Askeri Şura tartışmalarında siyasilerin en azından terfilerde söz hakkı olmaması gerektiğini düşünenler var.
Deniyor ki; “Terfi sırasındaki generallerin sicil bilgileri, kim oldukları, nereden nereye geldikleri, neleri başardıkları yada başaramadıklarının bilgisi Genelkurmay arşivinde. Bu bilgi hükümette yok. Siyasi otorite bu konuda tercihte bulunursa sistem yara alır, TSK siyasallaşır...”
Acaba öyle mi? Acaba siyasi iktidar, Başbakan ve yakın kurmayları TSK bünyesindeki generallerin sicilini bilmiyor mu?

Bu konuda bir kaç hafta önce sohbet ettiğimiz bir emekli subay çok çarpıcı bilgiler aktarmıştı. Anlattıklarının özeti şuydu:

“28 Şubat ve izleyen süreç Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç bünyesinde çok derin tahribatlar yarattı. En alt kademeden en üst kademeye kadar pek çok subay ve astsubay bu süreçte mağdur edildi. Gerçekten irticai faaliyetleri olanların yanısıra sırf eşi eşarp takıyor diye irticacı damgası vurulup TSK’dan ihraç edilen subaylar oldu. İhraçlarda ölçü kaçırıldı. Hal böyle olunca ihraç edilenlerin önemli bir bölümü dışarda örgütlendi. Birbirleriyle hiçbir ideolojik bağı olmayanlar bile aynı mağduriyet duygularıyla biraraya geldiler. Zaman içinde dışardaki mağdurlarla içerdeki memnuniyetsizler arasında da bağ kuruldu. Bunun sonucunda da müthiş bir bilgi ve belge akışı başladı TSK bünyesinden. TSK’nın en mahrem bilgileri, belgeleri bu şekilde dışarıya sızdı. Üst rütbeli subayların kimlik ve karakter analizleri yapıldı. Kimin kim olduğu, nereden nereye getirilmesinin planlandığı gibi bilgiler alt alta sıralandı ve bunlar bir şekilde siyasi iktidara ulaştırıldı. Bu değerli arşiv, başka kanallardan, devletin resmi istihbarat kurumlarından gelen bilgilerle birleştirildiğinde tablo netleşti. Böylelikle bugün siyasi iktidarın elinde bundan önceki hiçbir siyasi iktidarda olmayan kapsamlı bir asker dosyası oluştu...”

Öyle anlaşılıyor ki 28 Şubat sürecinden bu yana oluşturulmuş olan kapsamlı dosya şu anda hem Başbakan’ın hem de Cumhurbaşkanı’nın elinin altında. O nedenle de terfi ve tayinler konusunda hem Başbakan Erdoğan hem de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül son derece hassas davranıyorlar. Yetkilerini sadece kuvvet komutanlarının atanması ile sınırlandırmıyorlar. Alt kademedeki terfi ve tayinleri de titizlikle inceleyip “evet” veya “hayır” diyorlar.